Milli Gazete yazarından Ali Akel'e destek

Nasıl oldu da kendi zalimlerine benzediler. Bunun benzerine siz ya da biz çeşitli vesilelerle tanık olmuşuzdur.

GAZETECİLER.COM - Milli Gazete yazarı Cihat Arpacık, Uludere olayında Başbakan Erdoğan'ı eleştirdikten sonra Yeni Şafak'tan kovulan Ali Akel'e destek verdi. "Yarın Sizin İçin Geldiklerinde" başlıklı yazısında çarpıcı bir şekilde Akel'e destek verdi:

"Gün gelir haklarında cengaverlik hikayeleri anlatılan, "ne yiğit adam" dediklerimiz kendi otoritelerinin karşısında un ufak olur. Küçülür. En ufak itirazı etmekten dahi imtina eder. "Bir söz beklersin, eylem beklersin, geleceğini zannedersin ama gelmez." Karşısında susulan bazen müdür olur, bazen amir olur, bazen komutan, bazen başbakan bazen de bir diktatördür. Karşı "tarafın" haksızlığına bir "Ali" olup da parlayanlar kendi Emevi'lerine tek bir itiraz getiremez. Susar. Kendi sessizliğinde boğulur." ifadelerini kullanan Arpacık, şöyle devam etti:

GERİYE KALAN UTANÇTIR

Olan, söz bekleyenlere olur. Onlara düşen yine kaba saba bir yenilgidir. Yenilgi, yine onların üzerine kalmıştır. Kalan garip bir utanç duygusudur. O
utancı başından atmak için makul gerekçeler de üretmeye başlar insan; "ama" der mesela. En çok da "ama" der. Ancak o "ama" o utancı savacak kadar güçlü olmaz hiçbir zaman. Bir plazanın tepesinde hesaptan hesaba EFT yaparken, bir makama otururken, gazete köşelerinde, ekran önlerinde
çok büyük sözler söylerken, o utanç yüreğinin derinliklerinde yine kasar, kavurur, yer bitirir. Toprağa gömülmeye çalışılır bazen o utanç ama yeraltından yolculuğa devam eder.

EN KÜÇÜK İTİRAZDA

Hâlbuki en çok da kendi "kardeşlerimize" söylememiz gerekmiyor mu
hatalarını? Peygamberlerin, hikmet ve aşk ehli bütün erdem sahiplerinin öğrettiği bu değil mi? Ne oldu hakikaten. Ne oldu? Ben bunu merak
ediyorum?

Şimdi kürtajı konuşuyoruz ya tüm memleket bir histeri eşliğinde, bu ülkenin bir "Müslüman" gazetesinden bir yazar, o gazetede 16 yıl hizmet vermiş bir basın emekçisi, Başbakan'a çok küçük bir itiraz getirdi diye işinden atıldı.

YENİ ŞAFAK'I SEVMİŞTİK

Oysa biz -yani bu ülkenin ortalama Müslümanları- o gazeteyi 28 Şubat sürecindeki duruşuyla sevmiştik. O meşum süreçte bir bir içeri alınan gazetenin sahiplerinin arkasında durmayı, bedenlerimizi onların bedenlerinin yanına koymayı bir görev addetmiştik. Nasıl oldu da kendi zalimlerine benzediler. Bunun benzerine siz ya da biz çeşitli vesilelerle tanık olmuşuzdur. Gerek medya içinde, gerek tekstil atölyelerinde gerek asker kışlarında... Sustuklarımız da olmuştur. Gözyaşlarımız içimize içimize akmıştır hep.

ALLAH O MAKAMLARI NASIL VERDİYSE GERİ ALMAYI DA BİLİR

Bazen yaşananların ardından gardım düşüyor; o ayrı. Ama aklıma geldiğinde yeniden ümitleniyorum: Kadir-i Mutlak Allah'tır. O makamları, o koltukları nasıl verdiyse bir gün geri almayı da bilir. Bu vesileyle, ne kadar yararı olur bilmiyorum ancak işinden edilen Ali Akel'e buradan selam gönderiyorum. Gerçi kendisi hakkını helal etti ancak onun okuyucuları gazeteye haklarını helal edecekler mi bilmem. (Bu arada Hakan Albayrak'ın klas duruşunu da anmadan geçemeyeceğim. Anadolu Ajansı'ndaki görevinden ayrıldıktan sonra Yeni Şafak'ta yazmaya başlayacaktı. Bu üzücü olayın ardından, "Şu aşamada yazmam uygun olmaz" dedi.)

ECE TEMELKURAN'I OKUMA HAKKI

Sadece mevzu bahis gazete için de geçerli değil bunlar. Görüşleri, düşünceleri bir kenara da; örneğin benim Ece Temelkuran'ı ya da Nuray Mert'i okuma hakkım ne olacak?