Kimler 'Gazeteci', kimler değil...

Operasyonu yürüten savcı ve emniyet mensuplarını sadece bir iddia ve hatta “vehim”üzerine “Mahkûm” edenler...

ADNAN BERK OKAN

Çoğunluğunuz ya “gazeteciyim” deyip birilerini kandırdınız…
Ya da “gazeteci” olmamanız o birilerinin işine geldi…
Sizlere “gazeteci” ayarı verip maaş ödüyorlar…
Diledikleri gibi haber ısmarlıyorlar…
“Düşman” ya da “Yandaş” oldukları kişilere ısmarladıkları soruları sormanızı emrediyorlar…
Siz de kabul edip kendinizi kullandırıyorsunuz…
O durumda diplomanız ”gazeteci” olduğunuzu gösterse de zaten “gazeteci” değil, “tetikçisiniz”…
Veya…
 “İyi gazetecisiniz”…
Ama…
Yönetiminde çalıştığınız kişiler yaptığınız haberleri görmezden geliyor, siz de “Ekmek parası” uğruna sesinizi çıkaramıyorsunuz…


Öyle ya da böyle…

Ama biliniz ki yaptığınıza “gazetecilik” denilemez…
Patronun meşrebine göre hareket eden, tam da patronun “keyfine” göre gazetecilersiniz…   



Kimler gazeteci değildir...

- Yargının yaptığı bir operasyona  “kanunsuz” yaftasını önceden yapıştıranlar…
- Operasyonu yürüten savcı ve emniyet mensuplarını sadece bir iddia ve hatta “vehim”üzerine “Mahkûm” edenler...
- Operasyona maruz kalmış ve kimisi yargılama aşamasında; kimisi ise savcının verdiği “takipsizlik kararıyla” aklanmış insanlara  “Hırsız”  diyenler...
HSYK'nın kararını beklemek yerine savcının satın alındığını iddia edenler...
- Üç ay öncesine kadar HSYK’nın anayasal bir kuruluş olduğunu savunup bugün anayasaya aykırı olduğunu savunanlar
 “gazeteci” değildirler...
Çünkü...
Gazeteciler/Yazarlar elbette eleştirmekte özgürdür ama…
Ortada henüz mahkeme kararı yokken birilerini “mahkûm” ya da “masum” ilân etme hakları da yoktur…
Bu yazdıklarıma da meselâ kızma, öfkelenme, eleştirme hakları var…
Ama…
Bana telefon ya da mail mesajıyla hakaret ve küfür etme hakları ve özgürlükleri de yok…


Haliyle çoğunuz “televizyon habercisi” de değilsiniz…
“Çoğunuz” derken kimleri kast etiğimi de açayım…
 “Haber değeri çok yüksek” olduğu halde yolsuzluk haberlerini yapamayanlar…
Yapılmışsa da yayımlamayanlar…
Ya da:
“Haber değeri çok yüksek” olan haberleri :

-          Abartarak…

-          Bozarak…

-          İşlerine geldiği gibi yazarak…

-          Şüphelileri “Suçlu” gibi göstererek…

-          Şüphelilerin lehine olan delilleri görmezden gelip, aleyhine olan delilleri ise korkunçlaştırarak…

-          Haklarında kuvvetli suç şüphesi olanları “masum” gibi göstererek…

Ve…
Gerek yazılı gerekse de görsel medyada; yapılması ve yorumlanması kanunlarımıza göre “yasak”  olan dava dosyaları hakkında yargıyı etkileyecek yorumlar yapmak, düzmece haberler ve kanıtlar uydurmak…
Örnek mi?...
Söyleyeyim:

-          Ergenekon,

-          Balyoz, Ayışığı,

-          Casusluk,

-          Poyrazköy,

-          17 / 25 Aralık operasyonlarının şüphelileriyle ilgili yapılan “lehte” ya da “aleyhte” haberler…

-          Tutuklu emniyetçiler,

-          Madden değilse de gönül bağı açısından Cemaatin olduğu bilinen bir özel bankayla ilgili yapılan yasak ve yalan haberler…


Ve…


Son zamanlarda bilhassa “paralel” adı verilen benzeri birçok dava dosyası üzerinden (Elbette sadece suçlayanları ve yargısız infazları kast ediyorum) aylarca tartışanların ise “Hiçbiri” gazeteci değil…
Haaa…
“Falanca haklı, filanca haksız” da demeyecek misiniz?..
Ona engel yok…
Ama…
Olur olmaz ve saçma sapan deliller üreterek masumluk ya da mahkûmluk üreten yorum ve analizler yapılması kanunlarımıza göre yasak…
O halde susun arkadaş...
Size “haber yapmayın” diyen yok…
Eğer birisi, birisini dövmüşse veya dövdüğü iddia edilmişse elbette haberdir…
Ama…
Dövdüğü iddia edilene “Canavar Koca” falan demeden…
“İddia ediliyor” diyerek…
Ya da dövüldüğü iddia edilen için,”oyun oynuyor… Dayak falan yemedi, başka şeyler peşinde” diye yorum yapmak, yaptırmayarak…
Arkadaş…
Olayın şahidiysen ilk olarak konuşacağın yer mahkemeler…
Git önce yargıca ver ifadeni…
Sonra ne yaparsan yap…
İfadenle örtüşmeyen açıklamalar yaparsan eğer, orası savcıyı ve yargıcı ilgilendirir

adnanberkokan@gmail.com