Mehmet Barlas'tan Yeniçerili tarih dersleri
Barlas köşesinde "İktidardan pay isterük" diye isyan eden ve yeniçerilerin önce topa tutulduğunu, sonra da saklandıkları orman yakılıp hepsinin yokedildiğini anımsattı.
Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas, bugün köşesinde
"Güncel siyasal davranışlarımızda, Osmanlı tarihinin derin
bilgilerin izlerini bulmak da herhalde mümkün" dedi
ve "Bugün de birileri "İktidardan pay isterük" ya da
"Seçilmişleri istemezük" diye ortaya çıktıklarında, Osmanlı
tarihini mesela Uzunçarşılı'dan okumak, olayları anlamaya yardımcı
olabilir" diyerek yorumladığı çarpıcı bir hikayeyi
köşesine taşıdı.
İşte Barlas'ın köşesinde isyan eden ve iktidardan pay isteyen
yeniçeriler önce topa tutuldu sonra da saklandıkları orman yakılıp
hepsi yokedildi yorumunu yaptığı Osmanlı Tarihi dersi:
"Padişah sıcak bir ağustos gününde Aksaray'ın Et Meydanı'ndaki
"Yeni Odalar" diye bilinen yeniçeri kışlasında,
sayıları 196 olan ve "Orta" denilen yeniçeri
bölüklerini birer birer teftiş etmektedir. Zaten Padişah da,
halefleri gibi 1'inci Orta'nın 1 numaralı neferidir...
Padişah, sarayın av köpeklerine bakmakla görevli 64'üncü Orta'yı,
turna kuşlarını besleyen 68'inci Orta'yı teftiş etmiş, orta
komutanları olan "Seksoncu"dan,
"Zağarcı"dan çalışmaları hakkında bilgiler
almıştır.
Ancak güneş yükseldikçe hava daha da sıcak olmaktadır. Padişah bir
ortanın önünde "Bana soğuk bir su verecek yok mu"
diye seslenir... Bunun üzerine Orta'nın Ağası, bir kase içinde buz
gibi bir şerbet sunar Padişah'a. Osmanlı hükümdarı teşekkürünü
ifade etmek maksadıyla şerbet kasesinin altınla doldurulup o ortaya
iade edilmesi için, yanındaki Enderunlulara emreder.
Bir geleneğin oluşumu
Aradan bir yıl geçmiştir. Padişah yine sıcak bir ağustos gününde,
yine Et Meydanı'ndadır ve yine yeniçeri ortalarını teftiş
etmektedir. Ancak Yeni Odalar'da, kışlanın kapısına ayak attığında
bütün ortaların ağalarının, ellerinde şerbet kaseleri ile kendisini
beklediklerini görür. Bunun üzerine bütün şerbet kaselerinin
alınmasını ve hepsinin altın doldurularak ortalara iade
edilmelerini emreder. Artık bu bir gelenek olmuştur. Padişah
gelmese de, her ağustosta saraya şerbet kaseleri gönderilir. Bu
kaseler altınla doldurularak yeniçeri ortalarına dağıtılır. Ertesi
yıllardan birinde bir ağustos ayında yeniçeriler Felemenk'le
savaşırlarken, cepheden İstanbul'a saraya, şerbet kaselerini
gönderirler... Savaşlar yüzünden hazine sıkıntıda olduğu için bu
kaselerin doldurulması gecikir. Bunun üzerine yeniçeriler bir nevi
grev yapıp, savaşa katılmazlar.
Darbe geleneğinin kökeni
Saray paniktedir... Hemen saray mutfağındaki altın tabaklar
eritilip, bu altınla sikkeler basılır... Şerbet kaseleri yine
altınla doldurulup cepheye gönderilir...
Yeniçeriler de yeniden savaşa katılırlar... Yeniçeriler bu gibi
örneklerle kendi çıkarlarını devletin çıkarlarının üzerinde tutmaya
başladılar... Kabakçı Mustafa'nın elebaşı olduğu sokak ayaklanması
ile Padişah 3'üncü Selim'in katledilmesine kadar dayandı iş...
Sonunda 15 Haziran 1826'da, Yeniçeri Ortaları topa tutuldu,
Yeniçeri Ocağı lağvedildi ve ülke çapında yeniçeri avı başlatıldı.
İdamdan kurtulmak için bir grup yeniçeri bugün "Belgrad
Ormanı" diye bildiğimiz ve o dönemde ucu bucağı bilinmeyen
ormana kaçmıştı...
Dünden bugüne...
Orman o kadar büyüktü ki, Von Moltke'nin yazdığına göre Fransız
elçisi karısıyla kavga edip ormana kaçtığında, onu bulmak haftalar
sürermiş... Padişah 2'nci Mahmut ormana kaçan yeniçerilerin
yakalanabilmeleri için, ormanın yakılmasını emretti... Ve orman
yakıldı... Bugünkü Belgrad Ormanı'nın ağaçları, o yangın sonrasında
yetişmiş genç ağaçlardır...
MEHMET BARLAS'IN TÜM
YAZILARI