Mehmet Metiner kaybetti çünkü...
Ben milletimin değil, Başbakanın vekiliyim" diye haykıran
Ak Parti Adıyaman milletvekili adayı
Mehmet Metiner stüdyoda...
Bağımsız milletvekili adayı Altan Tan ise Diyarbakır'dan katılıyor programa...
Seçime BDP'nin çatısında bir araya gelen geniş bir blok olarak girdiklerini söyleyen Tan, büyük bir heyecan yaşadıklarını, beklentilerin çok üzerinde bir oy olacaklarını iddia ederken "seçimden sonra devşirme Kürtlerin ok büyük sıkıntı yaşayacaklarını" söyleyince Metiner birden celâlleniyor...
"Kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri böyle aşşağılık tanımlarla değerlendirmek bir siyasetçiye yakışmaz" diyor...
Neden?..
Altan Tan isim vermese de...
Herhangi bir kişiyi tarif etmese de Metiner üstüne alınıyor...
Gülüp geçemiyor...
"Espri" olarak algılayamıyor...
Hoş göremiyor...
Çünkü karşısındaki adam gerçek bir Kürt aydını...
Tam bir entelektüel...
Görüşlerine katılmayabilirsiniz ama biliyorsunuz ki bir inancın, bir davanın adamı...
Her zaman da bu hasletleriyle Metiner'i ezip geçiyor...
Oysa Metiner öyle mi?..
Özgüvensiz...
Kendisi hakında "Başbakan'a yağ çekerek aday olduğu" şeklinde bir hâkim düşünce olduğundan kuşkulu...
O kuşku, o şüphe bir burgu gibi delip geçiyor vicdanını...
Ve...
Makul olup susmaktansa, artık kendisini ekrandan tanıyan herkesin ezberlediği o klâsik numarasına başvuruyor...
"Hiçbir şey bilmediği halde çok şey bilen adam numarası..."
İngilizlerin ünlü komedyeni Norman Wisdom oynardı o tipi bizim çocukluğumuzda ve çok gülerdik...
Metiner de o rolü en az Wisdom kadar iyi oynuyor...
Ama biz gülemiyoruz...
Nasıl gülelim ki?..
Kendisine yönelik tek kem söz etmeyen Altan Tan'a aynen şöyle çıkışıyor:
"Kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri böyle aşşağılık tanımlarla değerlendirmek bir siyasetçiye yakışmaz"...
Vaaauuvvv!..
Şuraya bakar mısınız?..
"Aşağılık tanımlama"ymış...
Aşağılık tanımlamayı kim yapar?..
Tabii ki "aşağılık" bir adam...
Ve...
O kadar hakaretle yetinse iyi(!) Metiner...
Devam ediyor:
"..... kendisi kimin Kürdü bunu burada söylemek istemem"...
Bizler ekran başında "buz" gibi oluyoruz tabii...
Ve devamında da aynı ağır ve hakaretamiz konuşmasını sürdürüyor...
Peki Altan Tan ne yapıyor o arada?..
Onu da "Kazandı"da okuyun lütfen...
işi büyütmüyor...
Yeniden Metiner'e dönersek...
Bir tartışmacının bir canlı yayında yapabileceği en büyük iki ayıptan biri, muhatabı konuşurken zırt-pırt "araya girmek" ise, diğeri de muhatabını "senin hakkında neler biliyorum neler" tarzı "belirsizlik" içeren konuşmalarla suçlamaktır...
Geçen akşam da bir kanalda, "sayın Başbakan beni nereden aday gösterirlerse orada çalışacağım" diyerek "ben milletimin değil, Sayın Başbakanımın vekiliyim" diye haykıran Metiner'in Altan Tan'ın sözünü kesmesi ve "belirsizlik" içeren bir cümle ile sıkıştırmak isteyişi "çirkindi"...
Bu nedenle "Mehmet Metiner kaybetti" diyoruz...
Bağımsız milletvekili adayı Altan Tan ise Diyarbakır'dan katılıyor programa...
Seçime BDP'nin çatısında bir araya gelen geniş bir blok olarak girdiklerini söyleyen Tan, büyük bir heyecan yaşadıklarını, beklentilerin çok üzerinde bir oy olacaklarını iddia ederken "seçimden sonra devşirme Kürtlerin ok büyük sıkıntı yaşayacaklarını" söyleyince Metiner birden celâlleniyor...
"Kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri böyle aşşağılık tanımlarla değerlendirmek bir siyasetçiye yakışmaz" diyor...
Neden?..
Altan Tan isim vermese de...
Herhangi bir kişiyi tarif etmese de Metiner üstüne alınıyor...
Gülüp geçemiyor...
"Espri" olarak algılayamıyor...
Hoş göremiyor...
Çünkü karşısındaki adam gerçek bir Kürt aydını...
Tam bir entelektüel...
Görüşlerine katılmayabilirsiniz ama biliyorsunuz ki bir inancın, bir davanın adamı...
Her zaman da bu hasletleriyle Metiner'i ezip geçiyor...
Oysa Metiner öyle mi?..
Özgüvensiz...
Kendisi hakında "Başbakan'a yağ çekerek aday olduğu" şeklinde bir hâkim düşünce olduğundan kuşkulu...
O kuşku, o şüphe bir burgu gibi delip geçiyor vicdanını...
Ve...
Makul olup susmaktansa, artık kendisini ekrandan tanıyan herkesin ezberlediği o klâsik numarasına başvuruyor...
"Hiçbir şey bilmediği halde çok şey bilen adam numarası..."
İngilizlerin ünlü komedyeni Norman Wisdom oynardı o tipi bizim çocukluğumuzda ve çok gülerdik...
Metiner de o rolü en az Wisdom kadar iyi oynuyor...
Ama biz gülemiyoruz...
Nasıl gülelim ki?..
Kendisine yönelik tek kem söz etmeyen Altan Tan'a aynen şöyle çıkışıyor:
"Kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri böyle aşşağılık tanımlarla değerlendirmek bir siyasetçiye yakışmaz"...
Vaaauuvvv!..
Şuraya bakar mısınız?..
"Aşağılık tanımlama"ymış...
Aşağılık tanımlamayı kim yapar?..
Tabii ki "aşağılık" bir adam...
Ve...
O kadar hakaretle yetinse iyi(!) Metiner...
Devam ediyor:
"..... kendisi kimin Kürdü bunu burada söylemek istemem"...
Bizler ekran başında "buz" gibi oluyoruz tabii...
Ve devamında da aynı ağır ve hakaretamiz konuşmasını sürdürüyor...
Peki Altan Tan ne yapıyor o arada?..
Onu da "Kazandı"da okuyun lütfen...
işi büyütmüyor...
Yeniden Metiner'e dönersek...
Bir tartışmacının bir canlı yayında yapabileceği en büyük iki ayıptan biri, muhatabı konuşurken zırt-pırt "araya girmek" ise, diğeri de muhatabını "senin hakkında neler biliyorum neler" tarzı "belirsizlik" içeren konuşmalarla suçlamaktır...
Geçen akşam da bir kanalda, "sayın Başbakan beni nereden aday gösterirlerse orada çalışacağım" diyerek "ben milletimin değil, Sayın Başbakanımın vekiliyim" diye haykıran Metiner'in Altan Tan'ın sözünü kesmesi ve "belirsizlik" içeren bir cümle ile sıkıştırmak isteyişi "çirkindi"...
Bu nedenle "Mehmet Metiner kaybetti" diyoruz...