'Köpek olduğumu ispatlayabilirim'
Gazetecilere "köpek" diyen başka biri daha vardı. Bizzat ben. Üstelik bu kelimeyi kendim için kullanmış ve "Ben bir tarassut köpeğiyim" demiştim.
İşte Özkök'ün "Köpek olduğumu ispatlayabilirim" başlıklı o yazısından bir bölüm:
Dün bir arkadaşım aradı.
Direkt söze girdi: "Başbakan gazetecilere resmen köpek dedi. Maşallah hiçbiriniz üzerinize alınmadınız. Hepiniz havalara bakıyorsunuz."
Bir süre sustu ve ısrar etti:
"Yahu hiç mi alınmadınız?"
Bu defa gerçekten havalara bakarak, "Yooo...
Alınmadım" dedim.
Hayret ifadesiyle baktı:
"Size inanamıyorum. Nasıl olur; deriniz bu kadar mı kalın?
Veya bu kadar mı korkaksınız" diye devam etti.
Baktım ki ille de kendine uygun bir cevap bekliyor...
Verdim:
"Alınmadım. Çünkü gazeteciler köpektir" dedim.
Yüzündeki hayret ifadesi kızgınlığa dönüştü:
"İnanamıyorum, böyle bir şeyi nasıl
söyleyebilirsin" deyince, şu cevabı verdim:
"Söyleyen sadece ben değilim ki..."
Sonra masamdaki kitabı aldım, birinci sayfasını açtım ve önüne
koydum:
"Allah Allah... Allah Allah" diye hayretle okumaya
daldı.
* * *
Kitap şu cümleyle başlıyordu:
"Önsöz niyetine: Köpeğin genleri ve 'Kripto'"
Şöyle devam ediyordu:
"GEN: Gazeteciler için 'Gerçeğin bekçi köpekleri' derler.
Bu havalı cümle, ne zaman birileri gerçeklerin üzerini örtmeye
kalksa, gazetecilerin toplumu alarma geçirdikleri savına
dayanır."
Kafasını kaldırıp, "Yok canım. Böyle bir ifade mi olur"
deyince, "Acele etme, bir alttaki cümleyi de oku"
dedim.
Alttaki cümle şöyleydi:
"Aynı metafordan yola çıkıp, medyanın köpek olduğunu
ispatlayabilirim.. Sadece bu ülkede değil, dünyanın her yerinde,
tasmasını elinde tutanın önünde kuyruk sallarken sahibinin 'tut'
dediğine fena halde saldıran bir köpek..."
Yazar, medyanın hem gerçeğin bekçiliği için hem de sahibinin sesini
duyurmak için bağırabileceğini anlatıyordu.
Acaba Başbakan köpek lafını buradan mı aldı
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan'ın gazeteciler için "Tasmalarını
biz çözdük" cümlesini işitince, kendi kendime "Ben
bu 'tasma' kelimesini bir yerde okudum" dedim.
Birden aklıma geldi... Masamın üzerinde duran bir kitabın hemen
girişinde okumuştum.
Radikal gazetesinin eski yazarlarından Ertuğrul
Mavioğlu'nun kitabının önsözünde vardı.
Acaba Başbakan Arena konuşmasını yapmadan bunu okumuş mudur diye
düşündüm Kitap bana pazartesi günü geldi.
Ancak önsözün sonundaki tarihe baktım:
Nisan 2012 yazıyordu.
* * *
Polis geçen yıl, Radikal gazetesini basarak, Ertuğrul
Mavioğlu'nun bilgisayarına el koymuştu.
Acaba yine ona benzer bir şey mi oldu diye bir komplo teorisi
kuracaktım ki, aklıma Ertuğrul Mavioğlu'nu aramak geldi.
Arkadaşlarıyla bir kafede sohbet ediyorlarmış.
"Şu an ben de arkadaşlarıma, Başbakan bu lafı benden almış
diye şaka yapıyordum" dedi.
Ondan öğrendim. Kitap 17 Mayıs'ta piyasaya çıkmış.
O konuşmayı yaparken bir şeyi daha hatırladım.
Gazetecilere "köpek" diyen başka biri daha
vardı.
Bizzat ben.
Üstelik bu kelimeyi kendim için kullanmış ve "Ben bir
tarassut köpeğiyim" demiştim.
İnsan kendi kendine köpek der mi?
Ben derim arkadaş.
Çünkü benim için "köpek" kelimesi bir hakaret
değildir.
Böyle düşünmemin bir başka nedeni daha var.
* * *
Gelişmiş demokrasilerde gazetecilik mesleği ve bazı sivil toplum
örgütleri için "watchdog" yani tehlikeyi haber
veren "bekçi köpeği" ifadesi kullanılır.
Evet, gazeteciler, gelecek tehlikeyi haber verme duyusuna ve
görevine sahiptir. Tehlikeyi görünce de bağırmaya başlarlar.
Boyunlarında tasma olması da fark etmez. Tasma bir zincirle
bağlıysa, ileri atılıp onu koparmaya çalışırlar.
Koparamazlarsa bile en azından bağırmaya devam ederler.
* * *
Bana gelince: Evet ben bir tarassut köpeğiyim.
Gelen ağır tehlikeyi de görüyorum.
"Öyleyse niye bağırıp haber vermiyorsun kardeşim"
diyeceksiniz.
Allah kahretsin... Faranjit... Faranjit... Bağırıyorum ama bir
türlü sesim çıkmıyor...