Medyada erkeklik öldü mü?..
Başkalarının özel hayatlarını hallaç pamuğu gibi atacaksınız ama bizim medya dünyamıza geldi mi bırakın kimin eli kimin cebine girerse girsin....
GAZETECİLER.COM -
Sevilay Yükselir,
Paris’teydi ya…
Can
Dündar’ın başına gelenleri yeni
öğrenmiş…
Öğrenince de kendisine eski kurt
gazetecilerden birinin anlattığı otantik bir öyküyü
hatırlamış…
Gerçekten ilginç…
İlginçliği şu…
Demek ki eski tüfek gazeteciler,
dönemin başbakanının eşi için bile dedikodu üretirken, kendi
pisliklerini gizlerlermiş…
Karşılıklı bir tür
“Omerta”…
Can
Dündar’ın kaçamağı yayımlandı
ya…
Bu, medya dünyasında erkekliği
bozmuşmuş…
“Yani”
demek istemiş “Yaşlı Kurt”… “Başkalarının özel
hayatlarını hallaç pamuğu gibi atacaksınız ama bizim medya
dünyamıza geldi mi bırakın kimin eli kimin cebine girerse
girsin”…
Biz böyle anladık…
Belki siz farklı
düşünürsünüz…
Buyurun lütfen…
Bab-ı Ali'de erkeklik bozuldu
mu?
Gazeteciler kentin en meşhur
otelinde dönemin ünlü ses sanatçısı kadının evli bir işadamı ile
birlikte olduğu haberini alır ve söz konusu otelin önünde nöbet
tutmaya başlarlar... Durumu haber alan çift yakalanmamak için
otelin arka kapısından kaçmayı planlar ama onları arka kapıda
bekleyen acar muhabirin deklanşöründen kurtaramazlar kendilerini.
İşadamı panikle sorar; "Hangi gazetedensin?" Cevabı aldıktan sonra
da sevgilisiyle arabasına atlayıp uzaklaşır
mekandan...
Doğruca büronun yolunu tutan çömez
muhabir ise, "Müdür seni bekliyor!" diye şefi tarafından uyarılınca
bir koşu müdürün odasına çıkar ama karşısına çıkan manzara
karşısında şoke olur! Çünkü müdür koltuğunda oturan kişi az önce
otelin arka kapısında fotoğrafını çektiği işadamıdır. Suratı beş
karış ayakta duran müdür, "Sen kimin fotoğrafını çektiğini bilmiyor
musun be salak! Gazetenin patronunun fotoğrafı çekilir mi? Kovdum
seni!..." diyerek çıkışır muhabire... Ancak müdürün bu tavrına
gazetenin patronundan şu sözlerle müdahale gelir; "Olmaz! Diğer
gazetelerin muhabirleri topluca otelin ön kapısında bekleşirken, bu
uyanık otelin arka kapısını mesken tutmuştu kendisine. Kovmanı
istemiyorum onu. Aksine 5 maaş ikramiye ile ödüllendir"
der...
Yıllar evvel yaşandığı iddia
edilen bu enteresan anekdot, basın sektöründe 50 yıl dirsek
çürütmüş bir ağabeyimiz tarafından aktarılmıştı bana. Hiç
unutmuyorum sormuştum o zaman; "Peki, o muhabir rakip gazeteden
olsaydı yayınlanır mıydı o fotoğraf?" diye...
"Asla" demişti ve devam etmişti;
"Çünkü bu Bab-ı Ali'de bir gelenektir. Türkiye'nin en çapkın
erkekleri bu sektördeydi. Patronundan, köşe yazarına kadar hemen
hemen hepsinin irili ufaklı öyküleri vardı. Biri diğerini yazmaya
ya da fotoğrafını basmaya kalksa, diğeri onlarca fotoğrafı dayardı
okurunun gözüne... Şimdiye kadar kimse bu geleneği bozmadı...
Bundan sonra da bozulacağını sanmam" demişti...
Lafı nereye getireceğimi anladınız
sanırım... Ben buralarda yokken ortalık karışmış Can Dündar'ın genç
sevgilisiyle öpüşürken yakalandığını gösteren fotoğraf yüzünden...
Bu durumu görünce hemen üstadımızı aradım... Dedim ki; "Gelenek
bozuldu bak. Bab-ı Ali birbirine girdi Can Dündar yüzünden! Ne
diyorsun bu duruma?"
Mahçup, biraz da öfkeli başladı
saydırmaya bizim yaşlı kurt; "Kızım bunlar racona ters işler... Bu
iş, Bab-ı Ali'de erkekliği bozdu! Bak gör bundan sonra kirliler
nasıl dökülüyor ortaya..."
Kızdı biliyorum bana ama dedim ki;
"Yav üstad bırak da bozsun! Bırak da dökülsün kirliler... Bakalım
her zaman elalemin bohçasını açmaya meraklı bu ahalinin bohçasından
neler çıkacak? Çıkan kirlileri görüp, varsa eğer yıkansa da
temizlenmeyecek, lekesi çıkmayacakları kaldırır atarız çöp
tenekesine ! Hiç olmazsa gelecek nesil gazetecilere böyle saçma
sapan geleneği olan değil, adam gibi ritüelleri olan tertemiz bir
sektör bırakırız..."