Medyadaki ünlü yalı kızları kimler?
İki isim; ikisini de çok iyi tanıyorsunuz. Biri başarılı bir gazeteci, diğeri güzel bir TV sunucusu...
Zeynep KURTBAY/ İNTERNETHABER
Rumelihisarı’nın tam karşısında, Anadoluhisarı’nda…
Boğaz’ın en eski yalısı… Hani şu ahşap yalı… Tarihi 17. Yüzyıl’a
kadar uzanıyor. Bir dönem saray geleneğinin hüküm sürdüğü bu
en eski yalının önemli bir tanıklığı daha var… Türk
medyasının iki ünlü gazetecisinin hatıralarına evsahipliği yapıyor.
Kim mi bu gazeteciler?
Biri Akşam Gazetesi’nin eski yayın koordinatörü,
şimdilerde Milliyet Gazetesi Yazarı Mehveş Evin… Diğeri NTV’nin
başarılı habercisi, anchorwoman’ı Banu Güven.
Mehveş Evin’le söyleşimize işte bu yalıdan
başladık. Dışarıdan bakıldığında görenlerin ‘Vay be’ dediği yalı,
kökleri imparatorluğa uzanan Mehveş Evin için can sıkıntılarının;
garip tesadüflerin, karışık bir hayatın, acının, yeni umutların ve
hayata tutunuşun simgesi aslında.
SADRAZAM HÜSEYİN PAŞA’NIN
14. GÖBEKTEN TORUNLARI
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı… 1699 dönemine
damgasını vuran Köprülü Mehmet Paşa’nın yeğeni Hüseyin Paşa
tarafından yaptırılmış. Hüseyin Paşa Osmanlı İmparatorluğu’nun
sadrazamlarından.
İKİSİ DE TARİHİ YALININ
MİRASÇILARINDAN
Mehveş Evin ve Banu Güven, Hüseyin Paşa’nın 14.
göbekten torunları. Mehveş Evin göbek bağını bir kerede şöyle
özetliyor: ‘’Amcazade annemin anneannesinin dedesinin
amcaoğlu.’’
Banu Güven’le Mehveş Evin kardeş çocukları. Mehveş
Evin’in dayısının kızı Banu Güven.
Mehveş Evin’in anneannesi, dolayısıyla Banu
Güven’in babaannesi avukatmış zamanında. Şapkasız sokağa çıkmayan
Cumhuriyet kadınlarından. Dede ise mimar. Amcazade Yalısı'nın
bugüne kadar gelebilmesinin nedeni, Mülhak Vakıf olması. Yani
sadece torunlarının oturma ve yalıyı kullanma izni bulunuyor.
Birkaç yıl önce aile fertleri oturma hakkından feragat etti. Yalı
ve arazisi mütevelli tarafından Ali Ağaoğlu'na kiralandı, müze
olmayı bekliyor.
Düşünün ki Mehveş Evin’in anneannesinin de,
annesinin de, kendisinin ve hatta oğlunun da Boğaz’ın serin
sularında yüzmeyi öğrendiği, oyunlar oynadığı bir yalı…
Evin de Güven de ikisi de tarihi yalının
mirasçılarından. Mirasçı dediysek öyle 3-4 değil. Toplam sayı 130’a
yakın. Vakıf aile adına mütevelli heyet seçiyor. ‘’Satma hakkımız
yok’’ diyor Mehveş Evin, ‘’Bir kere mütevelliye yetki verdikten
sonra başbakan seçmiş gibi oluyorsun. Demokrasi yok’’ diye
ekliyor.
10 YAŞINDA BABASINI
KAYBEDİYOR SONRA ABLASINI
Mehveş Evin’in babası Hariciyeci.
Çocukluğu o yüzden hep sefarette geçmiş. İtalya, Ankara, Almanya,
yeniden Ankara… İlköğretim bir orada bir burada… Darbe yılları
acıyla eşdeğer Mehveş Evin için. Tam da o yıllarda 10 yaşındayken
babasını kaybediyor. Anne ve ablasıyla İstanbul’a dönüyor. Kuzeni
Banu Güven’le kendini aynı okulda, İstanbul Erkek Lisesi’nde
buluyor.
[photos]
14. GÖBEKTEN
SARAYLILAR
Mehveş Evin, Banu
Güven ve Banu Güven’in ağabeyi Kerim… Amcazade Hüseyin Paşa’nın 14.
Göbekten üç torunu Boğaz’ın en eski
yalısında…
18 YAŞINDA EVLENİYOR
19’UNDA ANNE OLUYOR
Kafasında gazetecilik yapmak yok. Ablasının da
yönlendirmesiyle ‘dil öğrenmek’ amacıyla Boğaziçi Psikolojik
Danışmanlık Bölümü’ne giriyor. İşte o yaz, yalı, Mehveş Evin’in
hayatına yön verecek bir tesadüfe kapı açıyor. Komşu
yalıdakilerle beraber ortak kutladığı doğumgününde aşık oluyor… 6
ay içinde evleniyor. Ve hamile kalıyor. 7. Ayda tam da hamileyken
bir acı daha yaşıyor, ablası trafik kazasında yaşamını
yitiriyor. ‘’Bir hayat gitti bir hayat geldi. Levent’in
gelişi bu anlamda çok şey ifade etti. O olmasa çok zor
toparlanırdık’’ diyor. İlk 8 ay okulu donduruyor oğluna bakmak
için. 1 yıl sonra da eşinden ayrılıyor.
SABAH’IN EN BEREKETLİ
DÖNEMİ OKUL OLDUĞU DÖNEM
Üniversiteden mezun olunca nedense aklında bile
yokken üstelik en düşük maaşı veren Sabah Gazetesi’ni seçiyor. Ve
sabah Dışhaberler’de çalışmaya başlıyor. Çocukluk yıllarındaki
yurtdışı serüvenlerinden midir bilinmez dış dünyada ne olup
bittiğine ilgisi de işte o yıllarda başlıyor. ‘’Dünyada ne olup
bittiğini öğrenirim, bana okul olur’’ diyor. Sabah çoğu gazeteci
gibi ona da okul oluyor. Derken Yeni Yüzyıl kuruluyor, oraya
geçiyor. Sabah’ın en bereketli yılları. Financial Times
Gazetesi’nin Türkiye versiyonu çıkıyor; Liberal Bakış orada
editörlük yapıyor. Ve Aktüel.. Aktüel’in de Aktüel olduğu yıllar.
Alper Görmüş gitmiş, Alev Er gelmiş. Orada da editörlük
yapıyor.
Sonra Doğuş Yayın Grubu’na geçiyor. NTV
dergilerinde görev alıyor. NTV Mag çıkıyor önce. Sonra kendi
projesi olan N Style’a imza atıyor. Dergicilikte de katmerlenen
Mehveş Evin, Tayfun Devecioğlu çağırıyor 2000’de yeniden Sabah’a
dönüyor. İlavelerin başına. Sonra yeniden Aktüel. Ardından Vatan
gazetesi, yine ilaveler.
MEHVEŞ EVİN İLE SIRADIŞI BİR SÖYLEŞİ...
TWİTTER'A KONU OLAN SÖZLERİ...
TARAF İÇİN YAPTIĞI TANIMLAMA...
DİĞER SAYFADA
MEHVEŞ EVİN İLE SIRADIŞI BİR SÖYLEŞİ...
TWİTTER'A KONU OLAN SÖZLERİ...
TARAF İÇİN YAPTIĞI TANIMLAMA...
DİĞER SAYFADA
[page_end]
Amcazade Hüseyin Paşa’nın 14. göbekten
torunu olan Mehveş Evin, hiç aklında bile yokken girdiği medya
dünyasında hep sağlam adımlar attı. İngilizce ve Almanca bilgisiyle
Dış Haberler Servisi’nde çalışmaya başladığı Sabah Gazetesi ona
okul oldu. Kısa zamanda çıtayı yükseltti. Güçlü ve kendinden emin
duruşu ona hep yeni kapılar açtı. Dergi ve ilavelerde yaptığı
yöneticilik kesmedi onu. Erkek egemen medyada Nurcan Akad’dan sonra
yayın yönetmenliği koltuğuna yaklaşabilen ikinci kadın gazeteci
oldu. Dünya medyasını, yeni trendleri hep yakından takip
etti.
Sonra birden, tepeye bu kadar yakınken
yeniden ilavelere döndü. Şimdi Milliyet Gazetesi’nin Cadde’sinde
yazıyor. Yazdığı köşe için belki de tartışılacak yeni bir tanım
ortaya atıyor, ‘‘Köşe muhabiriyim ben’’ diyor.
Mehveş Evin, söyleşimizin ikinci bölümünde
Vatan Gazetesi’nden sonraki Akşam macerasını, Serdar Turgut’lu
çalışma günlerini ve sonrasını bakın nasıl anlattı…
Akşam’a geçiş nasıl
oldu?
2004’te Akşam’ın yayın koorditanörlüğü teklifi
geldi. Serdar Turgut toparlamıştı, yeni dönmüştü gazeteye, işinin
başındaydı. Gazetecilikten anlayan ona yardımcı olacak birine
ihtiyaç vardı. Sabah döneminden tanıdığım Ömer Erdem önermiş beni.
Ben de ‘OK’ dedim. Değişikti hem gazete hem yeni bir heyecan… Akşam
yenilenme dönemine girmişti.
SERDAR TURGUT SANILDIĞI GİBİ
SEKSİST DEĞİL
Mehveş Evin'li dönemde Akşam
Gazetesi'nin A takımı... Yayın Koordinatörü Levent Ertem, Serdar
Turgut ve Görsel Yönetmen İlhami Davutoğlu baki..
Siz Nurcan Akad’dan sonra üst
yönetime yükselen en yakın kadın gazeteci oldunuz. Nasıl bir
duyguydu erkek egemen medyada son söz sahibi olmak?
Akşam benim için değişik bir tecrübe oldu.
Erkek egemen zihniyet her yerde var. En az
gördüğüm yer de Akşam oldu. Serdar Turgut hiç öyle değil. Hani
seksist yaklaşımları filan da çıktı ya.. Kadınları ayrı bir yere
koymaz. O anlamda ayrımcı değil.
TWİTT ATAN GAZETECİLER ÇEŞME BAŞINDA BEKLEŞEN MAHALLE KADINLARI GİBİ |
Trendlerin takipçisi
olduğunuz için merak ediyorum gazeteciler arasında yükselen trend
twitter’a ne diyorsunuz? Siz aktif misiniz, takipçi
misiniz?
Ben aktif değilim. Valla twitter’ı dedikodu
sahasına dönüştürdüler. Mahalleli kadınlar çeşme başında toplanmış
gibi bir durum var. Benim bu kadar vaktim yok açıkçası. Zaten
insanlar ortada olmasa da hepsinin kendilerini ifade edecek
alanları var. Zaten kendilerini ifade ediyorlar. Her yerde onlar
var. Biraz mahrem kalsınlar da merak edelim kardeşim. Biraz zamanım
olsa girerim ama yok yani bu çok zaman alan bir şey. Bir yandan da
gazeteciler için malzeme tabii ki.
Dedikodu medyada sevilen
bir şey değil mi zaten?
Medyadaki erkekler kadar dedikoducu
olmamıştır
|
SOYUNMA ODASINDAKİ ERKEK
GEYİĞİ
Neden kadınları çok zor
alıyorlar aralarına?
Sadece Türkiye’de değil bu. Hani vardır ya soyunma odasındaki erkek geyiği. Herkes
birbirine havluları filan şaklatır. Bu adamlar da sabahtan akşama
kadar beraberler. Belki politik olarak da çok doğru
olmayan ama yapmak istedikleri muhabbetler var.
Bu arada kadınlar da çıkıp ‘’Hmmm siz ne
kadar şöylesiniz böylesiniz’’ deyince rahatsız oluyorlar. Öyle
alışmışlar, 90’lı yıllardan kalan bir medya refleksi bu: kadınlığı
ön plana çıkarmak. Serdar Turgut’la yaptığım geyiği asla
unutamam. Çoğu kadın böyle şeylerden hiç
hoşlanmıyor. Erkekler de o geyiği bir rahatlama gibi görüyor. Geyik
çevirme işinde de birazcık kendilerini toparlama gereği
hissediyorlar aralarında kadınlar olunca, rahatsız oluyorlar.
Nasıl geyikler bunlar?
Serdar Turgut’la yaptıklarınız ya da
diğerleri?
Anlatılmaz. Gazete ortamı gerçekten de hep bu
muhabbetlerin olduğu yerdir. ‘’Kırmak istiyor musun uğraşmak
istiyor musun’’ bütün mesele orda.
Siz, kırmak istediniz
mi?
Evet kırmak istedim. Akşam’daki çıkışım da buydu
zaten.
Akşam’ı nasıl buldunuz?
Sabah geleneğinden gelmiş bir gazeteci
olarak?
Akşam Sabah’tan sonra çok farklı geldi…
Bambaşka bir mantalite ile yönetiliyor. Sabah daha gazeteci
odaklıdır, Akşam daha idari odaklıydı.. Müessese olarak da
ne yazık ki elindeki şansı çok iyi değerlendiremiyor. Aslında çok
büyük bir medtya grubu. Kağıdı, dağıtımı çok pahalı bir iş.
Para koymayınca da büyüyemiyorsun. Akşam az maliyete
kilitlenen bir yerdi. Az maliyet az maliyet… Patronun hadi demesi
lazım. Patronun güvenmesi lazım. Bir dönem bu oldu,
adımlar atıldı ama bir dönem olarak kaldı. Bu koşullara
rağmen Akşam’da epey uzun kaldım. Akşam’dayken yeni medyayı takip
etme şansım oldu.
Mehveş Evin'in medyada
ilk yılı. Sabah Dışhaberler Servisi. Emre Oral (sol başta) Milliyet
Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı. Güney Öztürk (soldan
ikinci) Vatan Gazetesi Yazıişleri Müdürü ve Orhan
ağabey...
SERDAR
TURGUT BENİ BUNALTTI
YAZMAYA BAŞLADIM
Aynı zamanda günlük köşe yazılarına başladınız ilk kez… Yılllardır gazete ilaveleri, dergiler yönetirken bambaşka bir Mehveş Evin gördük Akşam’da. Trendleri kovalayan, dünyayı takibe alan Evin’den öte siyasete dair yazılar yazan; analizler yapan…
Evet Akşam’da ilk kez yazmaya başladım. Kendi
kendime ‘’Bu kadar işin içindesin bunları takip ediyorsun,
üretiyorsun neden yazmayasın ki’’ dedim. Yazıişlerinden
bunaldığım için yazmak istedim. Serdar da beni bunalttı. O da bana
hayır yazamasın demedi. Ama sonradan idari görevden
alınınca daha rahat yazdım. Yayın yönetmenlerinin köşe
yazarı olmaması lazım. İkisinin ayrı olması lazım.
TARAF AHKAM KESİYOR AMA PARA VERMİYOR |
''Taraf ailenin şımarık çocuğu gibi. İnsanlar
aylardır para alamıyor orada. Gazetecilik üzerine ahkam kesip de
sen adamlarına para ödemiyorsan orada çok büyük bir problem var
demektir. Orada bir yöneticilik zaafı var. Bazı konularda evet çok
vurucu çok eleştirilmesi gereken işler yapıyorlar. Ama bazı
taraflardan da sırf vurmak için yapılan bir yayıncılık anlayışı
var. Olgunlaşmazsa sırf bir dönemin maşası olarak kalır.''
|
Serdar Turgut’la çalışmak
zor muydu ki?
Evet Serdar’la çalışmak çok zordu ama çok da
eğlenceliydi.
KAVGA EDERDİK AMA
BARIŞIRDIK SONRA
Neydi
zorluğu?
Çok sık karar değiştirirdi. Kavga da ederdik ama
barışırdık sonrasında. Dünyayı takip eder kitaplar alır, birazcık
paylaşabilceği gibi birileri olursa çok mutlu olur.
Başkalarının etkisinde kalıp kafası
karışıyordu. Çok çabuk karar değiştiriyordu. Bazen ikna etmek zor
oluyordu. İkna çabaları bazen çok sıkıcı
olabiliyordu. Ama bu her gazetede olabilir. Yayın
yönetmeni istemez, yazı işlerinin içine sinmez. Doğal sürecin bir
parçası bu.
Ya İsmail
Küçükkaya?
İsmail gayet enerjik… Elindeki şartlarla farklı bir
gazete yapmaya çalışıyor. Haber ağırlıklı bir gazete var
elinde. İnsanlar orada maaşlarını alamazken ve bununla ilgili bir
şey söylenemezken bir şey yapması mümkün değil. Hiçbir yayın
yönetmeni için mümkün değil.
Siyaset dışında medya
analizleriyle de dikkat çektiniz Akşam’da.
Akşam’da yeni medyayı takip etme şansım oldu.
İngiltere’de yeni gazetecilik üzerine master düzeyinde bir programa
katıldım. Bu arada Bilgi Üniversitesi’nde e-MBA master’ı
yaptım.
Akşam’da bu tür eğitimlere
önem mi veriliyor?
Evet veriliyor. Veriliyor da devamının gelmesi
lazım. Devamı gelmeyince pek bir manası olmuyor.
İŞTEN ÇIKARMALARI BEN
YOKKEN YAPTILAR
Akşam’da bir yönetici de olarak toplu
işten çıkarmalarla ilgili çok tepki aldınız. O nasıl bir duyguydu?
Geceleri uykunuzun kaçtığı oldu mu?
Akşam atılım yapacak diye çoğu da benim oraya
getirdiğim adamlardı. İş için çağırdık. Böyle bütçeler filan
yapıldı kondu, o bütçeleri farklı şekilde yapabilirdik ben karşı
geldim, kendimce böyle şöyle diye… O sırada Levent’i İngiltere’ye
götürmem gerekiyordu. O sırada olmuş. Ben de yapıyorum yaptım. Ben
olsam en azından bu şekilde yapılmasını engellerdim. O benim için
büyük sıkıntı oldu. Neden benim arkamdan yapıldığına da anlam
veremedim. Kendimi de sorumlu hissettim tabii.
İsmail Küçükkaya
geldi. Akşam’da yeni bir göreviniz oldu. Web sitesi size
teslim edildi.
Akşam’ın sitesi ölü bir siteydi. Hiç güncellenen
bir site değildi. Ayıp bir şeydi, bu çağda bir gazetenin
güncellenmeyen sitesinin olması. Yazılım hazıladık. Gazeteport’tan
içerik desteği aldık.
Mehveş Evin
şimdilerde ntvmsnbc.com'u yapan Ebru Çapa ile Liberal Bakış'ın
Haftasonu eklerinin editörlüğünü yaparken...
[page_end]
GAZETELERİN İNTERNET
SİTELERİ ÇOK DEMODE BENCE
Yenilediğiniz site içinize
sindi mi peki?
Yani o şartlarda sindi. Az da olsa ilan almaya
başladık. Tabii ekstra hiçbir şey koymayınca üzerine öyle kalıyor.
Sonra Akşam’da geleceğe dair bir yatırım görmeyince manası
olmadığını düşündüm.
Peki yeri gelmişken ve bu
konuya çok kafa patlatmışken siz soralım; diğer gazetelerin
internet sitelerini nasıl buluyorsunuz?
Demode buluyorum. Çıplaklık da magazin de sırf hit
almak için konuyor.
Yabancı medyada durum
nasıl? Orada da kadın fotoğrafları, seks bu kadar öne çıkıyor
mu?
Bu kadar yok. Evet var. Ama bulvar gazetelerinde
var. Gazetenin kendi içeriği de bulvar gazetesi. Yani şu an
Habertürk’ün o yanar dönerli haberlerinin dışında bir yenilik yok.
Dünyada artık internet siteleriyle yazıişleri birleştiriliyor. Bu
tabii editoryal kadro için ayrı bir külfet. Bizde internete
gönderilem yorumlar internet sitesinin kendisine dava açılmasına
sepep oluyor.
İnternethaber ve
gazeteciler.com’u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence gayet iyi gidiyor. Zaten bağımsız olanlar iyi
gidiyor. Gazeteport da öyle. Bu işler insanla oluyor. Bir insana 10
işi birden yükleyemezsiniz. NTV’nin haber sitesini de
beğeniyorum.
KÖŞE YAZARLARININ
HEPSİNİ GEREKSİZ BULUYORUM. VAROLAN ŞEYLERİN ÜZERİNE AHKAM
KESMEK SAÇMA GELİYOR BANA..
Günlük gazetede siyaset
yazıları yazarken şimdi Milliyet’te ilavelerde yazı
yazıyorsunuz.
Artık her önüne gelen siyaset yazıyor. Aslına
bakarsan politika yazmak hepsinden kolay. Ben köşe yazarlarının
hepsini gereksiz buluyorum. Bakarsanız o onu dedi bu bunu dedi
haricinde bir şey yok. Ana gazetede yazmanın başka türlü bir
ağırlığı, etraftan önemsenen bir tarafı olduğu doğru. Ama bu benim
çok da umrumda değil.
Sahaya çıkıyorsunuz.
Sultanahmet’te turist kılığına giriyorsunuz. Mesela plastikle
ilgili her türlü detayı yazıyorsunuz… Cadde’de yazdığınız
köşe biraz Hıncal Uluç’un sahasını da andırıyor. Nasıl bir tarz bu?
Bir modeliniz var mı?
Tam tanımını söyleyeyim. Ben kendi kendime ilan
ettim, ‘Köşe muhabirliği’ diyorum. Bir yandan haber yapıyorum.
Oturdukları yerden yazan köşeciler öyle çok ki… Haftada 6 gün
yazıyorsa varolan şeylerin üzerine ahkam kesmek çok saçma geliyor
bana. Açıkçası haftada 6 gün yazmaktansa daha haber gibi yazılarla
doldurmayı daha eğlenceli görüyorum. Herkese farklı gelen şey
o… Dergicilikten gelen bir şey de var.
Milliyet’in yeni yayın
döneminin yeni yüzü Cadde. Milliyet Cadde kendini nereye
koyuyor?
Varolan magazin eklerinden farklı olarak biraz daha
yaratıcı daha habere dönük üzerinde daha kafa yorulması gereken
işler yapılıyor. Daha hareketli.
Okur refleksleri
nasıl?
Daha iyi. Milliyet’in daha çok okunmasından dolayı
okurum da arttı. Akşam’da daha ciddiydi..
Seveniniz mi çok, nefret
edeniniz mi?
Okurlar takip ediyor… Çok ağır eleştiri yapan da
var. İnsanlar saydırmaya bayılıyor. İnternette mail atmayı bir
küfür olarak alıgılayanlar var. Buna karşın Milliyet’yette çok daha
yapıcı ve destekleyici mailler geliyor.
Yıl 2000. Sabah'ın
kızlar korosu... Mehveş Evin'in yönetiminde haftasonu ekleri
kadrosu... Kimler yok ki... Sibel Arna, Mutlu Tönbekici, Elif Ergu,
Buket Aşçı, Adalet Can, Aslı Perker, Sinan Akyüz, Yasemin
Şahinkaya, Aysun Öz ve bendeniz...
VE ALBÜMDEN DAHA
NELER NELER... YENİ YÜZYILIN SON GÜNÜ VE DİĞER
KARELER
Korkmaz Yiğit
döneminde Yeni Yüzyıl'ın kapandığı gün. Dev kadro... Say say
bitmez. Başta ustayı analım öyleyse, Necdet Saraç'ı... Başka
kimler mi? Aytekin Hatipoğlu, Haşmet Babaoğlu, Mehveş Evin, Kemal
Kök, Kerem Çalışkan, Memed Güler, Faruk Eren, Adalet Can, Tolga
Bozoğlu ve dahası...