Mehmet Soysal kazandı
Hem geleneksel hem de dijital medya yönetiminde bulunan Mehmet Soysal, konuya rasyonel yaklaşımı nedeniyle günün kazananı oluyor.
Sadece Türkiye'de değil dünyada medyada bir
dönüşüm yaşanıyor.
Ama özellikle Türkiye'de son dönemde yaşanan gelişmeler,
gazetelerin kapanması, ve teknolojideki hızlı değişim
"medya nereye gidiyor?" sorusunu sormamıza neden
oluyor.
Bu soruya özellikle bir medya yöneticisinin verdiği cevap çok daha
kıymetli elbette.
Demirören Medya Grubu'nun başındaki isim Mehmet Soysal,
bugün medyanın geldiği noktayı yazdı
köşesinden.
Geleneksel medya kuruluşlarının pahalı içerik üretip,
ücretsiz seyrettirmeye, web sitelerinde ücretsiz okutmaya devam
ettiğini yazan Soysal, bu medya mecralarının tek gelir kaynağının
"reklam" olduğunun da altını çiziyor.
Hem geleneksel hem de dijital medya yönetiminde bulunan
Mehmet Soysal, konuya rasyonel yaklaşımı nedeniyle günün kazananı
oluyor.
Mehmet Soysal'ın yazısı
şöyle:
Sosyal medya mecraları yüzünden televizyonlar seyircisini,
gazeteler ise okuyucularını kaybediyor...
Bu kayıplar Amerika’daki medya devlerinin masasında dahi
çözümü zor gibi gözüken büyük bir dert...
Mobil şirketlerinin kısa mesajlarla “son dakika” haberlerini
servis etmesi de daha büyük bir sorun...
Ve Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medyanın güçlü
dijital kaleleri de her geçen gün global medya adresleri haline
geliyor.
Ve bu dijital kalelerin global bir medya adresine gelmesinde
ise akıllı telefonların payı büyük...
Geleneksel medya kuruluşları da hâlâ pahalı içerik üretip,
ücretsiz seyrettirmeye, web sitelerinde ücretsiz okutmaya devam
ediyor.
Tek gelir kaynağı ise reklam...
***
Reklam veren şirketler ise her çıkan ekonomik krizde hemen
reklam bütçelerini yeniden düzenliyor ve ilk aldığı tasarruf
tedbirini de reklamlarını kesmekte buluyor.
Yani, ücretsiz seyirci ve okuyucu kitlesiyle karşı karşıya kalan
medya sektörü, çarklarını reklamsız döndüremeyince, kendisine yeni
çıkış yolları arıyor...
Ve her geçen gün pozisyonunu korumakta zorlanıyor.
Gazeteciler ise “çalışan yoksul” bir hayat sürmekle karşı karşıya
kalıyor.
Lakin varlığını borçlu olduğu, çalıştığı gazeteye ve televizyona
günde bir haber yaparak sorumluluğunu yerine getirdiğini
düşünenlerin sosyal medya ağlarındaki kişisel hesaplarında daha
büyük çaba sarf ettiklerine de şahidiz.
***
Eksiklik ve yetersizliklerini saklayan medya suçu daima başka
adreslere postalarken, kendi tarihine bakıp günahlarıyla
yüzleşmekten hep kaçıyor.
Siyaseti dizayn etme, iktidar düşmanlığını körükleme, manşetten
vurup iki satırla haberi düzeltme, kutuplaştırma, cinsiyet ve
ırkçılık ayrımlarını körükleme ve piar adreslerine dönüşmeye
başladığı günden beri saygınlığını her geçen gün biraz daha
yitirdiğini hatırlamak bile istemiyor.
Ve bu kötü alışkanlıklarından kurtulmayı ise hiç düşünmüyor.
Kronik muhalif korosuna dönüştükçe, karşısında muhalife muhalif bir
medyayı doğurduğunun farkına da varamıyor...
“Menfaat suskunluk getirir” kuralını bozabilmenin tek yolunun,
suçları ve suçluları yargıya bırakmaktan ve yargılamanın sonucunu
haber yapmaktan geçtiğini anlamak istemiyor...
Yargı kararını verdikten sonra suçluların suçlarını yayımlaması
gerektiğini de...
Kendisine dokunulduğunda ise aklına hukuk geliyor...
Oysa yargısız infazlarıyla ne çamları ve dağları devirdiğini de
hatırlamıyor.
Peki, medya nereye gidiyor?
Pazar yazımızda devam edeceğiz...