Metiner'i de Çölaşan'laştırdın ya helal olsun sana Ahmet Altan (1)...
Mehmet Metiner sana çakma konusunda nasıl da Emin Çölaşan’laştı... Nasıl Çölaşan'ın "fikir kankası" oldu...
ADNAN BERK
OKAN
Sevgili Ahmet Altan;
Görüyorum ki “kırgınsın”…
“İncinmişsin”…
Kendini “aldatılmış” hissediyorsun…
Ve…
Haliyle öfkeleniyorsun…
Haklısın…
Çünkü…
Yaşadıkların “kahkaha üretmeyecek” kadar
kahredici…
Cem Karaca’nın dediği gibi:
(Çünkü) “Alkışı duydun, ihaneti gördün”…
Hele uğradığın saldırılar sevgili Ahmet, hele
uğradığın saldırılar!..
Ve o saldırganlar!..
Daha “dün” denilecek kadar kısa bir zaman öncesine
değin senin ve Başbakan’ın
“ortak” yağdanlıklarınız yani…
“Ahmet Altan canımız, feda olsun kanımız”
diyenler…
“Cömertsin” deyip maldan,
“yiğitsin” deyip candan eden ab-ı
püştler!..
“Takma kafanı be arkadaşım!” desem neye
yarar?..
Zira herkes kendi içinde bulunduğu suyun ısısını bilir…
Manav
sandıklarında sahiplerini bekleyenler
Sevgili Altan;
Bu ülkenin “en makbûl” insanları,
bunların aynı anda ve aynı edepsizlik desibelinde
saldırıya geçtikleri kişilerdir…
Kimler midir bunlar?..
Söyleyeyim:
* Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler,
* Kökten Dinci İslâmcılar…
* Irk Milliyetçileri…
Bunlar Ahmet; Hırant
Dink’in öldürülmesi konusunda açıkça belli etmeseler de
“ortak” düşünceye sahipler…
Yani…
Üç gurup da Hırant Dink’in vahşice öldürülmesinden
sadistçe zevk aldılar…
Çünkü…
Hırant bu üç gurup için de “önce
insan” değil; her şeyiyle, öncesiyle sonrasıyla
“Ermeni”dir…
Ve bunların bir kısmı Müslüman'dan diğer bir kısmı
da Türk'ten başkasını sevmezler...
Ve sevgili Ahmet;
Bunlar fikir değil;
şekil, duruş değiştiren
döneklerdir…
Bunlar, manav sandıklarında sahiplerini bekleyenlerdir…
Bu manav sandığı bekleyenler en çok da “Liberal
Demokratlar”a saldırırlar senin de bildiğin gibi…
Neden mi?..
Çünkü…
Gerek Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler; gerekse de
Kökten Dinci İslâmcılar (kimilerinin
kravatlı ve hatta papyonlu olmaları fark etmez) ve Irk
Milliyetçileri “kavga”dan
beslenirler…
Liberal Demokratlar ise
“barış”tan…
Buradaki “Beslenmek” sözcüğü
“hakaret” içermez zira insanoğlu hayatını idame
ettirmek için “beslenmek” zorundadır…
Yani…
Beslenmek esastır ve doğaldır…
Ancak…
Beslenmenin şekli çok önemlidir…
Kavgadan, savaştan beslenmek “mekruh”tur…
Çünkü ekmeğe kan bulaşmıştır…
Barıştan beslenmek “kutsal”dır zira içinde
Allah sevgisi vardır…
Mehmet
Metiner, Emin Çölaşan
çizgisinde
Sevgili Ahmet!...
Hükümete hem destek veren ama hem de yanlışlarını dürüstçe haykıran
Liberal Demokratlara (tabii sana da) saldıran
çakallara iyi bak!..
Bu çakallar, normalde her gün köşelerinden birbirlerine
“yalancı, hırsız, hain, satılık, kiralık” diyerek
gerçek isimleriyle hitap ederler…
Eğer birbirlerine yakıştırdıkları bu sıfatlar yanlışsa, bu durumda
iki taraf da yalancıdır…
Doğruysa iki taraf da “hırsız, hain, satılık,
kiralık”tır…
Sevgili Ahmet;
Baksana!..
Mehmet Metiner sana çakma konusunda nasıl da
Emin Çölaşan’laştı...
Nasıl Çölaşan'ın "fikir kankası"
oldu...
Nasıl da kucaklaştı onunla...
Neden?..
Aynen öyle arkadaşım, aynen öyle…
Tabii ki ilke falan yok bunlarda…
İlke olsa; Çölaşan – Metiner sana karşı
ortak cephe kurabilirler miydi?..
Sahi...
Ve hani bunlar birbirlerinden nefret ediyorlardı?.
Ne yani?..
Bunların ortaklığı “TSK hayranlığı”na mı
dayanıyor?..
Yoksa “Said Nursi müritliği”ne mi?..
“İmkânsız” tabii ama işte gördün…
“Ahmet Altan düşmanlığı”nda bu ikili el
ele, göz göze, diz dize…
Postal
kokusuyla uyanmak …
Pekiii..
Kimi Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler ve
Kökten Dinci İslâmcıları ile Irk
Milliyetçileri “ortak eden güç” ne
olabilir?..
Sadece “Ahmet Altan düşmanlığı” olamaz…
O halde bir göz atalım…
Meselâ…
27 yıldır süren (gizli) iç savaşın devam
etmesi arzusu olabilir mi?…
Yine meselâ…
Yurt içinde kalıcı bir barışın engellenmesi
aşkı?..
Yani…
Silâh ve uyuşturucu ticareti biteceği
kuşkusu (Çölaşan ve Metiner’i bu iki konuda da tenzih
ederim. Bu şerhi düşmezsem, bilirim ki ikisi de mahkemeleri çok
severler)…
Hatırlıyor musun sevgili
Ahmet?..
“Yılda 50 milyar dolar uyuşturucu geliri; bazı siyasetçiler,
bürokratlar ve gazeteciler arasında pay edildi” diyen bir
eski milletvekilinin siyasi hayatını bitirdiler el ele verip
de…
Başka?..
Bu, Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler ve
Kökten Dinci İslâmcılar ve Irk Milliyetçileri;
TSK paşalarının, valilerin ve
yargıçların maaşlarının açıklanmasını da
yasakladılar el ele verip…
Ne kavga ettiler birbirleriyle, ne de karşılıklı hakaret
ettiler…
Liberal Demokratlar konuyu gündeme taşımasa halkın
haberi bile olmayacaktı…
Bunlardan birine Liberal Demokrat iki akademisyen
ekranda sordu:
“Sayıştay’a, TSK’nın hesaplarını denetleme yetkisi veren
ama bulduğu sonuçları kamuoyuna açıklanmasını yasaklayan kanuna
neden kabul oyu verdiniz?”.
Arkadaş, “ham hum” dedi ve telefonunu kapatıp
yayından kaçtı…
Ondan sonra da lâfının arkasını getirmiştir mutlaka:
“Şaralop”…
Çünkü Ahmet…
İki taraf da “Postal kokusuyla uyanmak” şarkısını
birbirlerine karşı söylemeye bayılırlar…
Bitmedi dostum…
Ama kalanını da yarın devam etmek istiyorum…
Şimdilik izninle…
Kolay gelsin; klavyen hep temiz
kalsın…
Adnan Berk Okan
adnanberkokan@gmail.com