Men dakka dukka Ruhat Mengi men dakka dukka!
Şunu da unutmayın... Bunlar, kendilerine yıllarca hizmet eden Alev Alatlı'yı bile sildiler bir kalemde...
ADNAN BERK OKAN
Ruhat Hanım;
İnsanları samimiyetsizliğin, iki yüzlülüğün, müfteriliğin,
dedikodunun küçülttüğünü hatırlatmama gerek var mı
bilmiyorum...
Çünkü...
Son sekiz yıldır yaşadıklarınızın temelinde 28 Şubat
sürecinde sizin gibi düşünmeyen gazetecilere
yaptıklarınızın yattığını fark etmiş olmalısınız...
Neredeyse altmışa merdiven dayadınız Ruhat
Hanım...
Lütfen gazete arşivlerine
girip bir bakar mısınız?..
Tarih de vereyim:
30 Haziran 1996 - 3 Kasım 2002 aralığına...
Bu tarihler arasındaki makalelerinizi ve çalıştığınız gazetelerdeki
yorumlu haberleri bir kez daha okur musunuz?..
Şimdiden söyleyeceğim ki hemcinsiniz Prof. Tansu
Çiller'e ve onu savunan kimi yazarlara - gazetecilere ve
tabii gazete patronlarına ettiğiniz hakaretlerle
karşılaşacaksanız...
Sakın şaşırmayın...
Eeee...
Şimdi size yapılanlara niçin şaşırıyorsunuz?..
Odunlukta balta bulan insan "Aaaaa! Odunlukta balta
var!" diye hayret eder mi?..
Saksınıza ektiğiniz kaktüsün bir sabah fikir
değiştirip güle dönüştüğünü gördünüz mü hiç?..
Adanalısınız...
Pamuk ekildiğinde, diken toplandığına tanık oldunuz mu?..
Demek ki siz de son sekiz yıldır ektiklerinizi biçiyorsunuz...
"Kızma
onlara be oğlum"
Aman haaa!..
Bugün size yapılan haksızlıkları, hakaretleri, edilen küfürleri
"haklı" bulduğumu zannetmeyin sakın...
Aksine...
Nefret ediyorum o küfürbazlardan...
Tıpkı 28 Şubat sürecinde sizden ve sizin
gibilerden de "nefret" ettiğim gibi...
Tiksiniyorum...
Sizinle "alay" edilen çiziktirmeleri okudukça
mideme kramp giriyor...
Ama...
Sizler de bana/bizlere bugün size yapılanların bin beterini
yapmadınız mı?..
Eşimize, çocuklarımıza, gençliğimize hakaretler etmediniz mi?..
Canım Hacı anacığım sizlere hitaben ve derin öfkeyle yazılmış bir
yazımı okuduktan sonra telefon açmış:
"Kızma onlara be oğlum" demişti; "Gece
karanlığı çöktü mü güneş bile kayboluyo"..
En
kahraman polis müdürü
Evet...
Karanlıklar güneşi bile yutuyordu Ruhat Hanım,
beni mi yutmayacaktı/nız?..
Ya da bugün sizi ve siz/i/leri mi yutmayacak?..
Yutuyor işte...
Sadece sizi mi?..
Daha düne kadar "En kahraman polis müdürü" diye
taltif etikleri en yakınlarını bile yutuyor karanlıklar...
Siz ne derseniz deyin yutmaya devam edecek, ne yazık ki...
Ama Ruhat Hanım;
Siz de bir "melek" değilsi/di/niz yani...
Eşiniz, dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri
Bakanı Prof. Dr. Tansu Çiller için:
"O kadını saçlarından tutup sürüklemek için dizlerinin
üstüne düşmesini bekliyorum" diye yazdığında siz ne
yaptınız?..
İtiraz ettiniz mi?..
"Ayıp oluyor ama Güngör... Hanımefendinin icraatlarını ve
fikirlerini sevmeyebilirsin ama öylesine maço bir söylem
kullanamazsın" dediniz mi?..
Ben hatırlamıyorum da...
Hatta, Panter Emel isimli bir hanımefendi(!)
kedilerin, köpeklerin bile
Tansu Hanım'dan daha çok saygıya
lâyık olduğunu söylediğinde susarak, Panter
Hanımefendiye(!) hak vermiştiniz...
Siz çok mu
demokrattınız?..
Ruhat Hanım;
Okurlarınızın uzun zamandır niye yazmadığınızı merak etiğini
söylüyorsunuz bugünkü yazınızın başında...
Haklısınız ama sizin patronunuzu sevmesem de şimdiye kadar iktidar
baskısıyla kimseyi kovmadığını da biliyorum...
Hele sizi hiç kovmaz korkmayın...
Ama sizin ve sizlerin şikâyetleriniz sonucu bizler (ille de ben)
kovulduğum/uz/da zevkten eteklerinizin zil çaldığını unuttuğumu da
zannetmeyin lütfen...
O zaman bizlerin de okurları olduğunu ve bizleri merak ettiklerini
akılınıza bile getirmiyordunuz?..
Ne güzel de itiraf ediyorsunuz; "gazeteciliğin giderek çok
zor, hatta imkansız hale geldiği"
gerçeğini...
İyi ama bu olumsuz gelişmede hiç mi payınız yok?..
28 Şubat sürecinde çok mu demokrattınız
yani?..
Kırılmayın ama, ektiklerinizi biçiyorsunuz...
Küsmeyin ama siz bize, bunların size yaptığının
bin beterini yaptınız...
İncinmeyin ama siz de en az bugünkü muktedir
küfürbazlar kadar zalimdiniz bize (en azından bana) karşı...
Gücenmeyin ama siz de az baskı yapmadınız
bize...
Kötü,
habis, vicdansız, izansız
Keşke muhalefet yapma özgürlüğünüzü doyasıya
yaşasanız..
Ancak...
Şunu da unutmayın...
Bunlar, kendilerine yıllarca hizmet eden Alev
Alatlı'yı bile sildiler bir kalemde...
Bunlar; "en kahranman polis müdürü" diye yere göğe
sığdıramadıkları kendilerinden birini bile ruhuyla birlikte
linç ettiler bir gecede...
Bunlar böyle kötü, habis, vicdansız, izansız da
siz çok mu sahiptiniz bu saydığım değerlere?..
Yine de geçmiş olsun Ruhat Hanım...
Bekleyin...
Kurtun koyunlara çobanlık ettiği görülmüş değildir..
Tıpkı bir zamanlar sizin ve sizler gibilerin deneyip de
başaramadığı gibi bugünün kurtları da bunu başaramayacaklar...
adnanberkokan@gmail.com