Mehmet Altan'dan korkutan <font color='#FF0000'>kanlı senaryo</font>

Ruşen Çakır'a konuşan Altan'a göre siyasi iktidar cami-kışla ikileminde Kemalizm'den rövanş alma anlayışında.

GAZETECİLER.COM - Star Gazetesi'ndeki köşesine son vermek zorunda kalan Mehmet Altan, Vatan yazarı Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtlarken sert ve çarpıcı öngörülerde bulundu: "Askeri rejimler dahil bana nereye, nasıl konuşacağıma dair bir akıl verme cüreti gösterilmesine ilk defa bu dönemde rastlıyorum" diyen Altan'a göre siyasi iktidar cami-kışla ikileminde Kemalizm'den rövanş alma anlayışında.

HAKKIMDA SÖYLENENLER BENİ EĞLENDİRİYOR

-Gazeteyle yaşadığınız kopuş sonrası gelen tepkiler nasıl?

Eskiden ideolojik farklar belirleyici zannederdim. Asıl meselenin haset olduğunu ise daha sonraları anladım. Bununla birlikte gerçekten büyük bir destek gördüm. Şunu unutmamak lazım: Çıkar, menfaat gözetmeyen bir duruş hep haklı çıkar. 2007’de türban konusunda yöntemin yanlış olduğunu söylemiştim. O zaman da bağırılıp çağrıldı, ama türban sorunu hâlâ devam ediyor. İdari olarak çözülmüş ama hukuki olarak çözülmüş değil. Değişim siyaseti başka, siyasetçinin kendine odaklı siyaseti başka.

-Sonrasında yaptığınız açıklamalar çok konuşuldu. Hakkınızda söylenenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok eğleniyorum çünkü pek çok kişi söylemediğim bir cümleyi tartıştı, tartışıyor. 30 yıldır hocalık yapıyorum. Türkiye’nin kalitesini, niteliğini, insan malzemesini çok derinlemesine biliyorum. Daha önce de siyasetçiler ve gazetecilerin pek gazete okumadıklarını bilirdim. Dolayısıyla verdiğim röportajı okumadan, editörün verdiği başlık üzerinden laf söylenmesine bu tecrübem nedeniyle hayret etmedim ama bir kere daha Türkiye adına ürktüm. (...) Bunun ne kadar sığ ve niteliksiz bir kavga olduğunu bu vesileyle bir kez daha gördüm.

CAMİ-KIŞLA SAVAŞINDA KANLI BİR GELECEK GÖRÜYORUM

(...) Bugün yapılan, “sistemi nasılsa ele geçirdik o yüzden eski sistem devam etsin” anlayışıdır. “Militer imajla ilgili değişiklik yapalım ama yapıyı değiştirmeyelim” yaklaşımı gittikçe güç kazanıyor. Örneğin, “Evren’in anayasal elbisesini biz giyelim” ya da “YAŞ’da oturma düzeninin değiştirelim, ama YAŞ kanununu değiştirmeyelim” gibisinden. Böylelikle cami-kışla savaşında Türkiye’nin başını belaya sokabilecek kanlı bir geleceğe zemin inşa ediliyor diye korkuyorum.

- Çok sert bir öngörü olmadı mı?

Sert olabilir ama doğru ve çok haklı bir endişe. Bunları öngörebiliyorum.
(...) 30 yıldır 12 Eylül’ün bütün rejimi duruyor. Parti içi demokrasiyi yok eden, Türkiye halkına siyaseten nizam veren Siyasi Partiler Yasası’nı kimse ağzına almıyor. 12 Eylül’ün bu yasasını konuşmayan bir ülke ne kadar demokratikleşebilir ki!

- Gelecekteki potansiyel tehlikelerin altını çiziyorsunuz. Buradaki temel kırılma nerede yaşanabilir? Kürt meselesi mi yoksa daha başka bir sebep mi?

Örneğin ABD’de Cumhuriyetçiler iktidara gelir, Ortadoğu’da kan gövdeyi götürmeye başlar. Cumhuriyetçiler askerle işbirliği yapar ve ortam tamamen değişir. Türkiye çok güvensiz bir yer. Kırılıganlık çok yüksek çünkü yapısal sorunların tamamı aynen devam ediyor. AK Parti hizmet düzeyinde, yani sağlıkta, ulaşımda ve diğer alanlarda önemli yenilikler getirdi. Bu alanlarda Türkiye modernleşti. İktidara gelmeden önce yaşadıkları günlük sorunları gidermede çok başarılılar ama sistem değiştirmede, demokratikleşmede çok istekli değiller. Ne Kürt meselesi, ne Kıbrıs meselesi, ne azınlıklar, ne Alevi meselesinde sorunlar çözüldü, çünkü pusula evrensel hukuk ve demokrasi değil...