Köşe yazarları ne işe yarar?
Bizler, köşelerde yazmaya gayret edenler; bugün var, yarın yoğuz… Sistemin “en korumasız” dişlileriyiz...
ADNAN BERK OKAN
Köşe yazarları ne işe yarar?..
Söyleyeyim: Prestij ve etkinlik
unsuru olmaktan başka hiçbir işe yaramaz…
Onun içindir ki patronlar “köşe yazarsız”
yapamazlar…
Bilirler ki hiçbir Başbakan veya
Bakan, (Baş harfler bilerek “büyük harf”
yazılmıştır) bir patrona telefon açıp da bir muhabiri şikâyet
etmez…
Ama…
Bir Başbakan veya Bakan ve hatta
Cumhurbaşkanı, bir köşe yazarının yazdıklarından
rahatsız olmuşsa patronu arar ve kırgınlığını bildirir…
Ve hiçbir patron böyle bir ricaya(!) “Ne yapayım efendim,
benim köşe yazarım özgürdür” demez, diyemez…
“Yazar arkadaş adına ben özür dilerim, kontrol altında tutmaya
çalışacağım” der…
Bu,
“İstediklerimi yaparsanız onu sustururum ama yapmazsanız
günah benden gider” demektir…
***
Bizler,
köşelerde yazmaya gayret edenler; bugün var, yarın
yoğuz… Sistemin “en korumasız” dişlileriyiz ama yine de birbirimizi kırıp dökmekten vazgeçmeyiz… Çünkü birbirimizi yememiz de sistemin gereğidir… Deyin ki bir başka medya patronu sizinle çalışmak istiyor… Ve sizin patron bunu fark etti... İlk yapılacak şey, sizin o medya patronuna çakmanızı sağlamaktır… İnanmayan gitsin Hıncal Uluç’a, Nazlı Ilıcak’a sorsun… Ama bu sistem (ne yazık ki) sürüp gidecek… Değiştirmek isteyenler harcanacak, uyum sağlayanlar kalacak… |
Hatırlayacaksınız…
Fatih Altaylı, Gazete HT’yi ilk
çıkardıklarında:
“Ne kadar az köşe yazarı, o kadar çok tiraj” demişti…
Peki sonra ne yaptı?..
Gördü ki muhabirle “İyi Gazete” yapılabilir ama
“Etkin Gazete” asla!..
Ve…
Altaylı “Muhabir” değil, “Köşe
yazarı” kadrosunu güçlendirdi…
Ve her yeni gelen köşe yazarını, medya dünyamızın
“yıldızı” olarak lânse etti…
Köşe yazarlarını cilâladı…
Onları halkın gözünde “şeyh uçmaz müritleri
uçurur” sözünü doğrularcasına uçurdu…
Neden?..
Çünkü gördü ki; “haber” dediğiniz şey tartışma da
yaratmıyor, prestij de sağlamıyor…
En azından bir muhabirin yaptığı özel haberin etkinliği; bir
Bekir Coşkun’un ya da Umur
Talu’nun veya Nihal Bengisu Karaca’nın
yazdığı köşe yazısının yanında buz üstüne yazı yazmak gibi
kalıyor…
Bir haber yüzünden ne bakan arıyor genel yayın yönetmenini ya da
patronu…
Ne de bir iş adamı veya reklâmveren telefon edip patronla görüşme
talebini iletiyor...
Darwin’e
kızabilirsiniz ama bir konuda yüzde yüz
haklıydı: “Güçlüler değil, ortama uyum sağlayabilenler ayakta kalır…” Güçlüler ayakta kalıp, zayıflar yok olsaydı bugün şehir içlerinde sivrisinekten daha çok mamut veya dinozor olurdu… Ama ne yazık ki ortama uyum sağlayamayan dinozorların ve mamutların nesli tükenirken, her ortama uyum sağlayan sivrisinekler halen canımızı yakmaya devam ediyorlar… Ve ben, yazarlık hayatım boyunca hiç ayakta kalamadım çünkü ayağa bile kalkamadım… |
***
Siz şimdiye kadar herhangi bir gazete yönetiminin,
“Falanca haberi yapan muhabir gazetemizde” diye
reklâm verdiğini duydunuz mu?..
Siz şimdiye kadar herhangi bir muhabire, ayda 15 bin, 25
bin Dolar gibi maaşlar ödeyen bir patron tanıdınız
mı?..
Siz şimdiye kadar herhangi bir muhabire; Beykoz Konaklarında
milyon Dolar verip 750 metrekarelik villa satın alan
patron gördünüz mü?..
Ama hepimiz, “Filanca keskin kalemli köşe yazarı
gazetemizde!” diye milyonlarca dolarlık TV reklâmı
yapıldığını biliyoruz…
Ama hepimiz; bir köşe yazarının en az 25 muhabir maaşına
çalıştığından haberdarız…
Ama ben; RefahYol iktidarına en çok küfreden köşe
yazarlarına Beykoz konaklarında milyon dolarlık villalar hediye
eden, ayda 25 – 40 Bin Dolar Maaş ödeyen patron
gördüm…
Kim mi?..
Aydın Doğan…
Gidin bakın o dönemde RefahYol Hükümetine en galiz
hakaretleri eden bütün köşe yazarlarının Beykoz
Konaklarında birer villası olduğunu göreceksiniz…
***
Ve ben…
Siyasal iktidardan istediğini alabilmek için yazarını feda eden
medya patronu gördüm…
Patron haklıydı…
Çünkü sistem öyle kurulmuştu…
Kurulu sistemi bir köşe yazarı yüzünden karşısına alacak
değildi…
Bunu göze alabilecek patron da tanımıyorum
zaten…