Mehmet Faraç
Cumhuriyet gibi muhalif bir gazete bile bir başka bahane uydurup kovdu onu…
Bir zamanlar Cumhuriyet gibi etkinliği çok yüksek bir gazetede muhalefetiyle AK Parti'yi bıktırmıştı…
Hatta aleyhinde açılan davayı kaybetti, tazminat ödemeye mahkûm oldu…
Sonra…
Cumhuriyet gibi muhalif bir gazete bile bir başka bahane uydurup kovdu onu…
Bu defa da “müzmin muhalif” Aydınlık’ta başladı rahatsız etmeye Başbakan’ı…
İşte o Faraç bugün "kasetlerin sahte olduğunu" öne sürüyor...
“Haklı olabilir mi?..” sorusunun cevabı bir başka sorudur: “Haksız olabilir mi?..”
Ve ben Faraç’ın haklılığı ya da haksızlığında değilim…
Ben de aklı başında herkes gibi haklılığın ya haksızlığın karar merciinin yargı olduğu kanısındayım…
Ama..
Beni ilgilendiren Faraç’ın dürüstlüğü…
Yani…
Önyargısızlığı…
Nasıl mı?..
Bakın ne diyor en son internete düşen konuşmalarla ilgili...
"Anlı şanlı gazeteciler atom bombası diye ses kaydını
üzerine atladılar... Bu mu gazetecilik?.. AKP karşıtlığı hak da,
kirli propaganda haram… Ben AKP'nin tazminata mahkum ettirdiği bir
yazarım... Kimse kusura bakmasın başbakanın bu ses kaydı komik
diyalogları nedeniyle kuşkuludur"…
Dikkat!...
Kesin bir şey söylemiyor…
Başbakan’ın gadrine uğramış bir gazeteci olarak “Vay anasını yaaa… Gördünüz mü?..
Kesin doğru” diyebilirdi…
Veya “Yok aabi yaaa; bunlar düzemce” de diyebilirdi…
Ama hayır; ne öyle dedi ne öbür türlü…
Doğrusunu söyledi: “Kuşkuluyum…
Ve…
Bir muhalif gazetecinin değil…
Bir gazetecinin davranması gerektiği gibi davranarak kazandı…
İnşallah bir gün iktidar yanlısı yazarların da bu vicdan ve erdemi gösterdiklerine tanıklık ederim…