Korkak-sessiz-pısırık-duyarsızsın......

Anarşizmi, devrim zanneden; yenilikçiği, değişimi, dünya barışını ve devrimciliği, sağcılara kaptıran “köhne sol”,

Adnan Berk Okan - Bekir Coşkun’un Gazete HT’de, yayımlanan bugünkü yazısı, “eski ve eskimeyen sol”un Komünizm’i neden çökerttiğini çok daha iyi anladım…
Anarşizmi, devrim zanneden; yenilikçiği, değişimi, dünya barışını ve devrimciliği, sağcılara kaptıran “köhne sol”, Marks’ı bile ne kadar yanlış anladığını veya hiç anlamadığını kanıtlamak için ne kadar çok çaba gösteriyor…
Bekir Coşkun, dün de dikkat çektiğim gibi, IMF ve Dünya Bankası toplantılarının “protesto” edildiğini sanıyor halen…
Araba yakmayı…
Cam kırmayı…
Molotof kokteyli attıktan sonra dükkân yağmalamayı “Fikir özgürlüğü” zannediyor…
Ve….
Devrim(!) veya protesto(!) eylemini aydın(!) gençlere bırakan halka kızıyor…
Tıpkı “göbeğini kaşıyan adam”a kızdığı gibi…
“Protesto” adı altında; Araba yakmayan, cam kırmayan, molotof kokteyli attıktan sonra dükkân yağmalamayan aksine… O eylemleri yapan gençleri azarlayan ve hatta linç etmeye kalkışan halka:
“Korkak-sessiz-pısırık-duyarsızsın... O çocukların; senin ve torunlarının içeceğiniz suyun kavgasını dahi yaptıklarını görmeyecek kadar da kör... Ve kızdın onlara... Ne hakla?..” diye çıkışıyor…
İşte Türk “Solu bu!”…
Bekir Coşkun da Türk solcusu!..
Devrimleri hazırlayan düşünceleri halk yığınlarının üretmediğini bilmeyen solcu…
Bir başka şekilde söylemem gerekirse, devrimleri getiren fikirlerin; sisteme isyan etmek için en çok gerekçesi olan yoksul, eğitimsiz, işsiz insanlardan çıkmadığını bilmeyecek kadar soldan habersiz…
“Bir lokma, bir hırka” yeterliliği ve kanaatiyle kendilerini bugünkü dünyadan daha çok, öbür dünyaya, ahrete hazırlayan o yığınların; kanlı devrimlerde gerektiğinde silahlı güç olarak kullanıldıklarını öğrenememiş solcu…
Beyaz devrimlerde de onların oylarından istifade edildiğini göremeyen sadece kızan, öfkelenen, o insancıklara hakaret eden solcu…
Bekir Bey;
Devrimin gerekliliğini düşünenlerin de, devrimin koşullarını oluşturanların da aydınlar olduğunu bu yaşına geldin halen öğrenemediysen, umutsuz vakasın…
Her aydının, kendi penceresinden kendi aynasına baktığında; lider olarak tek kişiyi; kendisini gördüğünü bilemeyecek kadar cahilsen gel sen en iyisi sadece çiçek, böcek, kedi, köpek yaz…
Ve devrimlerin gecikmesinin ve gerçekleştikten sonra kendi evlâtlarını yemesinin temelinde hep bu “Aydın, yönetilemezliği”nin ve “aydın, ‘her şeyi ben bilirim, kalan herkes cahil ve aptaldır’ ihtirası”nın yattığını anlamayacak kadar görgüsüzsen ne işin var böyle toplumsal konularda?..
Senin de içinde bulunduğun medya kesiminin son hallerinin sebebi de işte budur: “Aydın Aymazlığı”…
“Aydın yönetilemezliği…”
“Aydın, ‘her şeyi ben bilirim, kalan herkes cahil ve aptaldır’ ihtirası”…
Çünkü senin de içinde bulunduğun medya kesimi kendinden başka herkesi “Zenci” olarak gören Beyaz Türk aydınlarıdır…          
Beyaz Türk aydınları (yani senin de içinde bulunduğun zümre) kendi aralarında şu geyikleri yaparlar:
“Başbakan mı?.. Canım cahilin teki n’olacak?.. İmam’dan başbakan olursa olacağı işte budur…”
 “Cumhurbaşkanı mı?.. Efendim adamın tipi köylü… Hiç yakışmıyor o makama?..”
“Dışişleri Bakanı mı?.. Bir karış boyu var adamın kardeşim; ondan dışişleri bakanı mı olurmuş?..”
Falan, filan…
En fenası…
En çok bozulduklarınız ise, ağızları çorba kokan(!) bu adamların yerleşik bir kuramı yıkmak üzere oluşlarıdır…
Devrimi, “Beyaz Türk Aydınlarına bırakmaya niyetli olmayışlarıdır”…
Çünkü senin de aralarında bulunduğun Beyaz Türk Aydınları, çişe gitmek için bile aralarında bir ay tartışırlar…
Onun için çoğunu/zu/n prostatı patlamak üzere ya…
Hâsılı…
Demokratik açılımdan değil şikâyetiniz…
“Bu köylüler(!) ya başarırsa” diye korkuyorsunuz…
Çok uzun süre daha iktidarda kalacakları kuşkusu bir burgu gibi yüreklerinizi deliyor…
“Çankaya’da türbana devam!..”
Bunu düşünmek bile siz Beyaz Türk aydınlarını delirtmeye yetiyor…
 
adnanberkokan@gmail.com