Menderes'in cellâdını tanıyor musunuz?..
Kalabalığı eline bıçakla yaran bir adam ensesinden tuttuğu beş-altı yaşındaki bir erkek çocuğunu Başbakan'ın ayaklarının dibine attı.
İnsanları (daha doğrusu
milletleri, halkları) anlattığım yazıma küfür -
kıyamet gırla...
Olacak o kadar...
Herkesin benim gibi düşünmesini
beklemeye hakkım yok elbette...
Ama...
Deneyimlerimi, bildiklerimi
anlatmaya hakkım var...
O halde devam...
Daha önce anlattığım bir tarihi
olayı bir kez daha yinelemek istiyorum izninizle…
Atatürk
bir gün yaveri Salih Bozok ile Afyon’a gidiyordu
üstü açık cipinin içinde.
Polatlı’daki Harp Okulunun önünden
geçerlerken binden fazla teğmen adayı genç Harp Okulu öğrencisi
yola dizilmiş, Cumhurbaşkanımız için canlarını verebileceklerini
haykırıyorlardı…
Atatürk
eli ile öğrencileri gösterdi Salih
Bozok’a:
“Bu gençlere iyi bak çocuk… Biz
Afyon’dayken aleyhimizde bir gelişme olursa, aynı gençler beni linç
ederler”…
Şimdi de GAZETECİLER.COM’da ilk
kez anlatacağım bir başka tarihi olay…
Tarih 17 Şubat
1959...
Adnan Menderes'in de içinde
bulunduğu THY uçağı, Londra'da inişe geçtiği sırada
düştü...
Uçaktaki 21 kişiden 14’ü hayatını
kaybetti...
Kurtulan 7 kişiden biri de
Rahmetli Menderes'ti..
Türkiye'ye dönüşünde Sirkeci
Garında büyük bir devlet töreni ile karşılandı. Karşılayanlar
arasında CHP Genel başkanı İsmet İnönü bile vardı
ama...
En ilginci bundan
sonra...
Adnan Bey
perona ayak bastığında insanlar yüksek
boyutlu bir dalga gibi gidip geldiler...
O sırada kalabalığı eline bıçakla
yaran bir adam ensesinden tuttuğu beş-altı yaşındaki bir erkek
çocuğunu Başbakan'ın ayaklarının dibine attı...
Herkesin kanı
donmuştu…
Adam, Menderes'in şaşkın bakan
gözlerinin içine diktiği gözlerini devirerek: "Seni bize Allah
bağışladı. İzin ver oğlumu senin için Allah'a kurban edeyim"
diyordu...
Adnan Bey’in etkileyici bakışları
her ne kadar uysal gibi görünüyorsa da, o bakışların muhatabı olan
bir kişinin eziklik hissetmemesi mümkün değildi…
Gözlerini gözlerinden kaçıramayan
bir kişi sanki bütün sırlarının onun tarafından öğrenildiğini
hissederdi...
Ruhunun okunduğuna hükmeder,
elinde olmadan rol kesmeye başlayarak kendisini aşırı iyi niyetli
biri olarak göstermeye çabalardı...
Çocuğunu kesmeye çalışan adam da
aynı şeyleri yaşıyordu o anda…
Onun bu şaşkınlığını fırsat bilen
emniyet görevlileri yetiştiler ve çocuğu adamın elinden
kurtardılar.
O olaydan tam 18 ay
sonra...
Takvimler 17 Eylül
1961'i gösteriyordu...
Başbakan
Adnan Menderes idam
sehpasının merdivenlerini çıktı, titrek adımlarla…
Ölümle yaşamı birbirine bağlayan
sandalyenin konduğu masanın ayakları, olması gerekenden daha
yüksekti...
Cellât geldi…
Başbakan’ın ayaklarının altındaki
sandalyeyi çekti…
Başbakan’ın cankuşu kafesini
terk ettiği için çırpınan ayakları masaya
değiyordu...
Bir başka deyişle yaşamı,
ayakuçlarındaydı…
Oysa ayakları tam boşluğa
düşseydi, ölümü de o kadar kolay olacaktı…
Ölüme giden son yolculukta bile
işkence çektirmişlerdi ülkelerini 10 yıl yöneten
Başbakanlarına...
Ayakuçlarında hayata tutunmaya
çalışması tam sekiz dakika sürdü...
Şimdi
gong!...
Adnan
Bey'in ayaklarının altındaki iskemleyi
çeken adam kimdi biliyor musunuz?..
Bilmeyenler için
söyleyeyim:
Sirkeci Garında çocuğunu Menderes
için kurban etmek isteyen adamdı: Üsküdarlı gece bekçisi Kara Kemal
(Ayson)...
İnsanoğlu ne yazık ki
budur...
Şimdi...
Bir başka
Başbakan ve hükümeti; yıllardır durmadan akan kanı
dindirmeye çalışıyorlar...
Son 25 yılda yitirdiğimiz
40 bin can, 300 milyar doların bu ülkeye nelere mal olduğunu
hepimiz biliyoruz...
Gidenler geri gelmez ama
bundan sonra gidecek olanların canlarını
kurtarabiliriz...
300 milyar dolar silaha ve
terörle mücadeleye gitmeseydi ne iç borcumuz olacaktı ne
dış borcumuz...
Üstüne üstlük en az 6 milyon
yurttaşımız daha, her sabah keyifle evlerinden çıkıp, işlerine
gidiyor olacaklardı...
Oysa bugün, eve ekmek götürecek
parayı bile zor buluyorlar...
Hâsılı...
Tayyip
Erdoğan’ın çabalarında “samimi” olduğuna
inanıyorum…
Çabalarının gerekli olduğuna
inanıyorum...
Ama bir şeye daha inanıyorum:
İnsanoğlunun “nankör” olduğuna…
Hele dün yazdığım yazıya gelen
küfür ve hakaretlerden sonra, bu inancım daha
da pekişti...
İnsanoğluna hizmet etmeye
değmez...
Adnan Berk Okan
adnanberkokan@gmail.com