Mağden bu sözlere ne yanıt verecek?
Sabah yazarı Taraf'a ve sivri dilli kalemi Perihan Mağden'i yerden yere vurdu. İşte o satırlar...
İşte Ünlü'nün tartışma yaratacak o yazısı:
Siyasetin 'Frodo'su, medyanın 'Smeagol'u
NY Times, Başbakan Erdoğan'ı, zaman zaman elindeki yüzüğün büyüsüne kapılsa da sonunda gezegeni kurtaran Frodo'ya benzetmiş. Bu yazıda Frodo'ya kılavuzluk yaptığını ileri süren, ama aslında yüzüğü ele geçirmeyi hedefleyen Smeagol'ların öyküsünü okuyacaksınız. (...)
'MÜREKKEP HOKKA'BAZI
İlker Başbuğ'un cezaevine gitmeden önceki sözleri, genlerinde darbe geleneği olan bir ordunun yöneticiliğini yapmış insanların bile o menhus gelenekten büyük oranda sıyrıldıklarını ve takdiri millete bırakabildiklerini gösteriyor. Askerler bile takdiri millete bırakırken, takdiri millete bırakmamakta direnen küçük bir medya azınlığı var. Bu azınlığın üyelerinden biri -ismini de verelim- Perihan Mağden, "Ordu millet elele" sloganıyla dalga geçen ucuz bir başlığın altına döşediği GDO'lu köşe yazısıyla milletin seçtiklerini aklı sıra hizaya getirmeye, tahakküm altına almaya çalışıyor.
Genetiği bozuk Türkçesi ile yıllardır kendini büyük yazar, hatta edip olarak pazarlayan bu postmodern 'mürekkep hokka'bazı, memleketin -Taksim'deki mekânlardan kalkıp da gidemediği bütün köşelerinden oy almış bir partiye siyaset öğretmeye kalkıyor. En fazla çeşme başı muhabbetlerine yakışacak bir üslupla münevverlik taslıyor. Derken hızını alamıyor, Hürrem Sultan gibi ihtirasına, öfkesine yenilip bağırıp çağırmaya, saldırganlaşmaya, hakaret etmeye başlıyor. Böylece kaleminin ne kadar iktidarsız olduğunu anlıyoruz.
Bu zatın yazdığı gazeteyi; dağlara gel dağlara diyerek Kürtleri Grup Yorum edasıyla dağlara çağıran, AK Parti'den BDP'ye bütün partilere, ordudan sivil topluma bütün kurumlara, Türk'ünden Kürt'üne memleketin bütün asli unsurlarına ayar verirken en ufak bir eleştiriye tahammül göstermeyen bir genel yayın yönetmeni yönetiyor.
TUTUKLULUK ELEŞTİRİLERİ
(...) Ben de bu metinde bahsi geçen yazarları -kontes Dracula Perihan Mağden'den başlayarak- Frodo'ya kılavuzluk yaptığını ileri süren, ama aslında yüzüğü ele geçirmeyi hedefleyen mutant Smeagol'a (namı diğer Gollum) benzetmeyi öneriyorum.SİYASETÇİ MİSİN GAZETECİ MİSİN?
Siyaseti dizayn etmeye çalışan bazı gazeteciler, Uludere olayından sonra serinkanlı analizler, eleştiriler yapmak yerine önceden idmanlanmış gibi harekete geçtiler. Şimdi de dış basında tutukluluk sürelerinden ötürü Türkiye, "Jüristokratik eğilimlere dikkat," uyarılarına muhatap olurken yargıyı kışkırtmaya çabalıyorlar. Ne bekliyorlar? 27 Nisan E-Muhtırası'nda ve öncesinde askeri bürokrasiye eyvallah etmemiş bir iktidarın, "28 Şubatçı dizayn çabaları kokan 'Ayağını denk al, yoksa fena yaparız' yollu küçük medya tehditlerine boyun eğmesini mi...
Siyaseti üstü kapalı tehdit edenler, yeni devlet gelecekte soruşturma konusu olacak hataları, haksızlıkları yapmamaya çalışırken kurumları sürekli birbirine karşı fiştekleyip güç devşirmeye çalışıyorlar. Kurumlar kavga etmezlerse onlara ekmek çıkmayacak çünkü. Türkiye'nin geleceğe hazırlanması için kurumlar arası uyumun sağlanması, iç çatışmaların sona erdirilmesi, yeni anayasanın yapılması ve Kürt sorununun çözülmesi şart. Yoksa bu yazarlar aslında bunu istemiyor da istiyormuş gibi mi yapıyorlar. Öyle ya, atanmış İlker Başbuğ bir yana seçilmiş milletvekillerinin ya da gazetecilerin tutuklu yargılanmasından bir demokrasi zaferi türetmeye çalışanlar onlar değil mi? Mamafih yaman bir çelişkiyle, seçilmiş BDP'li belediye başkanları hadi neyse de silahlı efendileri tarafından atanmış KCK sanıklarını savunanlar da onlar değil mi?
Gerçekten demokratikleşmiş bir ülke, gündemi yargı tutuklamalarının değil, siyasetin ve demokratik tartışmaların belirlediği bir ülkedir. Bu ülke yakın geçmişte parti kapatma davalarının ve askeri darbe dönemlerinde tutuklamaların gündem belirlediği zamanları da ziyadesiyle yaşadı. Yetmedi, hukuk eliyle siyaset yapan 367 Sabih Kanadoğlu, Abdurrahman Yalçınkaya ve onların atalarını da gördü. Başbakan Erdoğan'ın "Cübbenizi çıkarın da gelin," dediği siyaset meraklısı hukukçulardı bunlar. Geleceğin Türkiyesi, liderlerin hiç kimse için böyle sözler söylemek zorunda kalmayacağı bir ülke olmalıdır.