Mehmet Baransu kaybetti çünkü...
İşini en iyi ve yararlı bir şekilde yapmış bir gazeteci olarak bundan sonra; eşini ve yavrunu;
Ah sevgili Mehmet Baransu ahhh!...
Gerçekten son dönemlerin "En Başarılı"
gazetecisisin...
Siyasal iktidarın elini statükoculara karşı güçlendiren;
Başbakan'ın söylemlerindeki kararlılığa
temel oluşturansın...
Daaaa...
Sen işini yaptın...
Bundan sonrası yargının görev alanına giriyor...
Kaldı ki sen ne "hesaplaşmacı"sın...
Ne de "helalleşmeci"...
Sen "Haberci"sin...
Hem de "Siyasi Haberci"...
Sen "yazar"sın...
Hem de "Siyasi Yazar"...
Helalleşme siyasetçilerin; hesaplaşma ise yargının işi...
Siyasetçilere ve yargıya "Hesaplaşma ve
helalleşme" zeminini hazırlamak ise
Meclis'in görevi...
Şimdi bırak onlar birbirleriyle ne gerekirse yapsınlar...
Helalleşen helalleşsin, hesaplaşan
hesaplaşsın...
Sen Hasan Cemal ve Cengiz
Çandar'ı iyi izle...
İkisi de "Haberlerini" yaptılar ve işin
bundan sonrasını; Yürütme, Yasama ve Yargıya
bıraktılar...
Bu arada taraflardan birini aşağılar, bir diğerini ise göklere
çıkarırlarsa -ki asla yapmazla-) işte o zaman onları da
eleştiririz...
Hâsılı sevgili Mehmet Baransu...
İşini en iyi ve yararlı bir şekilde yapmış bir gazeteci olarak
bundan sonra; eşini ve
yavrunu; sonra da çok sevdiğin ve en
iyisini yaptığın mesleğini düşün...
"Gündem yaratacak" yeni
"haberler" peşinde koş...
Ama...
Bütün bunlara rağmen ve hatta istemeyerek de olsa; salt
"senin için" "Kaybettin"
diyoruz...
Not: Evet... "Senin
için"...
Bu "kaybettin" deyişimiz senin
"kazancın" olacaktır...