Medyada Nefret Söylemi Raporu açıklandı
Hrant Dink Vakfı, Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi araştırmasının 2018 yılı Ocak-Şubat-Mart-Nisan aylarını kapsayan dört aylık dönemine ilişkin raporunu açıkladı.
Raporda, Türkiye'de bulunan Suriyeli sığınmacıların, Sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi adli olaylarla anıldığı ve böylece potansiyel suçlu olarak kodlandığı görüldüğü belirtilirken, Türkiye’nin demografik yapısına yönelik bir ‘tehdit’, genel bir rahatsızlık ve ‘gerginlik’ kaynağı olarak etiketlendiği bildirildi.
Raporda, ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan 2265 köşe yazısı ve haber tespit edildiği kaydedilirken, 105 yayında, birden fazla gruba yönelik farklı kategorilerde nefret söylemi üretildiği için bu yazılar ele aldıkları grup/kategori sayısı kadar (birden fazla defa) incelenmiş oldu ve 2370 yazıya ulaşıldığı belirtildi. İncelenen tüm yazılarda 76 farklı grup hakkında 3076 adet nefret söylemi içeriği bulunduğu bildirildi.
Raporda şu bilgilere yer verildi:
"Ermeniler,
Hocalı Katliamı’nı ve 24 Nisan Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü’nü
konu eden içeriklerde şiddet ve katliamla ilişkilendirilerek
düşmanlaştırıldı;
PKK ve ASALA ile beraber anılarak ‘terör’ ile özdeşleştirildi;
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilafa dair haber ve
yorumlarda hedef gösterildi;
‘Millî Mücadele’ anlatılarında bir toplum olarak şiddetle
ilişkilendirildi;
‘düşman’ grupların ve bireylerin arkasındaki güç olarak
etiketlendi.
Yahudiler,
İsrail-Filistin çatışmalarını ve Mescid-i Aksa’da yaşanan
gerginlikleri konu alan haberlerde bir toplum olarak şiddetle
özdeşleştirildi ve düşmanlaştırıldı;
“İsrail devleti”, “İsrail” veya “İsrail Savunma Kuvvetleri” gibi
kişi/kurumları ifade eden sözcüklerin kullanılması yerine Yahudi
kimliğinin genelleme yapılarak kullanılmasıyla hedef
gösterildi;
üretilen ‘komplo teorileri’nin arkasındaki ‘gizli güç’
olarak sunuldu ve ‘Türkiye’ye yönelik bir tehdit’ olarak
gösterildi;
basında olumsuz atıflarla yer bulan birçok kişi ve kurumla
ilişkilendirildi; Yahudi kimliği bir hakaret ifadesi olarak
kullanıldı.
Yunanlar,
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yunanistan'a giden
askerlerin yargılanmasıyla ilgili tartışmalarla ilişkili olarak
hedef gösterildi;
Kardak kayalıklarında yaşanan gerginlikler nedeniyle ‘düşman’
olarak konumlandırıldı;
geçmişte yaşanan olaylara verilen referanslarla
düşmanlaştırıldı.
Suriyeli mülteciler,
Sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi adli olaylarla
anıldığı ve böylece potansiyel suçlu olarak kodlandığı görüldü
güvenlik sorunları ve ‘terör’le özdeşleştirildi;
‘Zeytin Dalı Harekâtı’na ilişkin haber ve köşe yazılarında
Türkiye’deki varlıklarından dolayı hedef gösterildi;
Türkiye’nin demografik yapısına yönelik bir ‘tehdit’, genel bir
rahatsızlık ve ‘gerginlik’ kaynağı olarak etiketlendi
Rumlar,
Akdeniz’de doğalgaz arama çalışmalarına dair tartışmalarla
ilişkili olarak hedef gösterildi;
Kıbrıs’ta geçmişte yaşanan çatışmalara referansla Rum kimliği
şiddet ve katliamla ilişkilendirildi."