Mevla'm neylerse güzel mi eyler?
Öyle bir tercih yapacak, ya da öyle bir karar vereceksiniz ki… Hep kazanacak, hep zevk alacak, hep mutlu olacaksınız… Mümkün mü?..
Hayatımızı
kaderimiz değil
tercihlerimiz
belirler.
Bunun böyle olduğunu kabul ettiğimiz gün,
kişilere veya kurumlara teslim olmak gibi bir
hastalıktan da kurtulmuş
oluruz.
EZENLERE SESİNİ ÇIKARMAZ…
Kimileri öylesine teslim
olmuştur ki kadere; “Allah’ın yazdığı alın yazımı
değiştiremeyeceğime göre Mevlâ’m neylerse güzel eyler” deyip çekilen acıların, çekilmesi gereken
acılar olduğunu kabul eder.
Yenilgiyi, ezilmeyi, fukaralığı da kader
bildiği için; ezilmişliğe, fakirliğe, eğitimsizliğe sesini
çıkarmaz.
Aksine…
Kendisini ezen, fakir ve eğitimsiz bırakan kişi
ve kurumlara teslim olur.
*
Böyle bir kadercilik sağlıklı
düşünen bir Müslüman’ın işi
değildir…
Böyle düşünen biri zaten “Müslüman”
da değildir…
Şeytan’ın cennetten kovulmadan önceki inkârcı
halidir…
HAYAT LÜKS YAŞAM VE SEKSTEN İBARET Mİ?..
Hayattan zevk alıp almamak
da kader değil
tercihtir.
Kimileri hayattan zevk almanın günah
olduğuna
inandırılmışlardır.
Kimileri ise hayatı sadece cinsel haz,
lüks hayat, sürekli eğlence
olarak kabul eder…
*
Oysa…
Hayattan zevk almak günah olmadığı gibi bütün
zevkler de seksten, lüks hayattan ve sürekli eğlenceden ibaret
değildir.
*
Seks, lüks hayat ve
sürekli eğlence tabii ki
hazlardan bir kaçıdır…
Ama…
Onun
da ölçüsü olmak lazım gelmez mi?..
YA GÜNAH YA ŞİŞMANLATIYOR…
Orson Wells; “hayatta zevk ve keyif veren ne kadar şey varsa
hepsi ya günah ya da şişmanlatıyor” demişti.
Ancak…
Büyük aktör sadece şişmanlamaktan
şikâyetçiydi.
*
Demek istemem o
ki…
Hayat tarzınızı da tercihleriniz
belirler.
Ve
tercih aynı zamanda bir karar sürecidir…
Yani…
Bir
insan için en zor şeylerden biri…
*
Öyle bir tercih yapacak, ya da
öyle bir karar vereceksiniz ki…
Hep
kazanacak, hep zevk alacak, hep mutlu
olacaksınız…
Mümkün mü?..
*
Duygularınız; aklınızı,
mantığınızı ve tecrübelerinizle kazandığınız bilgilerinizi aşmadığı
sürece tabii ki mümkün…
SESİNİ İŞİTMEK BİLE AZAP VERİR…
Bir kişiye (İlle de sevgiliniz,
eşiniz olması şart değil.) dokunmak, göz göze gelmek, onunla birkaç
cümlelik sohbet etmek bazen çok büyük hazdır…
Ama…
Bazen aynı kişiye dokunmak, göz göze gelmek ya
da sesini işitmek bile azap verir insana…
*
Bu ise…
Ya
en başta yanlış tercih yapmış olduğunuzun
kanıtıdır…
Ya
da…
En başta tercihiniz doğru olsa bile…
İlerleyen süreçte, ya sevdiğiniz veya
sevdiğinizi sandığınız kişi olması gerektiği gibi
olmamıştır…
Ya
da siz olmanız gerektiği gibi olmamışsınızdır.
Belki ikiniz de olmanız gerekenin tam tersi
kişiler olmuşsunuzdur…
O
zaman iki mızrağın havada çarpışması ve kıvılcım çıkarması
tabiidir…
KARAR VERMEDEN ÖNCE…
O halde…
Hayat tarzımızı da geleceğimizi de
tercihlerimiz belirlediğine göre; tercih etmeden, yani karar
vermeden önce çok sıkı düşünülmeli.
Yani…
Önce
ateş edip sonra nişan almak yerine, önce nişan alıp (Düşünüp,
analiz yapıp) sonra ateş etmek doğru olanıdır…