Kulakların çınlasın Nuran Hoca...

Siz siz olun; bencil küçük hesapçı yazarların; savcılarımızın ve yargıçlarımızın genelini itibarsızlaştırma çabalarına kulak asmayın...


ADNAN BERK OKAN

Prof. Nuran Yıldız gazeteciler.com’da
başlığı alında yayımlanan makalesinin bir yerinde şöyle diyor:

“Medyada yüzeysellik at başı gidiyor. Sığlık. Düşüncesizlik. Duyarsızlık. Ne yaptığını bilmezlik. Vs. vs.”

Nuran Hoca’nın bu tespiti medyanın sadece bir mahallesi için değil…

Medyada ağırlıklı olduğu varsayılan iki mahallenin (İktidar yanlılarıyla müzmin muhalifler) de yazarları Yıldız’ın bu tespitine giriyor…

En çok can sıkan yüzeysellikleri ise 12 Ekim 2014’te yapılacak HSYK seçimleri öncesi takındıkları tavır…

İnanın, okurken ya da dinlerken iğreniyorum…

Mideme kramp giriyor…

Sığlık…


Disiplin ve otorite...

Etyen Mahcupyan
disiplin ile otoriterliği bir birine karıştırıyor.

Ve…

Neymiş?..

Otoriterlin antidemokrat değilmiş...

Oysa…

Otoriterler baskı kurarlar…

Özgürlükleri kısıtlarlar…

Baskı ve özgürlüklerin ksıtlanması ise antidemokratiktir...

Oysa disiplin, kuralların özgürlük içinde ve gönüllü uygulanmasıdır.

Liberal olduğunu ima eden Mahcupyan’ın otoriterliğe övgü düzmesini ben anlayamadım…

Keşke kendisi ayrıca bir de Disiplin/Otorite farkını anlatsa da anlasak…

Duyarsızlık…

Düşüncesizlik…

Ne yaptığını bilmezlik…

Amigoluk…

Ve…

Beyin yıkayarak algı operasyonu yapmak…

 

Yok, hayır…

Bazılarının dedikleri gibi “Dünyada benzeri” yok demeyeceğim zira bütün dünyayı bilmiyorum…

Ama…

Gelişmiş Batı demokrasilerini hem coğrafi hem de siyasi olarak iyi bildiğimi zannediyorum…

O ülkelerde bağımsız ve tarafsız olması gereken yargıdaki seçimler için adayların “siyasi, dini, etnik ve mezhep” olarak medya tarafından tasnif edildiğine hiç tanık olmadım…

Demokratik hukuk devleti olma iddiasındaki bir ülkenin yazarları; hukukçuları, yargıçları, savcıları; “siyasi, dini, etnik ve mezhep” aidiyeti üzerinden sınıflandırılmaz…

“Alevi Yargıç” ne demek Allah aşkınıza?..

Ya da “Sünni Savcı”?..

Neymiş?..

Danıştay’a/Yargıtay’a seçilen üyelerden şu kadarı cemaatçi, şu kadarı solcu, şu kadarı ülkücü imiş…

 

Nereden biliyorsunuz?..

Alınlarında mı yazıyor?..

Yoksa devlet kurumlarından kimileri ahlâksızlık yapıp o kişileri fişlediler mi?..

Hem…


IŞİD’çi Müslümanlar…

Sınırlarımızın dışındaki iki komşuda (Irak, Suriye) yaşanan savaşın “din, iman mezhep savaşı” olduğuna inanmıyorum…

Bu savaşın temel sebebi bölge egemenlerinin “kişisel çıkarlarıdır”

Bu kirli ve kişisel çıkar savaşında Batı’nın (En çok da ABD ve AB’nin) suçlanmasını ise hiç de ahlâklı bulmuyorum…

İlginçtir…

Türkiye’de ulusal solcularla IŞİD’çi Müslümanların tek ortak noktaları ABD, AB ve gelişmiş bütün demokrasilere düşman olmak…

Örnek mi?..

Hükümetin meclis başkanlığına verdiği tezkereye karşı çıkanlara bakın…

Kimler mi?..

CHP’nin içine yuvalanmış ulusal solcularla IŞİD’çi Müslümanlar…

Hukuk fakültesinde eğitim görüp diploma alanların da tıpkı hekimler/doktorlar gibi olduklarını bilmiyor musunuz?..

Hekimler bir hastanın dinini, mezhebini, ırkını, dilini, rengini, siyasi görüşünü nasıl ki hiç akıllarının ucuna bile getirmezlerse…

Yargıçlar ve savcılar da; yargılayacakları, soruşturacakları veya savunacakları kişilerin; dinine, mezhebine, ırkına, diline, rengine, siyasi görüşüne bakmazlar…

Yani…

O cübbeyi giydikleri andan itibaren sadece hukukun temel ilkeleri ve görev yaptıkları ülkenin yasaları değerlidir onlar için…

Geri kalan hiçbir şey umurlarında bile olmaz…

Ama gelin görün ki bu en basit ve değişmez evrensel hukuk kuralı bizim yazarların çok büyük bölümü için geçerli değildir…

Neden?..

Çünkü bizim yazarlarımızın büyük çoğunluğu, Nuran Hoca’nın dediği gibi; “yüzeyseldir, sığdır, düşüncesizdir, duyarsızdır”…

Ve tabii ki ayrıca…

Sorumsuzdur…

Ahlâk fukarasıdır…

Amigodur…

Ve…

Operasyoneldir…

Ve…

Nuran Hoca’nın makalesini okuduktan kulaklarını çınlatıp şu konuda mutabık olduk:

“Nuran Yıldız Hoca mükemmel bir iletişimci olarak medya için bir konuda durum tespiti yapıyorsa mutlaka haklıdır…”

Yani...

Siz siz olun; bencil küçük hesapçı yazarların; savcılarımızın ve yargıçlarımızın genelini itibarsızlaştırma çabalarına kulak asmayın...

Savcılarımız ve yargıçlarımızın tabii ki siyasi görüşleri vardır...

Elbette seçim sandığının başına gidince o görüşleri doğrultusunda yaparlar tercihlerini...

Ama...

İnanın ki büyük çoğunluğu cübbelerini giydikleri andan itibaren bütün her türlü siyasi, dini, mezhebî ve etnik görüşlerini evlerinde bırakırlar...

Sadece ve sadece evrensel hukuk kurallarının, yasaların ve vicdanlarının emrine girerler...

İktidarın veya cemaatin değil...

Aksini yazıp söyleyenler; küçük bencil hesaplarının peşinden koşanlardır...
 

adnanberkokan@gmail.com