MİT'in Hıncal Uluç'a yaptığı ajanlık teklifi

sevgili Hıncal demek ki sen de arkadaşların arasında lâf getirip götürme konusundaki uzmanlığınla tanınıyormuşsun…

GAZETECİLER.COM

Hıncal Uluç bugün eski bir anısını anlatıyor.

Bu arada, eski MİT Müsteşarlarından biri olan Sönmez Köksal’ın (Çok kişi kendisini Filiz Akın’ın eşi olarak tanır) da sınıf arkadaşı olduğunu öğreniyoruz…

Çok önemli adamlarla arkadaşlık yaptığına bizi bir kez daha ikna ediyor…

Ve 1959 yılı sonları ile 1960 yılı başlarındaki Türkiye’nin gerçek Komünistlerden daha Komünist olduğunu da yine Uluç’un bugünkü yazısından öğreniyoruz ama 27 Mayıs darbesinden sonra Komünist uygulamaların daha da ağırlaştığını ve taa 1983 yılı sonuna (Özal iktidarının başlangıcı) sürdüğünü h

Çok amiyane olacak belki ama hani halk arasında bir lâf vardır: “Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek peşinden gitmez”…

MİT de potansiyel ajan olmayan bir delikanlıyı bizzat, adı ile gelip de aramaz okulda…

Hani sevgili Hıncal (pek bi Erman Toroğlu gibi oldu ya neyse) demek ki sen de arkadaşların arasında lâf getirip götürme konusundaki uzmanlığınla tanınıyormuşsun…

Yoksa MİT, binlerce Mülkiyeli arasında neden seni arasın da bulsun?..

Adnan Berk Okan

atırlatmıyor nedense…

Hıncal Uluç'a da MİT'ten teklif gelmiş...
Bakın o teklifi nasıl anlatıyor;
(...)
Bir gün Mülkiye kantininde otururken, iki çok iyi giyimli sivil geldi, benim masama oturdu..
"Hıncal Uluç?.." "Evet.."
Hoş, beş, amaçlarını anlattılar..
Milli Emniyet'ten gelmişler.. Benden bir yardım istiyorlar..
Cezayir'de bir Öncü Gençlik Toplantısı varmış, Uluslararası.. Öncü Gençlik, Komünist Partilerinin gençlik teşkilatları.. Her ülkenin komünist gençleri toplanacakmış..
Türkiye adına gideceğim. Toplantıyı izleyeceğim.. Dönüşte bir rapor yazacağım.. Hangi ülkeler katıldı?. Kimler konuştu, özetle ne dediler.. Bizden kimler vardı.. Hepsi bu..
Uçakla gideceğim. Organizasyonun ayarladığı yerde kalacağım. Cebime de bin dolar koyacaklar..
Dört dolar maaşım o zaman.. 40 lira yani..  Yemekle bitmez. Servetle dönerim..
(...) Ama içimde bir kurt var..
"Pasaportum yok" diye atlatmaya kalktım.. "Alırız" dediler.. "Tecilim yok" dedim.. Cevabı hiç unutmam..
"Bak Hıncal kardeş.. İngiliz parlamentosu için edilen bir laf var.. 'Yalnız kadını erkek yapamaz' derler.. Biz onu da yaparız.. Sana ömür boyu pasaport veririz.."
Yani rüyaya bakar mısınız?..
Pasaport.. Bin dolar.. Harika bir dış gezi..
Rüya ötesi.. Üstelik de vatan millet, memleket işi.. Yaş da 20!..
Peki içim niye rahat değil o zaman?..
Akşam babamı bekledim.. Tanıdığım en büyük vatansever. Vatan için ölür. Öylesi.. Bizi de öyle yetiştirdi.. Üstelik sağcı.. "Komünist" deyince tüyleri diken diken olur..
Anlattım uzun uzun.. Dinledi uzun uzun..
Sonra "Bak oğlum" dedi..
"Nerden bakarsan bak, senden istedikleri ajanlık. Yani bir nevi casusluk.. Bu damga alnına bir kondu mu, bir daha ağzınla kuş tutsan silinmez. İstersen vatanı kurtar, hayat boyu, ajan, casus damgası ile yaşarsın. Kimse sana güvenmez. Kimse sana inanmaz.. Hayat boyu dostun falan olmaz.. Öyle itilir, kakılırsın.. Ona göre karar ver.."
Verdim tabii.. O kararım hiç değişmedi..
MİT, MİT'liğini, gazeteci gazeteciliğini yapmalı..