Küçükkaya okurlarına böyle veda etti
Küçükkaya, satış sürecinin seçimlere kadar uzayabileceğini öğrenince "benim adıma mesele “sürdürülebilir” olmaktan çıktı" diyerek gazetesine veda etti.
GAZETECİLER.COM
- Akşam gazetesinde taşlar yerinden
oynadı geçtiğimiz gün sızan bilgiler gerçeğe dönüştü. Gazetenin
Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya TMSF
tasarrufuyla görevine veda etti.
TWİTTERDAN DUYURDU: "AĞLAMAK
İSTİYORUM"
Küçükkaya Twitter'dan yaptığı
açıklamada gazetesinden ayrıldığını duyurdu. Küçükkaya
Twitter hesabından da “Günlerce ağlamak
istiyorum” diyerek üzüntüsünü ifade
etti.
SON YAZIDA HELALLİK
İSTEDİ
Küçükkaya, bugün köşesinde "Bu
benim AKŞAM’daki son yazım." diye başlayan
yazısıyla da okurlarından helallik istedi. TMSF'den yapılan satışa
kadar kuruma danışmanlık yapması teklifini doğrulayan Küçükkaya,
satış sürecinin seçimlere kadar uzayabileceğini
öğrenince "benim adıma
mesele “sürdürülebilir” olmaktan çıktı"
diyerek gazetesine veda etti.
İşte Küçükkaya'nın son yazısı:
2000 yılı Nisan ayından beri aralıksız devam ettiğim, 4
yıl Ankara Temsilciliği’ni yürüttüğüm, 5
yıldır da Yayın Yönetmenliği’ni yaptığım bu
gazetedeki “serüvenimin” finalindeyim.
“Hiç bir vedaya sözcükler yetmez. Her hoşçakal biraz
eksik kalır”, bilirim. Ama her hikaye “samimi
bir iç dökmeyi” hak ederek bitirilmeyi
bekler.
Gazetecilik asla bir kariyer değil,
duruştur, “hayata karşı bir
duruş.”
Çok şanslıydım. Gazete yapmak en büyük, hatta tek hayalimdi.
5 yıl boyunca her gün son derece özgür bir ortamda gazeteciliğin
bütün keyiflerini yaşadım. Bu açıdan öylesine mutluydum ki; türlü
zorlukları memnuniyetle göğüsledim. Çok yoruldum belki, ama her gün
huzurlu ve coşkuluydum. Ekip arkadaşlarımı tanımlamak için başka
hiçbir kelime
bulamam:“Olağanüstüler.”
İlk günden bu yana ısrar ettiğimiz “muhabir
odaklı ve özel habere dayalı gazetecilik”galip geldi, bunu
herkes görüyor. Bütün bu süre boyunca her gün özel bir manşetle
çıktık sizlerin karşısına. Sizler bizim yol arkadaşımızdınız, size
mahçup olmamak adınaydı tüm uğraşımız.
10 yıldan fazla zamandır içinde bulunduğu tüm olumsuz
şartlara rağmen, AKŞAM’ın bugün sahip olduğu
o algı, eriştiği o etki gücü başka nasıl açıklanabilir
ki?
Bizim yaptığımız gazeteye
bakınca Türkiye’yi görürdünüz. Bir yarısını,
bir kısmını değil, tamamını...
Sadece dününü değil, bugününü ve yarınını
da...
Ülkemizin içinden geçtiği çok özel bir değişim döneminde,
baştan beri hep “üçüncü yolu”savunduk.
Tarafsız kalarak, kutuplaşmaları reddederek.
MESLEĞİMİN RUHU İZİN
VERMEDİ
Bizim mesleğimiz birkaç günlük, hatta birkaç yıllık bir iş
değildir. Yaptığımız haberler, hazırladığımız sayfalar,
kullandığımız karikatürler, yayınladığımız yazılar hayatımız
boyunca bizi takip eder. Yaşlandığımızda öz muhasebemizi yaparken
hep karşımıza çıkar. Bizim mesleğin “asıl ağır
yükü” işte budur.
Hep bu bilinçle hareket ettik. Gayet tabii ki üzgünüm. Ama kimseye
kırgın veya kızgın değilim. Hakkımın yendiği oldu ama bu dünyada
görülecek hiçbir hesabım yok. Gelişmelerle ilgili herkesle
gözlerinin içine baka baka konuşma imkanı buldum. Bu bana
yeter.
Genel Yayın Yönetmenliği özel bir konumdur. Patronların veya
yönetimlerin özel tercihleriyle ilgilidir. O nedenle yapılan
tasarrufa ancak saygı duyarım. Medya Grup Başkanı
Cengiz Özdemir’den, başka bir formülle, hatta daha iyi
şartlarda beraber çalışma teklifi aldığım doğrudur. Sağolsun,
kendisi ısrarcı da oldu. “Keşke mesleğimizin ruhu ve
benim doğam kabul etmeme izin verseydi...”
Hem TMSF üst düzey bürokratları hem
de Cengiz Özdemir’in yaklaşımları ve
vizyonları gerçekten olumluydu. Onların istediği
gibi “3-4 ay içindeki hızlı satış süreci”ne
katkı verebilmek, taşıyabileceğim bir görevdi. Ancak sürecin
seçimlere kadar uzama ihtimalini gözönüne alınca benim adıma
mesele “sürdürülebilir” olmaktan
çıkacaktı. Ayrıca şartlar, ilerleyen günlerde her zaman öngörüldüğü
gibi gerçekleşmiyor. O noktaya
gelince“zorlamamak”, karşılıklı teşekkür etmeyi
bilmek gerekiyor.
HUZURLA
AYRILIYORUM
Yaşadıklarımızın dramatize edilecek bir yanı yok. Hayatın olağan
akışına uygun gelişmeler olarak görüyorum. Beklemediğim hiçbir şey
olmadı.
2008 yılında Genel Yayın Yönetmenliği’ne
getirildiğim gün elime Hasan
Cemal’in“Cumhuriyet’i Çok
Sevmiştim” kitabını almıştım. Son üç gündür
de Can Dündar’ın
kaleminden Mehmet Ali Birand’ı okuyorum.
Bizim gazetecilik tarihimiz biraz da kırılma ve kopuşlardan oluşan
sarsıcı ve öğretici bir tecrübeler bütünüdür. Ustalardan
öğrendiğimiz bütün bu kopuş ve kırılma süreçlerinin de geçici
olduğudur.
Büyük zaferler kazandığımı iddia edecek değilim.
Ancak görevini yapmış insanların gönül huzuru ile doluyum. Hepinize
ve her birinize içtenlikle teşekkür borçluyum. Şu son 3 günde
aldığım telefonların sevinci ve gururu hayatımın sonuna kadar bana
yeter. En kısa zamanda bir başka gazetecilik serüveninde ve
durağında buluşmak üzere. Şimdilik hoşçakalın.