Kız çocukları doğururken siyaset ve medyamız...
İlkokul 1. sınıf çocuğu bile Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de öldüğünü ve son nefesini verdiği ana kadar Cumhurbaşkanı olduğunu bildiği halde
Ahmet Yukuş'un "Diyarbakır'da son 7 ayda tam 280 kız anne oldu" başlığı altında yayımlanan özel haberini okudunuz mu?..
Okuduysanız; iktidar ve muhalefet partileri arasında meleklerin erkek mi yoksa dişi mi olduklarını tartışmalarına çok az bir süre kaldığını da tahmin etmişsinizdir...
Hatırlayın...
BDP'li milletvekillerinden biri olan Bengi Yıldız, "Tam Bağımsız Kürdistan" istemenin hakları olduğunu söylüyordu...
Ama...
Diyarbakır'da son 7 ayda tam 280 çocuk yaştaki kızın ANNE olduğunu bilmezden geliyordu...
Hükümetin "hık" deyişinde bile keramet bulan medya ne yapıyordu peki?..
Ne yapacak?..
"AB yolunda, her iş yolunda" diye fasıl düzenliyordu...
Ama...
"Tam Bağımsızlık" isteyen o bölgemizde yaşanan "dehşet"i görmezden gelmeyi başaracak kadar da gazetecilik ilke ve ahlâkından yoksundu...
Benim babam senin babanı döver
Ya siyasetçilerimiz?..
Liderler arası kavga, çocukların bile artık vazgeçtikleri, "benim babam senin babanı döver" itiş kakışından beterdi...
Dakikalarca bu seviyesiz atışmaları izledik...
Erdoğan o kadar kafatasçı ki, Kılıçdaroğlu'nun eleştirilecek onca yanlışı ve demokratik ayıbı varken onun soyuna sopuna dil uzatıyor...
Ne kadar ayıp!....
Kılıçdaroğlu ise küresel dünyalı olmanın gereklerini kavrayamamış bir statükocu...
Deniz Baykal'ı mumla aratacak kadar sığ...
Diline doladığı havuz şarkısını çağırıyor da karşı çıktığı anayasa değişikliği paketinin aksayan yönlerini inandırıcı gerekçelerle anlatamıyor...
Çünkü değişiklikler geç bile kalmış...
Hâsılı, ne Başbakan'ın konuşmalarında ne de Kılıçdaroğlu'nun söylediklerinde gelecek için umut veren tek cümle var...
Ama geçmişle hesaplaşma belden aşağı ve çok bol...
Yazık...
Cinsi sapık bunlar!..
TV ekranı karşısında elimde kumanda dolandım durdum...
Bekledim ki Ahmet Yukuş'un "Diyarbakır'da 7 ayda 280 çocuk, anne oldu" başlığı altında yayımlanan özel haberi de verilsin o arada...
21 yüzyılda yaşadığımız bu çirkin ve hatta iğrenç yönetim ayıbını, ahlâk ve vicdan fukaralığını bütün dünyaya duyursunlar...
Ama nerede o kadar duyarlı televizyoncu?..
Onlar için 12 yaşında bir kız çocuğunu hamile bırakmak ve doğurmasına izin vermek vaka-i adiyeydi...
12 yaşındaki o kız çocukları törelerin gereği gebe kalmışlardı ve töreler, yazılı kanunlardan daha önce gelirdi...
Törelere karşı gelmek milyonlarca geri zekâlıyı karşılarına almak demekti...
Onlar için önemli olan her iki genel başkanın birbirini "Yalan söyleyerek" karalaması, çamura bulamasıydı...
Onun için Diyarbakır'daki vahşete tek kare ile bile yer vermezken, seviyesiz politikacıların koca karı kavgalarını dakikalarca ekrana getiriyorlardı...
Ya Başbakan'a ne demeli?..
Tunceli'nin (o zamanki adıyla Dersim) İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı zamanında bombalandığını sanıyor zavallı...
Evet, "Zavallı"...
Çünkü...
Dersim 1934 yılında bombalandı...
Ve o tarihte Atatürk cumhurbaşkanıydı...
(Aşağıdaki kutucukta, 4 Mayıs 1937 tarihli, Başbakanlık Kararlar Müdürlüğünün bir tebliğini okuyacaksınız. O günleri anlatan resmi tarih.)
Başbakan tarih bilmiyor...
Olabilir...
Peki o bilgiyi Erdoğan'a veren danışman için ne diyeyim?..
En iyisi bir şey söyleyip de onu "adam" sınıfına koymamak...
Ya CHP kanadı?..
Onlar ise şöyle diyorlar:
“O gün Tunceli halkına yapılanlardan hükümetin ve hatta Atatürk ile Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın haberi yoktu”...
Aksine o olaylarda etkinliği olmayan kişi aynı zamanda CHF (Cumhuriyet Halk Fıkrası) genel başkanı da olan Başbakan İsmet İnönü idi...
Atatürk o operasyonu, gelmiş - geçmiş "En Dindar", beş vakit namazında abdestinde; bugün iktidarda olan Ak Partili'lerin çok derin sevgi ve saygı duydukları Mareşal Çakmak ile birlikte yürüttü...
Bu arada CHP'li yöneticilere bir de "tüyo" vereyim.
Tunceli’nin havadan bombalanmasında görev alan uçaklardan birinin pilotu, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’di…
Ve ey bana "ağzını bozdun" diyenler...
Ne yapayım söyler misiniz?..
İlkokul 1. sınıf çocuğu bile Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de öldüğünü ve son nefesini verdiği ana kadar Cumhurbaşkanı olduğunu bildiği halde Başbakan bilmiyorsa ne yapayım söyler misiniz?..
"Çok büyüdük" babalanmaları yapan bir ülkenin "Tam Bağımsızlık" isteyen bölgesinin müstakbel(!) başkentinde 7 ayda 280 çocuk yaştaki kız doğuruyorsa ve bunların hiçbiri Hz. Meryem değilken Medya bu vahşeti görmüyorsa bu medyanın içine tükürmeyeyim de ne edeyim?..
(EK 1) TUNCELİ TENKİL HAREKÂTINA DAİR BAKANLAR KURULU KARARI Başvekâlet Kararlar Müdürlüğü 4 Mayıs 1937 Son
günlerde Tunceli’de vukua gelen hadiselere dair
raporlar 4.5.1937 tarihinde
Atatürk ve Mareşal’in huzurları
ile tetkik ve mütalâa edilerek aşağıdaki sonuca varılmıştır. 2.) Bu defa isyan etmiş olan mıntıkadaki halk toplanıp başka bir yere nakil olunacaktır. Ve bu toplama ameliyesinde köylere baskın edilerek hem silâh toplanacak, hem bu suretle elde edilenler nakledilecektir. Şimdilik (2.000) kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele alınmıştır. MÜLÂHAZA: NOT: Malatya’dan ve Ankarada’dan gönderilen kuvvetlerin cepheye vasıl olmaları ve cephedeki kuvvetlerin ufak tefek talimleri ve istirahatları ve bundan başka Diyarbakır’dan gelecek taburun tavzifi (vazifelendirilmesi), bütün bunlar düşünülerek bir hafta sonra yani 12 Mayıs’ta ileri harekâta başlanabileceği anlaşılmaktadır. |