Merkez Medya öldü!.. Yeni Merkez Medya yaşasın!..
"En başarılı sivil siyasetçi"; "Resmi Giyimli ve Elleri Silâhlı Siyasi" ile en yakın ilişkiyi kuran gazeteciyle en samimi olabilendi...
ADNAN BERK OKAN
Vay beeee!...
Nereden nereye?..
Kim demiş "medya değişimi yakalayamadı" diye?..
Oysa medyamız değişimin kralını yaşıyor...
Hem de ne "değişim"...
Pardon!..
"Dönüşüm"...
Nasıl mı?..
O halde Mary Hoopkins'in altmışlı yılların sonlarında ünlü olan şarkısındaki gibi başlayayım...
"Those were the days my friend"...
Ne günlerdi onlar dostum...
"Akredite Gazeteciler"
Benim gibi "dik kafalı" kimi yazarların; Genelkurmay Karargâhı'nın dış kapısı önünden geçerken bile "akreditasyon" istendiği o dönemler...
Ve yine...
"Akredite misin?" sorusunun sorulduğu...
"Akrediteyim" diyenlerin transfer ayında en bol sıfırlı Dolarları kapan futbolcu gibi yürüyüşlerini bile değiştirdiği o günler...
"Beni akredite etmediler" diyenlerin ise gazetecilik kariyerlerinden mahcup olup "yer yarılsa da yerin dibine girsem" diye kendilerini lânetlediği yıllar...
Medya dünyasının en saygın(!) gazetecileriydi o "Akredite Gazeteciler"...
Makelelerini Genelkurmay Karargâhından yazıyorlardı...
"Paşam dedim" ilk iki kelimesiyle başlayan cümlelerini okuyanların yürekleri titrerdi korkudan...
"Paşam dedim"...
Ve devamında en çok "Paşa dedi ki" diye başlayan "aktarım" cümelerini okurduk...
Kimimize haddimizi bildirirdi akredite gazetecilerin paşaları...
Kimimizi bacağımızdan asacağını yine o "akredite gazetcilerin köşelerinden" öğrenirdik...
"Paşa" da genellikle TSK'nın bir numarası olan Genelkurmay Başkanı olurdu...
Sık sık da Kuvvet Komutanları ya da 1. Ordu'nun orgenerali...
Kimi zaman ise (Bunu en iyi Fatih Çekirge ve Ertuğrul Özkök yapardı) "Adının açıklanmasını istemeyen bir Üst Düzey Komutan"...
Kartel değil Merkez Medya imiş...
O dönemim akredite gazetecilerinin çalıştıkları Medyaya her ne kadar "Kartel Medyası" desek de, onların kendilerine taktıkları isim "Merkez Medya" idi...
Kendilerini Medyamızın merkezinde görüyorlardı çünkü...
Merkez oluşları ise TSK'nın "En Baba" komutanlarıyla sık sık yaptıkları sohbetleri köşelerinde okurlarıyla paylaşmalarından kaynaklanıyordu...
Ülkeyi yönettiklerini zanneden seçilmiş sivil siyasiler ("Resmi Giyimli ve Elleri Silahlı Siyasiler"e topluca "TSK" deniliyordu) bile ülkenin nereye gittiğini oysa nereye gitmesi gerektiğini o Merkez Medya yazarlarından öğreniyorlardı...
"En başarılı sivil siyasetçi"; "Resmi Giyimli ve Elleri Silâhlı Siyasi" ile en yakın ilişkiyi kuran gazeteciyle "en samimi" olabilendi...
İşte böyle bir medya dünyamız vardı merkezde...
Şimdi artık o Merkez Medya eskidi...
Hiç bir hükmü kalmadı...
Çünkü o merkez medyayı bilgilendirecek; sivil siyasetçilere gözdağı verecek general yok...
Olanların da hemen hepsi Silivri'de tutuklu...
Neden?..
Eski Merkez Medya'yı biraz fazlaca bilgilendirmekten(!)...
Ya da eski deyimiyle, "Genelkurmay'ın ışıklarını fazlaca geç saatlere kadar açık bırakmaktan"...
"Yeni Merkez Medya"
Peki...
"Eski Merkez Medya"nın yeri boş mu kaldı?..
Hayır efendim!..
Boş kalır mı?..
Hemen "Yeni Merkez Medya" ile dolduruldu...
Yeni Merkez Medya, Eski Merkez Medya'nın "Resmi Giyimli ve Elleri Silâhlı Siyasiler"le kurduğu ilişkinin aynısını "Seçilmiş Sivil Siyasi" olan Başbakan ve bakanlarıyla kuruyor...
Artık bütün haber ve fotoğraflar, yorumlar "Seçilmiş Sivil Siyasi" olan Başbakan ve bakanlarıyla ilgili...
Eski Merkez Medya, Genelkurmay'ı eleştiremez sadece överdi...
Yeni Merkez Medya ise Başbakan'ı eleştiremiyor, sadece övüyor...
Eski Merkez Medya, Genelkurmay'ın "Haber Yapılacak! Yap!" dediği her sözünü haber yapar ("Genç subaylar rahatsız!" "Genelkurmay Başkanı'ndan Başbakan'a muhtıra!" falan) duyulmasını istemediği bir olayı ise "görmezden gelir"di...
Bugün de Başbakan'ın aldığı her nefes Yeni Merkez Medya'da "Haber" oluyor...
Tabii ki Başbakan'ın yakın çevresi onaylarsa..
Bazen bütün Türk kamuoyunun öğrenmesi gereken görüşmeler, ziyaretler ve seyahatlerin "haber" olması yakın çevre tarafından yasaklanıyor...
Sadece Başbakan ve bakanlarını öven ve yücelten haberlerle bu haberlere yapılan yorumlara izin veriliyor...
"Get len!" dönemi...
Yeni Merkez Medya, istemediği işadamına, meslektaşına veya bir başkasına canlı yayında haddini (!) bildiriyor...
Yeni Merkez Medya'nın yazarları, Eski Merkez Medya'nın yazarlarına "'Eşşeklik ettim özür dilerim' dersen seni affederim" diye ültimatom veriyor...
Yeni Merkez Medya'nın yazarları, Eski Merkez Medya'nın bir kez daha dönüşmeye razı çünkü mesleğini mutlaka birilerine yaslanarak yapmaya alışmış yazarına "Get len!.. Seni aramızda istemiyoruz!" diye fırça atıyor...
Hâsılı...
Merkez Medya öldü!..
Yaşasın Yeni Merkez Medya!..
İyi ama...
“Eleştirilemeyen” bir Başbakan'ın "Övülmeye" hakkı olur mu?..
Olmadığını, eleştirilmek istemeyen Başbakan da bilmez mi?..
Bilir herhalde ama...
Yok mu şu "Güç Sahibi Olmanın dayanılmaz keyfi"...
O...
İnsana bildiklerini bile unutturuyor...
Ve...
Yok mu şu "GTAHG - Güce Tapmayı Alışkanlık Haline Getirmiş" gazeteci milleti...
Başbakan'a bildiklerini bile unutturuyor...
adnanberkokan@gmail.com
Vay beeee!...
Nereden nereye?..
Kim demiş "medya değişimi yakalayamadı" diye?..
Oysa medyamız değişimin kralını yaşıyor...
Hem de ne "değişim"...
Pardon!..
"Dönüşüm"...
Nasıl mı?..
O halde Mary Hoopkins'in altmışlı yılların sonlarında ünlü olan şarkısındaki gibi başlayayım...
"Those were the days my friend"...
Ne günlerdi onlar dostum...
"Akredite Gazeteciler"
Benim gibi "dik kafalı" kimi yazarların; Genelkurmay Karargâhı'nın dış kapısı önünden geçerken bile "akreditasyon" istendiği o dönemler...
Ve yine...
"Akredite misin?" sorusunun sorulduğu...
"Akrediteyim" diyenlerin transfer ayında en bol sıfırlı Dolarları kapan futbolcu gibi yürüyüşlerini bile değiştirdiği o günler...
"Beni akredite etmediler" diyenlerin ise gazetecilik kariyerlerinden mahcup olup "yer yarılsa da yerin dibine girsem" diye kendilerini lânetlediği yıllar...
Yeni Merkez Medya'nın gücünü bu gece bir kez daha gözlerinizle göreceksiniz... Nasıl mı?.. Bugüne kadar Aydın Doğan'ı en acımasızca eleştiren ve hatta hızını alamayıp yerin dibine batıran; birlikte ekrana çıktığı Doğan Gurubu yazarlarının yüzüne karşı patronlarının "Yasadışı Bir Medya Patronu" olduğunu söyleyen Yeni Merkez Medya yıldızlarından ve Başbakan'a yakın olmakla övünen Rasim Ozan Kütahyalı, Aydın Doğan'ın STAR TV'sinde programa başlıyor... Bu nedir?.. Yeni Merkez Medya'nın, Eski Merkez Medya'ya karşı bir "Zaferi" değil midir?.. Eski Merkez Medya'nın en güçlü(!) patronu Aydın Doğan'ın, "Yeni Merkez Medya'ya ve haliyle siyasal iktidara karşı "Diz Çökmesi" değil midir?.. |
Medya dünyasının en saygın(!) gazetecileriydi o "Akredite Gazeteciler"...
Makelelerini Genelkurmay Karargâhından yazıyorlardı...
"Paşam dedim" ilk iki kelimesiyle başlayan cümlelerini okuyanların yürekleri titrerdi korkudan...
"Paşam dedim"...
Ve devamında en çok "Paşa dedi ki" diye başlayan "aktarım" cümelerini okurduk...
Kimimize haddimizi bildirirdi akredite gazetecilerin paşaları...
Kimimizi bacağımızdan asacağını yine o "akredite gazetcilerin köşelerinden" öğrenirdik...
"Paşa" da genellikle TSK'nın bir numarası olan Genelkurmay Başkanı olurdu...
Sık sık da Kuvvet Komutanları ya da 1. Ordu'nun orgenerali...
Kimi zaman ise (Bunu en iyi Fatih Çekirge ve Ertuğrul Özkök yapardı) "Adının açıklanmasını istemeyen bir Üst Düzey Komutan"...
Kartel değil Merkez Medya imiş...
O dönemim akredite gazetecilerinin çalıştıkları Medyaya her ne kadar "Kartel Medyası" desek de, onların kendilerine taktıkları isim "Merkez Medya" idi...
Kendilerini Medyamızın merkezinde görüyorlardı çünkü...
Merkez oluşları ise TSK'nın "En Baba" komutanlarıyla sık sık yaptıkları sohbetleri köşelerinde okurlarıyla paylaşmalarından kaynaklanıyordu...
Ülkeyi yönettiklerini zanneden seçilmiş sivil siyasiler ("Resmi Giyimli ve Elleri Silahlı Siyasiler"e topluca "TSK" deniliyordu) bile ülkenin nereye gittiğini oysa nereye gitmesi gerektiğini o Merkez Medya yazarlarından öğreniyorlardı...
"En başarılı sivil siyasetçi"; "Resmi Giyimli ve Elleri Silâhlı Siyasi" ile en yakın ilişkiyi kuran gazeteciyle "en samimi" olabilendi...
İşte böyle bir medya dünyamız vardı merkezde...
Şimdi artık o Merkez Medya eskidi...
Hiç bir hükmü kalmadı...
Çünkü o merkez medyayı bilgilendirecek; sivil siyasetçilere gözdağı verecek general yok...
Olanların da hemen hepsi Silivri'de tutuklu...
Neden?..
Eski Merkez Medya'yı biraz fazlaca bilgilendirmekten(!)...
Ya da eski deyimiyle, "Genelkurmay'ın ışıklarını fazlaca geç saatlere kadar açık bırakmaktan"...
"Yeni Merkez Medya"
Peki...
"Eski Merkez Medya"nın yeri boş mu kaldı?..
Hayır efendim!..
Boş kalır mı?..
Hemen "Yeni Merkez Medya" ile dolduruldu...
Yeni Merkez Medya, Eski Merkez Medya'nın "Resmi Giyimli ve Elleri Silâhlı Siyasiler"le kurduğu ilişkinin aynısını "Seçilmiş Sivil Siyasi" olan Başbakan ve bakanlarıyla kuruyor...
Artık bütün haber ve fotoğraflar, yorumlar "Seçilmiş Sivil Siyasi" olan Başbakan ve bakanlarıyla ilgili...
Eski Merkez Medya, Genelkurmay'ı eleştiremez sadece överdi...
Yeni Merkez Medya ise Başbakan'ı eleştiremiyor, sadece övüyor...
Eski Merkez Medya, Genelkurmay'ın "Haber Yapılacak! Yap!" dediği her sözünü haber yapar ("Genç subaylar rahatsız!" "Genelkurmay Başkanı'ndan Başbakan'a muhtıra!" falan) duyulmasını istemediği bir olayı ise "görmezden gelir"di...
Bugün de Başbakan'ın aldığı her nefes Yeni Merkez Medya'da "Haber" oluyor...
Tabii ki Başbakan'ın yakın çevresi onaylarsa..
Bazen bütün Türk kamuoyunun öğrenmesi gereken görüşmeler, ziyaretler ve seyahatlerin "haber" olması yakın çevre tarafından yasaklanıyor...
Sadece Başbakan ve bakanlarını öven ve yücelten haberlerle bu haberlere yapılan yorumlara izin veriliyor...
"Get len!" dönemi...
Yeni Merkez Medya, istemediği işadamına, meslektaşına veya bir başkasına canlı yayında haddini (!) bildiriyor...
Yeni Merkez Medya'nın yazarları, Eski Merkez Medya'nın yazarlarına "'Eşşeklik ettim özür dilerim' dersen seni affederim" diye ültimatom veriyor...
Yeni Merkez Medya'nın yazarları, Eski Merkez Medya'nın bir kez daha dönüşmeye razı çünkü mesleğini mutlaka birilerine yaslanarak yapmaya alışmış yazarına "Get len!.. Seni aramızda istemiyoruz!" diye fırça atıyor...
Hâsılı...
Merkez Medya öldü!..
Yaşasın Yeni Merkez Medya!..
İyi ama...
“Eleştirilemeyen” bir Başbakan'ın "Övülmeye" hakkı olur mu?..
Olmadığını, eleştirilmek istemeyen Başbakan da bilmez mi?..
Bilir herhalde ama...
Yok mu şu "Güç Sahibi Olmanın dayanılmaz keyfi"...
O...
İnsana bildiklerini bile unutturuyor...
Ve...
Yok mu şu "GTAHG - Güce Tapmayı Alışkanlık Haline Getirmiş" gazeteci milleti...
Başbakan'a bildiklerini bile unutturuyor...
adnanberkokan@gmail.com