Medyanın "'KAFESLEME' kardeşliği...
“Çıkarlar Ortak” olunca “Demokrasinin” nasıl da “hasır altı” edildiğini sermiş gözler önüne…
GAZETECİLER.COM
Ahmet Altan
bugün yine “MEDYA” yazmış…
Her gün yazsa yazacak malzemeyi
bulur…
Baksanız a…
Biz, dev gibi site hazırlıyoruz her
gün…
Malzeme o kadar bol…
Ahmet Altan
bugün “Kafes Kardeşliği”ni
anlatmış…
“Çıkarlar
Ortak” olunca
“Demokrasinin” nasıl da “hasır
altı” edildiğini sermiş gözler önüne…
Daha doğrusu o hasrı kaldırmış…
Bakın nasıl?..
Kafesteki medya
Medyadaki bazı kalemler huzursuzlanmaya
başlayarak, "Kafes haberini ister veririm ister vermem, sana ne"
demeye başladılar.
O kadar basit olduğunu
sanmıyorum.
Çünkü cevabını bulmamız gereken temel bir
soru var.
Türkiye'deki darbelerde ve cuntacılık
faaliyetlerinde "medyanın" rolü ne?
Bu sorunun cevabını bulmak, Türkiye'nin
kilidini çözmek anlamına gelecek.
Medya darbelere yardım etti mi, etmedi
mi?
Darbeciler medyadan destek gördü mü, görmedi
mi?
Medyanın desteği olmasaydı 28 Şubat olur
muydu?
28 Şubat döneminde Taraf gibi bir gazete
olsaydı, cuntacılar 28 Şubat'ı gerçekleştirebilirler
miydi?
Eğer o günlerde Taraf gibi bir gazete olsaydı
Aczmendiler, Fadime Şahin, andıçlar meselesi derinliğine incelenir
miydi, incelenmez miydi?
Darbecilerin, cuntacıların medyayla
ilişkileri neler?
Medya, darbecilerle cuntacılara ait bazı
gerçekleri saklıyor mu?
Şimdi, o korkunç Kafes planını birçok
gazetenin görmezden gelişine bir de bu soruların ışığında bakmak
gerek.
Medyanın hangi haberleri yayınlayıp
yayınlamadığı, bütün ülkenin kaderini belirtiyor.
Eğer gazeteler, cuntacılara ait haberleri
saklıyor ve "cuntacıların" istediği haberleri büyütüyorsa,
"medyanın", bu ülkenin en büyük sorunlarından biri olduğu ortaya
çıkar.
Eğer bu ülkede darbelerin ve cuntaların
üstüne gitmek, onları hayatımızdan çıkarmak istiyorsak,
projektörleri önce medyanın üstüne çevirmeliyiz.
Medyanın desteğine güvenmeden hiç kimse cunta
kuramaz, darbe hazırlığı yapamaz.
O darbelerin alt yapısını medya hazırlıyor
çünkü, cuntaların ayak izlerini de gene aynı medya
siliyor.
Kafes planındaki sessizlikleriyle bence çok
kötü yakalandılar.
Bir gazete değil, iki gazete değil, üç gazete
değil...
Bunların hepsinin yöneticileri de mi Kafes
planına "inanamadı", Kafes planında bir haber değeri
görmedi?
Bütün ülkeyi altüst edecek, çocukları
öldürecek bir cuntadan bahsediyoruz.
O cuntanın üyeleri olduğu söylenen insanlar
hâlâ görevde.
Dünyanın hangi ülkesinde televizyonlarla
gazeteler bunu görmezden gelebilir?
Poyrazköy'den çıkan "silahlan" nasıl izah
edeceksiniz, Koç Müzesi'nde bulunan bomba için ne
diyeceksiniz?
Biz gazeteci olarak bunlar ilginizi çekmiyor
mu?
Bütün dünyadaki gazetelerin ve gazetecilerin
ilgisini çekecek bir haber Türkiye'de bazı gazetelerin "ortak
ilgisizliği" ile karşılanıyorsa bunun nedenini merak etmek bu
ülkede yaşayan herkesin hakkıdır.
Kafes planı, bir cinayet ya da yolsuzluk
haberi değil, bütün ülkenin geleceğini karartmayı, katliamlar
gerçekleştirmeyi amaçlayan, bunun için silahlar hazırlayan,
hazırladığı silahların önemli kısmı yakalanan bir cuntanın
operasyon planı bu.
O cuntanın planında adı geçen insanlar hâlâ
görevde.
Üstelik daha da beteri, o cuntaya ait olduğu
söylenen silahlar bulunduğunda Genelkurmay Başkanı bir açıklama
yaparak bu silahları "boru" diye niteleyip ve bunların TSK'ya ait
olmadığını söylemişti.
O "boruların" orduya ait olduğu bir hafta
içinde anlaşıldı.
Genelkurmay Başkanı'nın bilerek yalan
söylediğini sanmıyorum, demek ki Genelkurmay Başkanı'nı bile
kandırabilecek, ona yalan söyletebilecek bir güçten
bahsediyoruz.
Böyle bir güç medyanın ilgisini çekmez
mi?
"Sessiz medyanın" içindeki dürüst kalemler de
yazılar yazıyorlar, kendi mesleki namuslarının gereğini yerine
getiriyorlar, bu planla ilgilenilmesi gerektiğini
söylüyorlar.
Medyanın bu "işlerdeki" rolünü açıkça
görmeliyiz.
Bu işin "manivelası" medya.
Bütün televizyonları ve gazeteleriyle bu
medyanın verdiği ve vermediği haberlere bakın.
Dünyanın bütün ülkelerinde haber olacak
"haberleri" vermeyen gazetelerle televizyonlar varsa onlardan şüphe
edin.
Onlara hep birlikte "cunta haberlerini neden
saklıyorsunuz" diye de sorun.
Hrant Dink'i "birkaç varoş çocuğunun
öldürdüğüne", Danıştay cinayetini bir "dincinin" işlediğine o kadar
çabuk ve o kadar rahat inanıyorlar da, iş, üstelik de belgeleriyle
ortaya çıkan bir "cuntaya" gelince "inanmakta" neden böyle büyük
bir zorluk çekiyorlar?
Bu medya, televizyonları ve gazeteleriyle
gerçekleri halkından gizliyor.
Medyanın dürüst insanları bu oyunu bozacak,
bu oyun bozulduğunda bu ülkede cuntacılık bitecek, buna emin
olun.
Medya dürüst ve demokrat olduğunda, kimse
"faili meçhullerle" adam öldüremez, devletin içinde gizli çeteler
kuramaz, hukuku çiğneyemez, cunta kuramaz.
Medyanın "suç ortaklığını" üstlenmediği bir
ülke "temiz" bir ülke olur.
O "temizliği" istemek de bizim en doğal
hakkımız.
ahmetaltan111@gmail.com