Markar Esayan'dan Agos'a BirGün benzetmesi!

Etyen Mahçupyan'ı desteklemek için ilk yuvam dediği Agos'a çakan Esayan, köşesinde küçük bir grubun BirGün'ü olmayın diye yazdı.

GAZETECİLER.COM - Yeni Şafak yazarı Markar Esayan, "Ermenilerin önündeki tercihler ve AGOS..." başlıklı köşe yazısında, "ilk yuvam" dediği, gazeteciliğe başladığı Agos gazetesini yerden yere vurdu. 

Hükümetin çabası ile son dönemde Ermenilere pek çok hak verildiğinin altını çizen Esayan, Hrant Dink'in öldürülmesi ve Patrik 2. Mesrob'un rahatsızlığının cemaatin üzerine ölü toprağını atan, içine kapatan ve onu özne halinden çıkartan gelişmeler olduğunu yazdı.

Hrant Dink'in yönetimindeki Agos'ta, bir kaç defa köşesi kapatılan ve gazeteden uzaklaşmak zorunda kalan Esayan, Dink sonrası Agos'un ayakta kalması için çaba sarfedenlerden biri olduğunu da vurguladığı.

ERMENİ SOLCULAR İTTİHATÇILARLA DA BİRLİK OLMUŞLARDI

Esayan yazısında Mahçupyan'ın payının altını da kalın çizgilerle çizdi. Ermeni solcuların tarihte benzer hatalar yaptığını, İttihatçılarla bile pakt kurduğunu, ancak bunun acısını çok çektiklerini anımsatan Esayan, bugün de Agos gibi kurumların, romantik solcular ve Geziyi destekleyen çevreler ile birlikte yürürmemesi gerektiğini, çünkü Ermeni Cemaati içinde hükümete desteğin en azından yüzde 50 seviyesinde olduğunu yazdı. 

ERMENİLERİN BİRGÜN'Ü OLMAK YERİNE YENİ MEDYANIN PARÇASI OLUN

Esayan, son olarak Agos için "küçük Ermeni cemaatinin içindeki daha da küçük bir cemaatin Birgün'ü olmak yerine, Türkiye'nin ihtiyacı olan yeni medyanın özgün bir parçası olabileceğine inanıyorum" dedi.

İşte Esayan'ın Agos yazısından çarpıcı bölümler:

AGOS DİNK'TEN SONRA TABİİ Kİ DEĞİŞECEKTİ AMA...

En yakın dostu Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra Etyen Mahçupyan büyük bir sorumluluk aldı ve AGOS'u ayakta tuttu. Bu sürece ben de 2008 başına kadar elimden geldiğince katkıda bulundum. Adil olmak adına o dönemde Aydın Engin gibi değerli sosyalist isimler de ellerinden gelen desteği verdiler. Yayın yönetmenliğini devralan Rober Koptaş benim önemsediğim bir isimdir. Tabii ki AGOS Hrant Dink'ten sonra değişecekti ve Dink'in AGOS'unu özlemek haklı bir duygu ama adil değildi. Önemli olan AGOS gibi kıymetli bir mecranın demokrat akıl üretmekteki fonksiyonunun devam etmesiydi. Sol gelenekten gelerek demokrat, adil ve etkili bir yayıncılığın mümkün olduğunu Dink göstermişti.

SEKTER ROMANTİK SOLCULAR

Sonuç en azından benim açımdan ve şimdilik kaydıyla böyle olmadı, olamadı. Çok zor bir dönemdi. Arkasına sığınılacak sağlam gerekçeler var ama hiçbiri AGOS gibi değerli bir mecraya yönelik özensiz editöryel tavrı haklı kılmıyor. Dink davasının paralel yapının insafına bırakılması ve cinayetin manevi kaldıraç gücünün hesaplanamamış olması gerekçelerin başında geliyor. Böylelikle Dink cinayeti üzerinden önce gazete sonra da cemaatin bir bölümü rehin alındı veya kendisini teslim etmeye hazırdı. AGOS'un bu tercihi, kafa karışıklığının, öfkenin, gazete ile vakfı çevreleyen sekter-romantik sol grubun yarattığı olağanüstücülüğün ve aktivizm teşviklerine cevap iştahının toplamından neşet etmiş gibi duruyor.

AGOS açısından Dink davasının yanında Gezi'nin daha etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü kırılma o noktada hızlandı. Bunu, sekülerliğin bir ideoloji olarak kabul edilmesi hatasına ve yaşam biçimlerinin dar yorumundan ileri gelen bir örtüşmeye borçluyuz.

ERMENİLER İTTİHATÇILARLA DA PAKT KURMUŞTU

Ermeni entelijensiyasının sol cenahı aynı hatayı 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında İttihatçılarla pakt kurarak yapmıştı. Onları yakınlaştıran, benzer süreçlerden geçmiş olmaları hasebiyle seküler Batı paradigmasını paylaşmalarıydı. Oysa Ermenilerin yüzde doksanı köylü- dindar bir toplumdu ve menfaatleri İttihatçıların devirmeciliği, irredantizmi ile değil, yerel sosyolojiyle birlikte hareket etmekteydi. Yervant Odyan'ın 'Yoldaş Pançuni' isimli kitabı halkla ilişkisiz sol hareketin yüzeyselliği ve oportünizmini çok güzel anlatır. Şimdi de bir takım isimler (Türk, Kürt veya Ermeni) birer Yoldaş Pançuni rolüne soyunmuş haldeler.

Ama en nihayetinde etkisi ve temsiliyeti abartılmaması gereken küçük bir gazeteden söz ediyoruz. Kimse Ermenilerin alternatif fikir merkezleri üretmemesi için elini kolunu bağlamış değil. Ermeniler aktif değil diye o veya bu şekilde aktif olan bir mecraya fatura kesilemez. İstedikleri gibi davranma özgürlükleri var, o özgürlük nesneleşmeye yol açsa da...

ERMENİLERİN YÜZDE 50'Sİ DE HÜKÜMETİ DESTEKLİYOR

Bu noktada Ermeni cemaatinin eğilimlerini tam bilemiyoruz. Gözlemlerim özellikle genç nesilde Gezi'nin etkili olduğu yönünde ki bu çok normal. Ancak cemaatte hala 12 yıllık değişime destek tavrı Türkiye ortalamasının altında değil gibi. Bunu geniş çevremde yaptığım gözleme dayalı olarak söylüyorum. Dolayısıyla Ermeni cemaatini kategorikleştirip Yoldaş Pançunilerden mürekkep sanmak özellikle dindarlar için yine 20. yüzyıl başında yapılmış bir diğer hatayı tekrarlamak olur.

Yeni bir ülke kuruluyor. Ermeniler, İttihatçılara, onların B takımı kemalistlere, latan kemalist solculara, mağduriyetleri kişisel güç yaratmak için sömüregelmiş seçkin 'aydın' şürekasına hiçbir şey borçlu olmadığı gibi, bir koca yüzyıl, yüzbinlerce can ve yitip giden bir kültür alacaklı. Onların pespaye iktidar kavgası Ermenilerin meselesi değil. Saplantılarını, kibirlerini üretip bugüne taşıdıkları o hikayede Ermeniler birinci kaybedendi. Neden tarihe mahcubiyet içinde veda ederlerken yanlarında olsunlar ki!

MAHÇUPYAN İŞTE BUNU SÖYLÜYOR

Ermenileri sağaltacak olan, yeni bir ülkenin kuruluşunu engellemeye dönük bir ittifakın projesi ve nesnesi olmaktan değil, bilakis bu kuruluşa damga vurmaktan geçiyor. İşte Mahçupyan 'Bir proje mi, yoksa kurucu özne mi olacaksınız' diye sorarken böyle can alıcı bir noktaya temas ediyordu.

Hasılı, ilk yuvam olan AGOS'un kısa sürede toparlanacağına, küçük Ermeni cemaatinin içindeki daha da küçük bir cemaatin Birgün'ü olmak yerine, Türkiye'nin ihtiyacı olan yeni medyanın özgün bir parçası olabileceğine inanıyorum.