Mehmet Altan'a kızınca TSK güçleniyor mu?..

Dağbaşına karakol kurmak; gözlerini kapatınca kimseyi görmeyen bir küçüğün, kendisinin de başkaları tarafından...

ADNAN BERK OKAN

Dilim tutulmuş, parmaklarım buz tutmuş gibi iki gündür...

Hep, birileriyle kavga etmek istiyorum...
Birilerine çatmak, bağırmak, haykırmak, dilimi bozmak, öfkemi kusmak...
Ama diğer yandan da sakin olmam gerektiğini telkin ediyorum kendime...
Kan dolaşımımı arttıran öfkemi yazdıklarıma yansıtmamak için kendimi zor tutuyorum...

Devlet intikam alır mı?

Medyamızda ortak görüşlerden biri şöyle:

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün üç önce gittiği birlikleri basmaları tesadüf olamaz. Saldırıyla 'Seni tanımıyorum burası benden sorulur' havasını veriyorlar."

Pes yani…

Yahu Cumhurbaşkanı bölgeye saldırıdan sadece üç gün önce gitti...
Ve öylesine habersiz gitti ki...
Terör örgütü böylesine organize bir saldırıya üç günde karar verip de uygulayacak kadar güçlü olabilir mi?..
Mümkün mü?..
Belli ki çok önceden plânlanmış ve profesyonelce düzenlenmiş bir saldırı bu…
Peki…
Ya Cumhurbaşkanının “İntikam Yemini!”…
Olacak gibi değil…
Her zaman sükûnetini övdüğümüz Gül bile bu kadar öfkelendiyse, çok fena!..
İntikam içmek ne moral verir insanlarımıza ne de güç...
Aksine...
Terör örgütünün ve alesta bekleyen kimi düşmanların alay konusu olmaktan başka hiçbir işe yaramaz...
Bu millet o lâfları 29 yıldır duyuyor...
29 yıldır, şehitlerimizin dökülen kanlarının yerde kalmayacağına söz veriyor siyasal iktidarlar, TSK ve Emniyet...
Ama ne hikmetse topraklarımız neredeyse her gün kan gölüne döndürülüyor...
Şehit kanları her gün bu çorak toprakları suluyor...
Hâsılı…
Cumhurbaşkanı’nın "İntikam alacağız" deyişi büyük gaftı...
Çünkü Devlet intikam almaz, adaletli davranır...
İntikam peşine koşan Devletin aklı ve vicdanı olmaz...
Öfkesi ve duyguları olur...
Devlet ise öfke ve duyguyla yönetilmez...
Mehmet Altan'ın TSK'yı eleştiren yazısını da işte bu zoraki sükûnetimle okudum...
Okudum, okudum, okudum...

Ve gördüm ki Mehmet Altan çok haklıydı...
Ama; gazeteciler.com'
un editörü olan kardeşim Altan'ın makalesinin başlığını zamansız bulmuştu...
O kardeşim bana hiç gücenmesin çünkü kendisine itirazım var...
Zira o başlık için geç bile kalındı...

Çünkü...
Kendilerinin de en başında dedikleri gibi, bugüne kadar en çok sorulması ve cevaplanması gereken soruydu Altan'ın sorusu...
En "gerçekçi" dilekti...

Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
Keşke darbe üstüne darbe yapıp; muhtıra üstüne muhtıra vererek sivillerin işine burnunu sokacağına, demokrasimizi katledeceğine; terörizmle gereken mücadeleyi yapabilseydi doğru dürüst...

Keşke o karakolları dağın tepesine kurup dağı taşı koruyacağına; ovadaki insanımızı korusaydı...

Mehmetçiklerimizin canını güvenceye alsaydı...
Zira...
Dağbaşına karakol kurmak; gözlerini kapatınca kimseyi görmeyen bir küçüğün, kendisinin de başkaları tarafından görülmediğini zannetmesi gibi bir şey değil mi?..

TSK 30 yıldır savaşıyor terörle...
Başarı nerede?..
Yok...
Örgüt 400 kişiyle saldırıyor...

Nereden, nasıl girdiklerini bile anlamıyorlar...
Sakın bu insanlar sınırlarımız içindeki evlerden işe gider gibi çıkıp toplanıyor ve savaşıyor olmasınlar?..
Demek istediğim şu:
Ortada bir muharebe var...
Ama biz halen "terör" diyoruz...


Ey güzel insanlar!..
Stratejik düşünme
, rakibe üstünlük sağlama ve bunu, aynı şeyleri onun da size uygulamaya çalışacağını akılda tutarak yapma sanatıdır…

Gördünüz işte…
Terör örgütü, bizim komutanlardan daha stratejik davrandı…
Kendisine 8 hedef seçti…
Bunlardan yedisine “kof” saldırı yaparken birisine ise ölümcül eylem plânını uyguladı…
Sonra da sessizce çekilip gitti…
Ve…
Bizim komutanlar, terör örgütünün stratejisini çözemedikleri gibi onlar da karakol boşaltıp, yedi – sekiz yerde “aptal ateşi” yakmayı dahi akıl edemediler…
Eeeee...
Böylesi bir orduyu eleştirmenin zamanı mı olur Allah aşkınıza!..
 

adnanberkokan@gmail.com