Mehmet Baransu 'bavul'u yeniden açıyor
Özkök'ün yazısına yanıt veren Baransu, "bu yazı başlangıç olsun" dedi ve bavulu tekrardan açtığını ilan etti
Karakter suikastçısı başlıklı yazısında Baransu, Özkök'ün ismini hiç anmadan, "Geçmişini unutmuşçasına kalemine iştahla sarılmış karakter suikastçısı. Herkesi kendisi gibi bilme hastalığına yine tutulmuş." diyerek başladı sözlerine.
Baransu, yazısını "Bu yazı başlangıç olsun. Balyozla
ilgili gerekçeli karar dâhil, ortaya atılan yalanları tek tek
yazmaya devam edeceğim." diyerek bitirdi.
İşte Baransu'nun, Özkök'e hem cevap hem de meydan
okuduğu o yazıdan çarpıcı bölümler:
"Ne diyor beyefendi önceki günkü yazısında; Polis ve savcılar kendi elleriyle verdikleri o melun bavulu, yine kendi elleriyle teslim almış. Cezaevinde düşüp başını yere çarparak hayatını kaybeden Albay, yargıya teslim ettiğim o bavuldaki belgeler sonucu tutuklanmış.
UTANMASI YOK BİLİYORUM...Utanması yok, biliyorum. Aydın namusu, gazetecilik sorumluluğunu yitireli ise çok oldu. Hiç var mıydı, ondan da emin değilim.
Biraz Google’da araştırma yapsa ya da yazı yazmadan önce kadim dostu Sedat Ergin’e bir telefon açsa, yazdıklarının tamamen yalan olduğunu görecek. Ancak niyeti kötü. Doğrunun değil, 28 Şubat’ta bıraktığı yerden devam etme derdinde. Psikolojik operasyonla algı yaratma çabası.
Kendisine daha önce de hatırlattım. Bir kez daha yineleyeyim. Her kuşun eti yenmez.
İLK HABERİ YAPTIĞIMDA ELİMDE BAVUL YOKTU
Balyoz Darbe Planı’yla ilgili ilk haberi 20 Ocak 2010’da yaptım. Ortada henüz ne bavul ne de ıslak imzalı belgeler vardı. Dört CD içerisinde ses kayıtları, belgeler, darbe konuşmaları, gözaltına alınacak 250 bin kişi ve bunların cezaevine konulacağı kayıtları... Binlerce doküman.
Haberin ardından aydınların suç duyurusu üzerine açılan soruşturma sonrası dört CD’yi savcılığa teslim ettim.
Bir hafta geçmemişti ki emekli subaydan o meşhur bavulu ve darbe belgelerini aldım. Savcılığın talebi üzerine de bavulu ve içindeki orijinal dokümanları kendilerine tutanakla teslim ettim. Aynı talep askerî savcılıktan da geldiği için, belgelerin bir kopyasını da askerî savcıya verdim.
BELGELER SAVCI YA DA POLİSTEN DEĞİL KOZMİK ODADAN
Belgeleri ne savcıdan ne de polisten aldım. Kaldı ki emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner bile teslim ettiğim belgeleri görmüş ve, 1. Ordu Kozmik Odası’ndan tüm belgeleri çaldırmışız, demişti.
Beyefendinin bu yazısının gazetesinde basıldığı gün, bir internet sitesi, bavulu Askerî Savcı Albay Bülent Münger’den aldığım iddiasını haberleştirmişti. İktidar basını ise, bavulu bana verenin İskender Pala ve Başbakan’ın sağ kolu, sır küpü Mücahit Arslan’ın babası eski AKP milletvekili İhsan Arslan olduğunu iddia etti.
Öncelikler bavulu kimden aldığıma karar vermenizi istiyorum.
BAVULDAN DEĞİL BAŞKA DELİLLERDEN TUTUKLANDI
Gelelim beyefendinin yazısına; iddiasına göre vefat eden albay, bavulun ardından tutuklanmış. Dedim ya amaç psikolojik harp olunca yalanlar art arda sıralanıyor ve algı yaratılmak isteniyor. Hürriyet gazetesinde yıllarca yaptığı gibi benzer bir operasyon yapma derdinde. O operasyon yapıyor da gerçekler ne peki?
Bavulu Ocak 2010’da teslim ettim. Albay ise bavuldan değil, Gölcük İstihbarat odasının karolarının altına saklanan belgelerden sonra sanık olup tutuklandı. Yani Ağustos 2011’de, Taraf’ın haberinden bir buçuk yıl sonra ortaya çıkan başka delillerle.
Bu gerçeğin ardından, beyefendiyi kadim dostu Sedat Ergin’e havale ediyorum.
TARİH, GÖĞSÜ MADALYALI DARBECİLERLE DOLU
Geleyim yazısının bir başka yönüne. Vefat eden albayın başarılarını sıralayıp, onun darbeci olamayacağını yazmış. Olayı kişiselleştirmeden şunu hatırlatayım kendisine; Kenan Evren’in, Tahsin Şahinkaya’nın, Çevik Bir’in, Çetin Doğan’ın, Anayasa Mahkemesi başkanının öldürülüp, Taksim’de bomba patlatılması toplantısına katılan generallerin ve dahi yüzlercesinin başarı madalyalarını sıralarsam, gazetede yer kalmaz. Tarih, göğsünde yüzlerce madalya olan darbecilerle dolu.
ÖNCE BU PİSLİKLERİN HESABINI VER
Uzatmadan sorayım; “28 Şubatta bize yazılı metin gelir biz de haber yapmak zorunda kalırdık” diyen sen, önce Mehmet Altan’ın, Cengiz Çandar’ın ve öteki “alçaklar” manşetinin, Uğur Dündar’la hayatına mal olduğunuz Şerafettin Yardımedici’nin, Yalım Erez uyuşturucu manşetlerinin, 28 Şubattaki pisliklerinin hesabını ver, sonra oturur konuşuruz.
İktidar, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası nasıl yalanlarla algı yaratma derdindeyse, bunlar da aynı yöntemle sonuç alma peşinde.
BU YAZI BAŞLANGIÇ OLSUN
Bu yazı başlangıç olsun. Balyozla ilgili gerekçeli karar
dâhil, ortaya atılan yalanları tek tek yazmaya devam
edeceğim. Sahte denen ancak ıslak imzalı bulunan belgeler,
Fatih Camii’nde verilen mevlidin amacı,
Hürriyet’in bunu nasıl çarpıttığıyla
başlayayım. Bavulu tekrar açıyorum. Darbeciler ve
darbeseverlere rahatsızlık vermeye devam edelim.