Köşe yazarlarına reklam önerileri!
BirGün yazarı Ümit Alan, kimi köşe yazarlarına reklam önerilerinde bulunuyor. İşte Alan'ın Barlas, Aköz ve Arman için reklam önerileri.
"Bekir Coşkun reklamları, bende diğer köşe yazarlarımızın ne eksiği var duygusu uyandırdı" diyen BirGün yazarı Ümit Alan, kimi köşe yazarlarına reklam önerilerinde bulunuyor. İşte Alan'ın Mehmet Barlas, Emre Aköz ve Ayşe Arman için reklam önerileri..
Köşe yazarlarına reklam önerileri
Habertürk’ün Bekir Coşkun reklamlarını izlediniz mi bilmiyorum,
ama izlemediyseniz aydınlık günlere uzak düştünüz diye üzülürüm
içten içe. Ayvalık – Cunda civarında çekilmiş, tam da Bekir Coşkun
okuyucusuna yönelik reklamlar bunlar. Sisteme değil sadece iktidara
muhalif, suya sabuna dokunmayan bir yazara yakışan nitelikte işler.
Yani Habertürk akıllıca davranıp doğrudan Bekir Coşkun okuyucusuna
yönelmiş. Aydınlığa doğru yürümekten, özgürlük şarkılarından,
sevdadan acılardan, turnalardan, yunuslardan, yeşil tepelerden
bahseden duygusal bir takım reklamlar çekmiş. Bekir Coşkun deniz
kenarında ufka doğru dalıyor, göbeğini kaşımayan cinsinden bulmuş
olacak ki, kahvede halkla kucaklaşıyor, hatta keman çalıyor
vesaire. Alabildiğine bir romantizm. Hani Bekir Coşkun biraz daha
genç olsa, medyamızda yenice boşalan “romantik isyankar” koltuğuna
oynuyor diyeceğim ama ona da ihtimal yok.
Öte yandan Bekir Coşkun reklamları, bende diğer köşe yazarlarımızın
ne eksiği var duygusu da uyandırıyor ve kimi köşe yazarlarına bir
takım reklam önerileri akabinde geliyor.
MEHMET BARLAS – HER KOŞULDA TAM PERFORMANS
Çocuktum her yerde Özal vardı. Büyüklerim Özal’dan nefret ediyor,
Mehmet Barlas, Özal’ın en güvendiği gazeteci olarak öne çıkıyordu.
Arada bir sürü istikrarsız yıllar geçti, Mehmet Barlas bir şekilde
ayakta durmasını bildi. Sonra Erdoğan dönemi başladı. Tek
başına iktidarın yeniden sağlandığı bu yıllarda yine sahneye çıktı
ve iktidarın en güvendiği gazetecilerden biri oldu, hatta artık
ağabey payesini üstlendiği için Başbakan Erdoğan’ın yanağını bile
okşayacak kadar işin içindeydi. Bu verilerden yola çıkarak Barlas
için her türlü iktidar koşulunda tam performans vaat eden bir
reklam filmi çekilebilir. Kar, kış, boran, yağmur, çöl
görüntülerinin içinden cesurca geçen bir Mehmet Barlas’ın göründüğü
reklam doğrusu çok şık olur.
EMRE AKÖZ – LEKEYİ, KİRİ
ÇÖZ!
Şimdi iktidar şüpheye mahal bir şey tabii. Bir sürü suçlamanın,
saldırının hedefi oluyor ve kirleniyorsunuz. Böyle durumlarda sizi
canhıraş savunacak bir takım kadrolara sahip olmanız kaçınılmaz
oluyor. O yüzden iktidara yakın her gazetenin bir Emre Aköz’ü
olmalı. Reklamlarında tıpkı deterjan reklamları gibi ekran ikiye
bölünmeli, Aköz’den önce ve Aköz’den sonra gibi bir karşılaştırmaya
gidilmeli. Verebileceğimiz çok örnek var ama bir tanesiyle
yetinelim: Öyle ki, iktidara yaranmak için bir mezhebi (Alevilik)
doğrudan hedef göstermekten bile imtina etmeyen, birinden söz
ediyoruz. Hatırlayacak olursanız Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu’ndaki “tıkanmayı” (nereden baktığınıza bağlı), Alevi üyelere
bağlamıştı Aköz. İktidarı desteklemenin çok çeşidi
görülmüştür. Ama bu kadar etkilisi ve lekeyi, kiri söküp atmaya
azmedeni görülmemiştir. O yüzden Emre Aköz’ün reklamı “beyaz ötesi”
tadında yapılmalıdır.
AYŞE ARMAN – HER DERDE
DERMAN
Ayşe Arman’ın reklamı için önereceğim ilk şey bir şarkı olur. O
şarkı da bir süredir internette pek bir popüler olan Sevil
Öztatlı’nın “Seks Seks Seks” isimli nostaljik şarkısıdır. Ayşe
Arman, seksi tabu olmaktan çıkarmak gibi bir ulvi görevle “seks”
kavramını gazeteciliğin içine cesurca yediriyor ve bu tavrıyla bol
bol alkış alıyor. Mesela, Ayşe Arman yapınca, Hıncal Uluç’un merak
etmesek de öğrenmek zorunda kaldığımız seks hayatı, pek çok
gazeteciye tarafından “büyük gazetecilik olayı” ilan ediliveriyor.
O yüzden Ayşe Arman’ın reklamında, elbette yine seksi tabu olmaktan
çıkarmak misyonuyla seks kavramı bolca vurgulanmalıdır. Bunu da en
iyi Sevil Öztatlı’nın söz konusu şarkısı başarır.
Bu örnekleri genişletebiliriz, ama yerimiz dar. Onun için bu
kadarıyla yetinelim. Şakası bir yana bir gazetenin üzerinden tiraj
umduğu bir yazarının reklamını yapmasından onu parlatmasından doğal
bir şey yok. Ama reklamcılıkta “iyi reklam kötü ürünü batırır” diye
bir özlü söz vardır. Reklamı yapılan bir meta olarak köşe
yazarlarını da ürün diye tanımlayacak olursak, eğer siz
beklentileri yükseltip bir köşe yazarıyla, üstelik öyle belgeli
araştırmalı gazetecilik yapmayan biriyle “aydınlık günlere
ulaşmayı” vaat ederseniz sonu hüsran olabilir. Bir gazeteyi,
gazetecilik yapılan bir yer olmaktan çıkarıp bir misyonla
sınırlandıran ve marjinalleştiren maalesef bu beklentidir. Çünkü
eğer böyle büyük bir hedef koyuyorsanız içini gazeteciliğin meyvesi
olan haberle doldurmanız gerekir. Üstelik bu haberlerin gündemi
değiştirip toplumu doğruya yönlendirecek kadar iyi olması şarttır.
Yoksa sonucu hep birlikte düşen gazete tirajları ve gazete okumayı
günlük uğraşları arasına sokma ihtiyacı duymayan bir halk olur.
Habertürk’ün Bekir Coşkun reklamlarındaki çocuklara verilen sözler
de işte öylelikle yalan olur.