Kütahyalı'dan Tayyar ve Yükselir'e tam destek!
Rasim Ozan Kütahyalı bugün bir çok yere dokunduran bir yazı yazmış... Bazı meslektaşlarına destek çıkmış, bazılarına da çakmış...
GAZETECİLER.COM - Taraf'ın genç yazarı Rasim Ozan Kütahyalı bugün çok yere dokunduran bir yazı yazmış... Sevilay Yükselir ve Şamil Tayyar'a tam destek atmış.Bu arada Kütahyalı,Yükselir,Tayyar ve Ahmet Kekeç dörtlüsünün bu aralar çok akın görüştükleri sık sık buluşup yemek yedikleri bize gelen bilgiler arasında.Kütahyalı'nın yazısı da bu iddiaları destekler mahiyette...Acaba medya içinde yeni bir "çete" mi oluşuyor diye düşünmeden edemiyor insan...
Kütahyalı'nın yazısında iki tane üstdüzey yöneticinin aslen Dersimli Alevi-Kürt oldukları ama bu gerçeği sakladıkları belirtiliyor...Bu üstdüzey isimlerden biri yakın zamanda vefat etmiş.Burada Kütahyalı acaba Ufuk Güldemir'i mi kastediyor?...Ya öbür Alevi-Kürt olduğunu saklayan medya yöneticisi kim? Her zaman dobra olan ve açık konuşan Rasim Ozan Kütahyalı'dan bu isimleri açıklamasını beklemek sanırım hakkımız...İşte o
"Bugün Alevi çalıştaylarının dördüncüsü düzenleniyor... Alevi
meselesi, Kürt meselesi gibi silahlı bir aşamada olmadığı için çok
fazla konuşulmuyor. Bu arada aynı şekilde başörtüsü meselesi de son
dönemde hiç ama hiç konuşulmuyor... Mesele halledilir de artık
konuşmazsınız ama hâlâ başörtülü yurttaşlarımız okullara
giremiyorlar, hâlâ başörtülü fotoğrafla ehliyet bile alamıyorlar...
Aynı şekilde Alevi meselesinde de hâlâ tek bir somut adım atılmadı.
Cemevlerinin elektrik ve su paraları meselesinin halledilmesi anlık
bir iş. Ama bu sembolik adım bile atılmıyor... Alevi meselesine tam
anlamıyla vâkıf özgürlükçü-demokrat bir akademisyen olan Necdet
Subaşı’nın bu çalıştayların başında olması çok olumlu. Öte yandan
bu çalıştaylar süreci, kişisel hayatında Sünni kimliği hiç
olmadığı, hatta Sünni-dindar kimliği küçümsediği halde, konu
Alevilik olduğunda Sünni-merkezli bir savunmaya geçen çok sayıda
kişiyi deşifre ediyor. Türk devlet zihniyeti de Hilâl Kaplan’ın
mükemmel formüle ettiği gibi Alevi’ye karşı Sünni, Sünni-dindara
karşı laikçi bir yapı arz ediyor. Bu kişiler de bu yapının
“aydın”ları zaten... Bu tip çok sayıda kişi bu süreci baltalamaya
çalışıyor. Şu an için ortalığı karıştırmaya gerek yok ama Alevi
meselesinin halledilmesi noktasında bu tür gizli kapaklı, ahlakdışı
engeller sürerse, bu isimleri de tek tek yazarım...
Öte yandan Alevi toplumunun Kemalizme çok angaje olduğu noktasından
hareketle Alevilere karşı soğuk bir bakış açısına sahip birçok
yazar var... Genel görüntü olarak Türk-Alevilerin öyle olduğu
doğru... Fakat şunu da gözden kaçırmamak lazım. Hiçbir Alevinin,
devletin esas sahibi olarak kendisini gören LAST (Laik yaşam
tarzına sahip Sünni-Türk) Kemalist sınıfı gibi tuzu kuru değildir.
Cumhuriyet tarihine de LAST Kemalistleri gibi bakmaz. En ama en
Kemalist Alevinin bile “Dersim 1938” dendi mi yüreği sızlar.
Türkiye Aleviliğinin hafızasında ciddi yer kaplayan bir olaydır bu.
En Kemalist Aleviler için bile Seyit Rıza figürü, içten içe her
zaman saygı ve sevgi uyandıran bir figürdür. LAST Kemalist
hafızasında ise “çapulcu bir haydut”tur Dersimli Seyit Rıza...
Bizim gazetede Ayşe Hür 1937-38 yıllarında Dersim’de neler olduğunu
tüm çıplaklığıyla yazmıştı... Dönemin tek parti diktatörlüğü
Dersim’in Alevi-Kürt halkına görülmedik bir zulüm yaptı.
Vicdansızca ve merhametsizce bir zulümdü bu...
İşte bu zulüm sonrası ailelerinden zorla koparılan, saçları sıfır
numara tıraş edilip Türkiye’nin dört bir yanına “besleme” olarak
gönderilen kızlara dair Sevilay Yükselir çok isabetli bir
haber-söyleşi yaptı Sabah gazetesinde... Zalim ve alçakça muamele
gören bu Alevi kızlarının belgeselini yapan Nezahat Gündoğan’la
konuştu. Tüm okurlarıma o söyleşiyi okumalarını tavsiye ediyorum.
Sabah gibi merkez bir kitle gazetesinin bu söyleşiyi manşetten
vermesi de çok takdire şayan bir hareket. Tüm Sabah yöneticilerini
kutluyorum... Alevi kimliğini hiçbir zaman saklamamış, bunu her
zaman deklare etmiş ama bunun rantını da yemeye hiçbir zaman
kalkmamış bir gazeteci olan Sevilay Yükselir’den de okurları böyle
haberler, söyleşiler, yazılar bekliyor... İki paralık, bayağı
mevzularla ve kişilerle ilgilenmesini değil...
Günümüz Türk merkez medyasında kendi Alevi kimliğini saklama
ihtiyacı hisseden bir dolu gazeteci var. Bu durum bile bu ülkenin
çok derin bir Alevi meselesi olduğunu bize gösteriyor. Biri hâlâ
yaşayan biri de yakın zamanda vefat etmiş, üstdüzey yönetici
konumunda olan ünlü iki Dersim kökenli Alevi gazeteci var mesela.
Ama bu gazeteciler ömürleri boyu bunu gizlediler, gizlemek zorunda
kaldılar. Sadece çok yakınlarına anlattılar bu durumu... Yönetici
konumunun dışında da böyle çok sayıda gazeteci var merkez
medyada... İslâmi yaşam tarzından nefret eden, bu bağlamda
Alevileri kurtarıcı gören LAST Kemalistlerinin yeri geldiğinde
Alevi kimliğine karşı nasıl dışlayıcı olabileceklerini biliyorlar
çünkü bu insanlar...
Şamil Tayyar kararı
Bu arada ifade özgürlüğü bağlamında skandal bir karara da geçen
hafta şahit olduk. Star gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar’a
temyiz yolu kapalı olarak 1 yıl 6 ay hapis cezası verildi... Daha
evvel Atilla Yayla’ya da yapıldığı türden bir “beş yıl bu konuda
konuşmama” cezasıyla bu hapis ertelendi. Eğer suç tekerrür ederse
Tayyar hapse girecek... Bu saçma sapan yargı zihniyetine göre
Tayyar, beş yıl boyunca Ergenekon konusunda yazamayacak. Yayla da
Kemalizm hakkında yazamayacak... Eğer yazar da yine bir “yanlış”
yaparlarsa içeri girecekler... İddianamede olan, herkesin okumasına
açık bir şeyi yazdı diye bir gazeteciye nasıl ceza verilir? Ahmet
Kekeç’in dediği gibi iddianameyi yayınlamanın kendisi suç haline
getirilsin o zaman... Toplumun istifadesine açık bir metinden
alıntı yapmak nasıl suç olur ey Türk hâkimleri ve savcıları?
Bir de “Avrupa’dan hâkim ve savcı ithal edilmeli” diye yazınca bana
kızan bir sürü mail gönderiyorsunuz... Yargıya dair manzara
ortada... Ne söylenebilir Allah aşkına?"