Mahçupyan: Kürtler AKP’den Kobani'yi Rojawa’yı duymak istiyor
"HDP kimin nereye verdiğini bilmek istediği için sandıkların birleştirilmesine karşı"
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eski başdanışmanı ve Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, AKP'nin 7 Haziran seçimlerinde kaybettiği "Doğu oyları"yla ilgili olarak, "Bölgede kaybedilen oyun bir bölümü bugüne kadar sürdürülen yapısal yanlışların üzerine yatılmasının sonucuydu" dedi.
"Kürtlerin ekseriyeti meseleyi PKK’nın çözeceğine inanmadılar ama onun varlığının devleti çözüme yönlendirebileceğini düşündüler. Meseleyi çözebilecek olan AKP’nin yönettiği devletti. O nedenle Süreç’in durması AKP’nin çözebilecekken çözmemesi olarak sunulabiliyor ve kabul görüyor" diyen Mahçupyan, klasik anlamda bir milliyetçi bütünleşme yaşamayan Kürt coğrafyasındaki insanların, "AKP’den Kobani’nin nasıl ihya edileceğini, Rojawa’nın geleceğine ilişkin AKP tasavvurunun ne olduğunu da duymak istediklerini" iddia etti.
Etyen Mahçupyan’ın Akşam gazetesinde “AKP Kürtler için ne diyecek?” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Yaklaşan seçimde AKP’nin en kritik sınavlarından biri Kürt coğrafyasında verilecek. Soru iktidarının büyük kısmında ‘toplumun yanında’ olarak algılanan AKP’nin şimdi ‘toplumun karşısında’ görülme tehlikesi karşısında nasıl bir adım atacağıdır. Bugün iktidarın içinde ve çevresinde ‘ders verme’ psikolojisinin revaçta olduğu görülüyor. Ama başarı gerçeklerden ders alınarak gelebilir ancak…
Bölgede kaybedilen oyun bir bölümü bugüne kadar sürdürülen
yapısal yanlışların üzerine yatılmasının sonucuydu. Örneğin barajın
düşürülmemesi fırsatçı bir bakıştı ve kendiniz ‘doğru’ işler
yaptığınız sürece bir denge unsuru olarak alınan desteğe fazla
zarar vermiyordu. Ama bir noktadan sonra apaçık bir haksızlığı
sürdürmek AKP’li Kürtlere de fazla geldi, çünkü savunulması mümkün
değildi. Dahası bu blokaj kendisini PKK’ya çok uzak hissedenlerin
bile AKP’ye mesafe almasına neden oldu. Haziran seçim kampanyasında
HDP’nin hedef alınması ise o zamana dek AKP’ye oy veren Kürtlerin
önemli bölümünün ‘bu sefer’ HDP’yi desteklememesini çok zorlaştıran
bir atmosfer yarattı. Buna Erdoğan’ın seçim söylemi eklendiğinde
son psikolojik bariyer de ortadan kalktı ve yığınsal kayma ‘doğal’
hale geldi.
Söz konusu AKP stratejisinin çok ‘düşünülmüş’ olduğunu söylemek
zor. Temelde Kürt zihni ve gönül dünyasında olanların iktidar
tarafından algılanmaması ve anlaşılamaması yatmakta… Meseleye
siyasi aktör üzerinden yaklaşıp PKK’nın yaptıklarını veya HDP’nin
tutarsızlıklarını baz alarak analiz yapanlar gerçeği ıskalarlar.
Çünkü Kürtler açısından PKK/HDP tarafında beklentiler hiçbir zaman
yüksek olmadı. Buradaki çiğliği kendi çocuklarının anlaşılır ve bir
yere kadar tahammül edilebilir eksiği olarak gördüler. Oysa AKP’den
beklenti hep yüksek oldu… Yıllarca onlara eziyet etmiş olan devlet
şimdi yeni bir görünümle ortaya çıkmış ve eskiyi silme adımları
atmıştı. Kürtlerin ekseriyeti bu meseleyi PKK’nın çözeceğine
inanmadılar ama onun varlığının devleti çözüme yönlendirebileceğini
düşündüler. Meseleyi çözebilecek olan AKP’nin yönettiği devletti. O
nedenle Süreç’in durması AKP’nin çözebilecekken çözmemesi olarak
sunulabiliyor ve kabul görüyor.
Kürt coğrafyası klasik anlamda bir milliyetçi bütünleşme yaşamıyor.
Nitekim ayrılıkçılık hala çok zayıf... Ama ortada bir ulusal
‘uyanışın’, bir ‘ortak kimlik hissiyatının’ olduğu da çok açık… Bu
duygunun yüzyılların ardından, özel bir dünya ve bölge
konjonktüründe ortaya çıktığını unutmamak lazım. Bunun anlamı
görünen fırsatın kaçma tehlikesinin bir Demokles kılıcı gibi
Kürtlerin üzerinde sallanmasıdır. Suriye’de yaşananlar söz konusu
kimlikleşmeyi daha da kırılgan yaptı. AKP ise karşısında rencide
olmaya bu denli yatkın bir psikososyal oluşum olduğunu idrak
etmedi.
Bu bağlamda Kobani de sanıldığı kadar siyasi anlama sahip değildi.
İnsanların öz saygısının, hayat hakkının siyasette karşılık bulma
momentiydi. İktidarın duyarsız kalması, duygusal tepkinin ve
radikalizmin kapısını açtı. Şimdi seçime giderken insanlar AKP’den
Kobani’nin nasıl ihya edileceğini, Rojawa’nın geleceğine ilişkin
AKP tasavvurunun ne olduğunu da duymak istiyorlar. Türkiye’yi
Kürtlerle birlikte ‘büyük’ oynarken hayal ediyorlar…
Not: HDP bölgede bazı sandıkların birleştirilmesine karşı çıkıyor.
Soru şu: Seçmenin oy vermesini fiziksel olarak zorlayacak bir
düzenleme olmadıkça, demokratik bir seçimin gerçekleşmesi açısından
sandıkların olabildiğince birleştirilmesi mi daha doğrudur, yoksa
olabildiğince bölünmesi mi? Kriter gizli oy olduğuna göre tabii ki
birleştirilmesi. Çünkü kimin nereye oy verdiği belli olmayacağı
için seçmen üzerinde baskı kuramazsınız. Ama HDP bunu istemiyor…
Kim nereye vermiş, herkes vermiş mi bilmek istiyor… "