Kişiliğimi kaybetmemek için maaştan vazgeçtim
Atilla Dorsay Sabah gazetesi için "Ya onlar beni kapıya koymuş olurdu ya da ben ayrılırdım. Onlar beni kapıya koymadan ayrılmış olmayı büyük şans sayıyorum." diyor.
Sinema dünyasının duayen isimlerinden Atilla Dorsay ile son
kitabı Emek Yoksa Ben de Yokum'u konuşmak için bir
araya gelen Zaman gazetesinden Ayhan Hülagu "Aynı zamanda
mimar olan Dorsay'a bir dokunduk, bin ah işittik"
diyor.
TARİHTE GÖRÜLMEMİŞ RANT
HIRSI
-İstanbul sevdalıları bugünkü şehirde huzursuz, mutsuz olduklarını
söylüyor. Sizde durum nasıl?
-Sürekli olup bitenden yakınan, geçmişi arayan birisi olmak istemiyorum. Yıllarca Sabah'taki köşemde AK Parti'nin şehircilik, korumacılık politikaları üzerine eleştiriler yazdım, zaman zaman yapılan iyi şeylere de yer verdim. Belli bir restorasyon çabası var, tarihi koruma bilinci her şeye rağmen gelişti. Türk milleti tarihine birden daha fazla ilgi duymaya başladı, tarihçiler ünlü statüsünde görülüyor. Ancak bunun yanısıra Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir rant hırsı, kavgası öylesine tırmandı ki, adeta İstanbul bölüştürüldü, paylaştırıldı. Bugün İstanbul'u yöneten temel duygu nedir dersen, ranttır. Rant kavgasıdır. Üstelik bunu yapan, adının önünde muhafazakar olan bir iktidar. Muhafazakar olan bize ait kıymetleri, dille, inançla ve kültürle ilgili değerleri korumak zorundadır. Bugün namazında niyazında olan, ancak eski ahşap bir evin, bir yalının, bir caminin, bir çeşmenin önünde yüreğinde küçük bir titreme duymayan insan, kusura bakmayın ama makbul bir insan olmadığı gibi makbul bir Müslüman da değildir. Çünkü bütün bu eserler, Türklüğün olduğu kadar İslam'ın da geçmişini yansıtıyor. Bu çok açık.
(...)
KENDİMİ İĞFAL EDİLMİŞ
HİSSEDİYORUM
-Emek yıkılmayacak dendi ama bugün yok. Kendinizi kandırılmış hissediyor musunuz?
-Hem de nasıl! Utanmasam o çirkin kelimeyi kullanacağım: kendimi
iğfal edilmiş hissediyorum. İğfal edilmek, aldatılmak demek. Kötü
manalar çıkarmayalım!... Kitapta da anlattım. Bakanından belediye
başkanına, bir düzineye yakın AK Partili ağız birliği halinde
‘Emek neredeyse bizim kutsalımızdır. Oraya dokunmamız söz
konusu değil’ diye sözler verdiler.
Sonra Nisan 2013’te, hem de uluslararası festival devam ederken,
sanki inat yaparcasına binayı yıktılar. Bunu unutmayacağım,
intikam duygusunu ömür boyu sürdüreceğim. Sen kamu malını
özelleştir, başkasına sat. Neymiş, yukarıda çakma bir Emek
yapılacakmış. Bunlar çok ayıp şeyler.
Aslında AK Parti’ye toptan reddedici ve eleştirel bir tavırla
bakmadım. Kendini müminler diye adlandıran kitlenin uzun
süredir uğratıldığı haksızlıklara, kendini dışlanmış hissetme
duygusuna ciddi bir çare getirdiğini, birkaç zenginin eline
bırakılmış gibi gözüken ekonomik hayatta Anadolu sermayesini o
ekonominin içine almasını takdir ettiğimi yazdım. Her zaman
hakkaniyetli davranmaya, başta da inanca ve dine saygı duymaya
çalıştım. Ama partinin son 5-6 yıldaki gidişatını hiçbir şekilde
tasvip etme imkânı benim için yok.
KİŞİLİĞİMİ KAYBETMEMEK İÇİN YÜKSEK MAAŞTAN VAZGEÇTİM
-Emek yıkıldıktan sonra gazeteciliği bıraktınız. Sonrasında keşkeniz oldu mu?
-Oldu. Özellikle Sabah’tan aldığım gayet iyi maaştan yoksun kaldıktan sonra, biraz mali problemler oldu (gülüşmeler). Eşim ilke sahibi olduğu için bu konuda ağzını açmadı. Ama öte yandan çok şey kazandığıma inanıyorum. Zamanı geldiğinde, denk düştüğünde, ilkelerimizin her şeye galip çıkması, hem insan hem toplum yaşamında çok önemli. O anda o ilkeyi değerlendirmeyecekseniz, ne zaman değerlendireceksiniz? Emek’in yıkılmasıyla canımdan can koparılmış gibi oldum. Yıkılırsa ayrılacağımı ilan ettim ve yıkıldığı gün de ayrıldım. Bu kadar basit. Ayrılmasam tıkır tıkır o maaşı almaya devam ederdim, ama kişiliğimden çok şey kaybetmiş olurdum.
-Eski gazeteniz Sabah’ın bugünkü yayın politikasını nasıl buluyorsunuz?
-Artık almıyorum. Beni çok üzen bir gazete oldu. Sevdiğim birkaç insan (Ahmet Örs, Yavuz Baydar, Nazlı Ilıcak) vardı, onları da attılar. Birkaç dostum hâlâ var ama kimi okuyacağım ki...Sabah’ın geldiği yer bugün çok acıklı.
-İstifa etmeseydiniz, gönderilenler arasında mı olurdunuz?
-Ya onlar beni kapıya koymuş olurdu ya da ben ayrılırdım. Onlar beni kapıya koymadan ayrılmış olmayı büyük şans sayıyorum.