Milliyet'in <font color='#FF0000'>Mert kalemi </font> o yazara sahip çıktı

Zaman yazarı Mahçupyan'ın Ece Temelkuran'ı hedef alan yazısında "yaptığı alçaklık" yazmasına Milliyet yazarı Nuray Mert'ten çok sert yanıt geldi.

GAZETECİLER.COM - Zaman yazarı Etyen Mahçupyan, Today's Zaman'daki köşesinde Ece Temelkuran'ı hedef alan bir yazıyla, Hrant Dink cinayetini kullandıklarını, Ergenekon'u itibarsızlaştırdıklarını ve bu yaptıklarının ahlaksızlık olduğunu yazması, medya kulislerinde çok da tepki uyandırmadı aslında.

Kısa süre önce Habertürk'ten kovulmuş ve köşesi olmayan Temelkuran, Mahçupyan'a yanıt vermedi, ancak tepki Milliyet gazetesinin ismiyle müsemma yazarı Nuray Mert'ten geldi.

Meğer Ece Temelkuran bu ülkedeki kötülüklerin anasıymış!.. diyerek başladığı yazısında Mert, yazısına "Belli ki, işinden olması yetmedi; hiç sesi çıkmasın isteniyor. Beğenmediklerini ölümüne gammazlayanlar bitti, şimdi 'sesi kesilsinciler' çıktı. Eskiden bu işlere tenezzül edenler hiç olmazsa, aydınlar, demokratlar nezdinde ipi pazara çıkmış, itibarsız insanlardı; şimdikiler bir de 'demokrat'lık taslıyor." diyerek devam etti.

İşte o yazıdan uzun ama çarpıcı bir bölüm:

'EREGENEKONCU' TEHDİDİ

Son olarak Ece'nin The Guardian gazetesine yazdığı 'Türk gazeteciler çok korkuyor, fakat buna karşı durmalı' başlıklı yazısına çok bozulan olmuş. Bir yazarın bu yazısını da, başkalarını da, genelde yaptığı tahlil ve yorumları beğenmeyebilirsiniz, tamamen yanlış olduğunu da düşünebilirsiniz; ama 'parazit', 'ahlaksız' vs. diye karalamak ne oluyor? Dahası, şimdilerde beğenmediğinizi 'Ergenekoncu' diye yaftalamak gibi bir yol tutturulmuş, tehdit gibi kullanılıyor.

BU NE DENSİZLİK!

Etyen Mahcupyan tam da bu yoldan gitmiş, Ece'nin yazısına, Today's Zaman'da (3 Şubat) 'Hrant'ın Parazitleri' başlığı altında vermiş veriştirmiş. Ece'yi 'parazitler kolonisi'nin son örneği, 'ahlaksız', yazdıklarını 'komik ve zavallı analizler' diye tanımlamakla kalmamış, ultra-milliyetçi ve Ergenekoncu çevrelere yakınlıkla ve 'yurtdışında Türkiye'ye ilişkin algıları yönlendirmekle' itham etmiş. O da yetmemiş, Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın gözaltına alındıklarında söylediklerini ('Hrant için' ve 'Dokunan yanar') kendilerini abartılı bir konuma sokmak olarak değerlendirmekle kalmamış, 'iç dünyalarının derinliklerindeki zayıflıklara' bağlamış. Bu ne tahammülsüzlük, bu ne kendini beğenmişlik, bu ne densizlik anlamak mümkün değil!

KİMİN NE HAKKI VAR?

Birileri Ergenekon davası ve Mahcupyan'ın deyimi ile 'komplo'sunu hâlâ varlığını sürdüren derin devlet veya devlet içi yapılanmaların devamına bağlar, diğer bazıları derin devletin el değiştirdiğini ileri sürer, Dink davasının vardığı noktayı bu çerçevede değerlendirir. Konuyu farklı okumalar ve analizler olarak düşünmek yerine, beğenmediği yorumu ve yorum sahibini Ergenekon çevresine yakınlık Ergenekoncuların değirmenine su taşımak diye yaftalamaya kimin ne hakkı var? Böyle yaparsanız, diğerleri de size dönüp Ergenekon davasını, eski rejim ve uzantıları ile sınırlayıp mevcut rejimi temize çıkarmakla suçlar. Ben samimi amacı demokratikleşme ve geçmişle hesaplaşma olanların, tahlilleri farklı olsa da, işi birbirlerini karalamaya vardırmaması gerektiğini düşünenlerdenim.

(...) Mesele, sadece demokratlığı kendinden menkul Mahçupyan değil, genelde demokratlık adına estirilen 'entelektüel terör', kendine demokrat diyenlerin bu terör ile aralarına mesafe koymasının zamanı geldi de geçiyor. Ayrıca, Mahçupyan, 'zavallı ve komik analiz' okumak istiyorlarsa, kendi arşivlerinden daha zengin bir kaynak bulamaz diye düşünüyorum.