Kurtlar Vadisi bundan sonra?...

Kazanan ve kaybeden siyasi parti liderleri şu son oy haritasına iyi baksınlar... Bu harita, kesin bölünmüşlüğün kanıtıdır...

ADNAN BERK OKAN

Bitti işte...
Kötü bir süreçti...
Çok kırıcı geçti...
Hatta siyasetçiler ve gazeteciler, birbirlerinin yüzlerine bakamayacak kadar çirkin lâflar ettiler karşılıklı olarak...
Ama artık bundan sonraya bakalım...

Başbakan'
ın sonuçların belli olmasından sonra yaptığı o uzun konuşmada onlarca yanlış bulurum istersem...
İyi ama neye yarar?..
Şunu demek istiyorum:
Başbakan'ın zafer kazanmış bir siyasi parti lideri gibi yaptığı konuşmaları baştan sona sildim hafızamdan...
Sadece, Devlet Adamı olarak  söylediği şu kısım kaldı aklımda:

"Referandumda Türkiye yakın geçmişiyle yüzleşme imkanı buldu. Siyasetin rekabetçiliği nedeniyle meydanlarda maksadı aşan ifadeler de kullanıldı. Artık yeni bir sayfa açılmalı. Partime ve şahsıma yönelik ağır hakaretler yapıldı, ben hakkımı helal ediyorum. Bu arada gerçekten ben de birilerini incittiysem özür diliyorum"...


Kurtlar Vadisi'ni ciddiye almak...

Siyaset yazan arkadaşlarıma tavsiyem:
* Benim gibi davranmaları...
* Başbakan'ın referandum sonrası yaptığı konuşmanın sadece bu bölümünü akıllarında tutup (veya arşivlerine alıp) fikri takip yapmaları...
Ve...
* Bundan sonra sürekli bir "Kurtlar Vadisi" izleyicisi olmaları...
Aksi halde...
Bu sonuçlara takılır, Kurtlar Vadisi'ni ciddiye almazlarsa huzursuz olurlar...
Referandumda "Evet" vermişlerse de huzursuz olurlar, "hayır" oyu kullanmışlarsa da...
Ne demek mi istiyorum?..
Hele ara biraz soğusun, dizi birkaç kere dönsün ondan sonra...



Başkanlık ve Eyalet Sistemi


Bundan sonraki süreci kazasız belâsız nasıl götüreceğimizin hesabını yapalım hep birlikte...
Ne Devlet Bahçeli'nin dediği gibi karanlıklara girdik...
Ne de yarından sonra her şey toz pembe olacak...
Kılıçdaroğlu ortalıkta görünmediği için ne dediğini bilmiyorum...

Ancak...
Kazanan ve kaybeden siyasi parti liderleri şu son oy haritasına iyi baksınlar...
Bu harita, kesin bölünmüşlüğün kanıtıdır...
Bu harita bundan sonra hiçbir siyasi parti tarafından mozaik olarak dönüştürülemez...
Yani...
Hemen yarın kavgasız, küfürsüz, hakaretsiz, bir birimizi "hain" de ilân etmeden "Başkanlık" ve mütemmimi olan "Eyalet" sistemini tartışmaya başlamalıyız..
Çünkü...

Bu harita halkın eyalet sistemini istediğini haykırıyor...
Bu harita, "Demokatik Açılım"ı yerden yere vuran zihniyete mesaj veriyor...
Bu harita, "Şehit kanları üzerinden siyaset yapanları" uyarıyor...
"Ey Milliyetçilik taslayan siyasetçi!" diyor.. "Ölen senin değil, benim evlâdım... Bitsin artık bu kan... Ben o bölgenin halkıyla kavgalı olmak bir yana onunla aynı saflardayım..."
Ve devam ediyor:
"Ey Devlet, ey Hükümet!.. Ey Siyaset!.. Yasal olarak değil ama aranızda yaptığınız kısır kavgalarla bizi böldünüz... Bundan sonra size düşen görev bu bölünmüşlüğü yasallaştırmaktır"...

Bu referandum haritasında şu yazıyor:
"Bundan sonra bu milleti aynı yasalarla ve merkezi bütçe ile bir arada yaşatmayı zorlamak, iç savaşa davetiye çıkarmaktır..."

Gördük ki Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, İzmir, Manisa, Aydın, Denizli, Uşak, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ, Edirne, Kırkareli, Eskişehir ve Tunceli halklarının "demokrasi" anlayışlarıyla; diğer illerin halklarının "demokrasi" anlayışları birbirine uymuyor...


Neden bölündük?

Yarından tezi yok siyasi fanatizmi bir yana bırakmalıyız...
Bırakmazsak ne olur?..
Söyleyeyim:
Fanatik "Evetçi"lerin söylemiyle ifade edersek; "halkın % 60'ı demokrat, % 40'ı Faşist" olarak geçer arşivlerimize...
Fanatik "Hayırcı"ların söylemiyle ise şöyle:
"Halkın % 60'ı eğitimsiz, cahil, aptal... % 40'ı eğitimli... Aziz Nesin bu gerçeği 30 yıl önce görmüştü..."

Oysa ne birinci şık doğru ne de ikinci şık...
Bu sonuçlara göre bir tek gerçek var...
Akdeniz, Ege ve Trakya hem "Avrupanın bir parçası olmak" arzusuyla yanıyor tutuşuyor...
Ama hem de kendisine bu imkânları en çok sağlayan ikitdarın Ak Parti Hükümeti olduğu görmek istemiyor...
Dikkat!..
"Görmek istemiyor!"...
Neden?..
Çünkü...


"Siz şeriat istiyorsunuz, biz cumhuriyet"

Ak Parti sözcüleri yaptıkları "Atatürk ve TSK karşıtı" konuşmalarla bütün sahilleri "daha CHP'li, daha Kemalist, daha Doğulu, daha Anadolulu ve daha Karadenizli düşmanı" yaptılar..
CHP sözcüleri de (hele en son Avcılar'daki o afiş) Ak Parti'nin "Şeriatçı parti" olduğu düşüncesini, korkusunu bir burgu gibi yükleyiverdiler sahil kesiminde yaşayan "batılı" yurttaşların yüreklerine...
Bunu yaparken, diğer bölgelerin halklarını dışladılar...
"Siz şeriat istiyorsunuz, biz cumhuriyet" dediler...
Karşılarındakiler de şöyle cevap verdiler bu referandumda:
"Siz Faşist, darbeci, bizleri üçüncü sınıf gören batılı şımarıklarsınız; biz ise dinini doyasıya yaşamak isteyen, bir lokma bir hırkacı Müslüman ve mağdur Türkler, Kürtler ve Lâzlarız"...

Ve gördük ki...
Ekonomik kriz, esnafın siftahsız kepek kapatması falan denize sadece erkeklerin erkek girdikleri sahil boyları, Doğu - Güneydoğu - İç - İç Batı Anadolu'da (Eskişehir ve Tunceli hariç) yaşyan halkın umurunda bile değil...
Onlar ekonomik refah da istemiyorlar...
O illerin halkı  dini inançlarını dilediklerince özgür yaşayamadıklarına inanıyor, daha çok inanç ürriyeti istiyorlar...
"İnanç özgürlüğü"nden anladıkları da üniversiteye türbanla girebilmek...
Ve onlar...
Teröre daha fazla şehit vermekten bıkmışlar...
Onlar, evlâtlarını şehit eden terör örgütüne destek veren bölge halkıyla da nizalı olmak istemiyorlar (Yozgatlı, Tokatlı, Kırşehirli; Diyarbakırlı, Hakkarili, Şırnaklı ile aynı şeyi düşünüyor artık)...
Çocuklarının o bölgeden çıkmış terör örgütü tarafından şehit edilmiş olduğunu (haklı olarak) unutmak ve o bölgenin insanıyla en azından İslâmiyet ("demokrasi" demek romantizm olur) temelinde kucaklaşmak istiyorlar...



Ak Parti zenginleri, Ak parti'ye "Hayır" dediler

Akdeniz, Ege
ve Trakyalılar (Eskişehir - Tunceli'yi unutmayalım) ise son sekiz yılda, Ak Parti Hükümeti tarafından yükselmiş refah düzeylerini ve yüksek gelirlerini terör örgütüne siyasal destek veren bölge başta olmak üzere, moderniteye, Avrupa'ya kapalı kentlerin halkıyla paylaşmak istemiyorlar...
Onları aralarında görmekten nefret (ne yazık ki başka kelime bulamadım) ediyorlar...

Bu demektir ki...
Bu çark bir daha asla geri dönmez, döndürülemez...
Özerk belediyeler yasasıyla uğraşmak yerine halka işin doğrusunu anlatarak doğrudan eyalet sistemine geçişin düzenlemelerini yapmak şart oldu...
Bu gerçeğe karşı çıkacak siyasi partiler unutmasınlar ki bu yoldan dönüş yoktur...


Millet bir arada yaşamak istemiyor...

Ak Parti ve BDP'ye gelince...
Nefis bir organizasyon yaptılar...
Mükemmel bir kayıkçı kavgası ile 2 muhalet partisini fena avladılar...
Çok güzel ve akıllı bir şekilde oynamayı başardılar yani...
Muhalefet ise ne yazık ki göremedi bu ikili oyunu...
Dikkat ederseniz Şırnak ve Hakkari dışında "boykot yok" gibi bir şey...
Şırnak ve Hakkari'nin tolam sçmen sayısı ise bölgedeki tplam seçmenin % 2 si bile değil...

Sonuç:
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu hemen istfia etmeliler...
Yerlerine daha gerçekçi, daha az politik, daha çok devlet adamı kimliği olan yeni liderler gelmeli...
Demokratik açılıma ve onun için gerekli yeni ve daha geniş bir anayasa değişikliğine "hayır" demek yerine "destek" veren liderler ve kadrolar...
Gördünüz işte...
Millet bir arada yaşamak istemiyor...
Bunun aksini söyleyenler, milyonlarca yurttaşımızın kanının dökülmesini, silâh ve uyuşturucu tacirlerinin daha da zengin olmasını isteyen gafillerdir...


Son söz:

Sayın Başbakan, özür dilemeniz de güzeldi, özeleştirileriniz de...
Güzel olmayan bölümleri zaten unuttum...
Ama siz lütfen ünlü Fransız ahlakçı Joseph Joubert'in şu güzel sözünü hiç aklınızdan çıkarmayın:
"Ey Özgürlük!.. Adalet varsa, sen de varsın..."
Demek ki önce adalet!..

Ve ey Muhalefet partileri sözcüleri...
Siz de, "Atomu parçaladım ama önyargıları parçalamayı başaramadım" diyen Einstein'i bile haksız çıkarın...
Ak Parti'nin de sizler gibi bu ülkenin ve halkın iyiliğini isteyen anayasal bir kurum olduğunu ama yönteminin sizden farklı olduğun kabul edin...

adnanberkokan@gmail.com