Mehmet Y. Yılmaz neyi unutuyor?..
Mahkemeye gitmek yerine “af edersiniz, kusurluyuz, uzlaşalım” dediği bir konuya halen “basına baskı” elbisesi giydirmeye çalışıyor…
GAZETECİLER.COM
Mehmet Y. Yılmaz,
Türkiye’de basın özgürlüğü olmadığını iddia
eden guruptan…
Bir diğer gurup ise (Yılmaz ve
arkadaşlarının “Yandaş Basın” dedikleri) basın özgürlüğünün
“istismar” edildiği görüşünde…
Kim haklı?..
Ona okur karar veriyor
elbette…
Mehmet Y.
Yılmaz bugün de yazılarından birini
“alışıldık” olduğu üzere Doğan Gurubu’na kesilen “Vergi Cezası”na
ayırmış…
Buyurun…
Basın özgürlüğü mü
dediniz?
Bir gazeteci - yazarı, gazetenin
idari genel müdüründen ayıran en belirgin ve hatta “keskin” fark
şudur:
İdari genel müdür patronun
çıkarlarını korur…
Gazeteci – Yazar ise kamuoyunun
çıkarlarını korumak, kamuoyunun hassasiyetini dikkate almak
zorundadır…
Mehmet Y. Yılmaz, Vergi
mahkemelerinin ısrarla Bakanlık lehine karar verdiği, çalıştığı
gurubun ise daha önce mahkemeye gitmek yerine “af edersiniz,
kusurluyuz, uzlaşalım” dediği bir konuya halen “basına baskı”
elbisesi giydirmeye çalışıyor…
Keşke kendini idari genel müdür
yerine koyacağına, gazeteci – yazar olduğunu
hatırlasa…
|
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, ABD
gezisinde Türkiye’deki basın özgürlüğünü öve öve
bitiremedi.
“Ülkemde basın özgürlüğü o kadar
ileri ki cumhurbaşkanı, başbakan, bizi, ailelerimizi yerden yere
vurmaya kadar her türlü hürriyetleri var. O denli hakaretler
yapılıyor. Hakaretlere basın özgürlüğü diyorsak bir şey diyemem”
dedi.
Hiç kuşkusuz ki “hakaret”, kabul
edilebilir bir durum değil.
Eleştiri özgürlüğünün sınırları,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bu denli geniş tutuluyor
olsa bile kişisel olarak bunu onaylayamam. Ancak Başbakan’ın
“hakaret” olarak algıladığı eleştirilerin de o sınır içine
girdiğini düşünmüyorum.
Belki “alaycı” eleştiriler
yapılıyordur, ben de zaman zaman yapıyorum, ama hakaret edildiği
fikrine katılmıyorum.
Avrupa hukukunda “basın
özgürlüğünün” temel sınırı şuradan geçiyor: Ceza tehdidi altında
özgür basın faaliyeti olmaz! Ceza tehdidi var ise, basın özgürlüğü
yoktur!
Türkiye’de yasalarımız bu açıdan
pek zengin sayılır.
Sadece yasaların lafzının değil,
yasaların zorlanması ve devlet gücünün cezalandırmak için
kullanılması gibi bir durum da var.
Bütün şirketlerin serbestçe
yapabildiği, Maliye’nin muktezalarıyla desteklenen işlemlere bile
ağır vergi cezaları yazmak gibi!
Yani Başbakan’ın zannettiği gibi
bir “basın özgürlüğü”nden, konu Türkiye ise; söz edebilmenin
olanağı yok.