Kolonya kokulu konuklar beni çok zorluyor!

24'ün moderatörlerinden Bahar Feyzan yaşadığı zorlukları ve kendisini anlattı...

19 yaşında başladığı televizyonculuk macerasında önce CNBC - e'de, ardından Ufuk Güldemir imzalı Habertürk'te görev yapan Bahar Feyzan, mesleğe çok sağlam adımlarla başladığını anlattı.

Daha önce ulusal kanalda haber sunuyordunuz, şimdi tematik kanaldasınız, aradaki farklar neler?
Ulusal kanaldan önce de NTV'deydim. Ama haber kanalında olmak 90 dakika maçın içinde olmak demek, ulusal kanalda ise golleri yayınlıyorsunuz. Ulusal kanallar doğal olarak daha sonuç odaklı. Çünkü reyting almalı, etkin olmalı, dikkati çekebilmeli, popüler olmalı gibi kaygıları var. Haber kanalları tam saha oyuncusu gibi hareket ediyor. Bir de haber kanalları ister istemez anlık yayın yaptığı için 'çıplak habercilik' yapıyor. Ulusal kanal biraz daha şovunu da yapıyor. Buna hem vakti var, hem de izletmenin bir yolu...

Yayına çıkmadan önce ne tür hazırlıklar yapıyorsunuz?
Her sabah uyanır uyanmaz önce bütün haber kanallarını izliyorum, sonra gazeteleri okuyorum. Şirkete gelince editörüm Murat Çiçek'le toplantı yapıyoruz. Hangi konuların üzerine gidelim, kimleri çağıralım, bakış açımız nasıl oluşmalı gibi birçok durumu sorgulayıp harekete geçiyoruz. Sonra ben ders gibi her gün gelecek konuklara ve konulara hazırlanıyorum. Ajanstan gelen haberleri takip ediyorum, o arada başka haber kanalları ne yapıyor takip ederim. Bizim yayınımız 16.00'da başlıyor, o saate mutlaka farklı fresh bir haberle girme çabamız çok yoğun. Bir de yayın öncesi mutlaka canlı yayın performansımı, motivasyonumu arttıracak kısa bir uğraş bulurum ya da balıklarımla uğraşırım.

KONUKLARIM HEP KOLANYA KOKULU
Canlı yayının zorlukları nelerdir?

Beni en çok limon kolonyası kullanan bazı konuklar zorlar. Dayanamıyorum, burnumun direği sızlıyor, konudan da kopuyorum, yayından da...

Sarışın spikerlerinin ekranda daha ışıltılı durduğu söyleniyor. Sizce nasıl? Aynı fikirde misiniz?

Sarının içinde ne var ona bağlı... Özgüven, tatmin, mutluluk, kendine yatırım, denge, ne istediğini bilmek gibi bir çok duygu bünyede barınıyorsa, oradan ışık çıkmaması mümkün değil zaten. Gerisi şekil oluyor. Herkesi oluşturan formüller başka... Sarışınlık da işin artık son süs kısmı işte.

twitter paylaşım sitesinde "Yayında gömlek ve ceket giymekten sıkıldım atsak artık şunları" yazdığınızı okuduk. Tercih size kalsa ekrana nasıl çıkarsınız?
Gömlek ve ceket uygulamasında Genel Yayın Yönetmenimiz Akif Beki'ye katılmasam da tabii ki, belirlenen formata uygun giyiniyorum ekranda. Gömlek ve ceket ciddiyetin açılımları gibi algılanıyor ama ben bundan pek emin değilim. Bir taraftan katılıyorum. Çünkü tüm TVTerde ekrandaki diğer kıyafetlere bakınca "Bu nasıl giyilir?" dediğim çok kıyafet oldu. Bunun önüne geçmenin de, en kolay ve hatta doğru yolu bence de ceket ve gömlek... Yönetici olsam ben de aynısını yapabilirdim. Ama haberciliğin ceket ve gömleğin içme sığmadığını, daha özgür bir ruha sahip olduğuna inanıyorum. Tercihim tabii ki, her zaman zarif ve sade bir eksende olur. Elbise her zaman öncelikli tercihim.

Kurtlar Vadisi Gladio' da oynadınız. İlk oyunculuk ve sinema deneyiminiz oldu. Rolünüzden bahseder misiniz?
Kurtlar Vadisi'nde oyunculuk yaptığımı söyleyemem. Ben yine işimi yaptım ama bu kez sunumum filmde yer aldı diyebil Kurtlar'ın ekibi çok sevdiğim, samimi çok değerli insanlar. Başarılı bir iş yapıyorlar. Kolay değil, 7 senedir hem reytinglerde birinciler, hem de bir hikâyeleri var ve bunu cesurca ortaya koyuyorlar. Asıl ben onların projelerinde yer aldığıma çok sevindim. "Kurtlar Vadisi Gladio" filmi, gladio yapısını anlatıyor birçok yönüyle ve bana göre çok önemli bir dönemle başlıyor film... 1993 yılı ve tarihe bakın nerdeyse en fazla karanlık olayın yaşandığı yıldır.
Film tabii, kendi ekseninden kopmadan o dönemden gelen yapının detaylarını birçok noktaya dokunarak anlatıyor. Ben de filmin ana karakteri İskender'in başına gelen bazı durumların haberini veriyorum.