Medya Sezen Aksu'ya ambargo mu koydu?

Medya, neden Sezen Aksu’nun ‘50 Great Voices’ arasına seçilme haberine pek itibar etmedi.

Medya, neden Sezen Aksu’nun ‘50 Great Voices’ arasına seçilme haberine pek itibar etmedi.

Telesiyej/Taraf

Sezen’le ilgili “sesini kaybetti” haberlerini özene bezene işlemeyi pek seven magazin medyası, onun, Amerika’da TRT benzeri bir kamu radyosu olan NPR tarafından dünyanın ilk büyük 50 sesi arasına seçilmesi haberine pek itibar etmedi.

Müzik otoritelerinin aylarca süren çalışmalar sonucunda belirleyerek önerdiği sesler arasından dinleyici oylarıyla seçilen dünyanın ilk büyük 50 sesinden birinin Sezen Aksu olduğunu üç hafta önce radyonun web sitesinden öğrenmiştik aslında. Ama ufak tefek bir iki haber dışında –ki, bazıları da çok gecikmişti- medyada pek önemsenmedi bu haber.

Bu topraklarda, ülkenin önemli bir sanatçısının ABD’nin ünlü bir radyosu tarafından dünyanın 50 büyük sesinden biri seçilmesinin pek bir kıymeti harbiyesi yok anlaşılan. Bizim magazin ve kültür medyası Türkiye’nin değerlerinin yurtdışı başarılarını umursamıyor demek!

Sezen Aksu, içlerinde, Maria Callas, Nat King Cole, Amalia Rodrigues, Youssou N’Dour, Uum Kalthourn, Lauryn Hill, Ella Fitzgerald, George Jones, Chavela Vargas, Janis Joplin gibi büyük sanatçıların bulunduğu 50 Great Voices arasına seçildikten sonra Washington’da Amerika’nın en prestijli radyolarından olan NPR’ın haftalık olarak yayınladığı programa davet edildi.


NPR’ın web sitesinde, Sezen Aksu röportajının ve şarkılarının yanı sıra, Amerikalı dinleyicilerin ilginç yorumları da var. Hepsinin de ortak kanaati ve duygusu, Sezen’in şarkılarını hissedebilmek için Türkçe bilmeye gerek yok. Anlamı, sesinin içinde taşıyor çünkü. Örneğin Lilya Lopekha adlı bir Amerikalı dinleyici, radyonun web sitesine gönderdiği mailde: “Çok garip. Burada Boston’da, dünkü NPR programından beri Sezen dinliyorum yaşlı gözlerle! Ve ağlamam için hiçbir sebebim de yok. Gidiyorum beni en çok ağlatan şarkı” diyor. (Mailler çok fazla ve ilginç, NPR’ın sitesindeki dinleyici yorumlarını okumanızı öneririm.)

İçinde sansasyon barındırmayan uluslararası bir kültür-sanat haberine duyarlı olmayan medyamız, okurunun ve seyircisinin ufkunu genişletmediği gibi, kendi sektörel ufkunu da daraltıyor. Böylece medyanın mesleki entelektüel sermayesi bir türlü gelişmiyor.

Yurtdışında itibar gören, bireysel çabalarıyla kültür-sanat elçisi konumuna gelmiş olan yaratıcılarımızın karşılaştıkları yalnızlık, sadece kendileriyle ilgili değil bence, bu yalnızlık aynı zamanda ülkenin de dünya ailesi içinde yaşadığı yalnızlıktır bir bakıma.

Bilindiği gibi (galiba bizde bilinmediği gibi) toplumların önünü (tanıtımını) esas ve kalıcı olarak sanatçılar ve kültür insanları açar.

Ve bütün tarih boyunca da bu böyle olmuştur.