Kim, kimi mat etti?..
AA Eski genel müdürü Yeni Şafak’ın “çiçeği burnunda” köşe yazarı Kemal Öztürk, CNNTÜRK’te Şirin Payzın’ın konuklarından biriydi…
ADNAN BERK
OKAN
AA Eski genel müdürü Yeni
Şafak’ın “çiçeği burnunda” köşe yazarı
Kemal Öztürk, CNNTÜRK’te
Şirin Payzın’ın konuklarından biriydi…
Önce hemen hakkını teslim edeyim…
Öztürk tam bir beyefendi…
Sakin…
Mutedil…
Öfkesiz…
Ya da iradesi, öfkesinden güçlü…
Entelektüel…
Ulusal haber ajansı genel müdürlüğünden gelen bir haber derinliği ve zenginliği var…
Not edin lütfen...
Önümüzdeki günlerde "iktidarın Levent Gültekin'i"
olarak tebarüz edecek...
Çok aranan, çok sık gördüğümüz bir yüz olacak ekranlarda...
Neden "iktidarın Levent
Gültekin'i"?..
Levent nasıl ki muhalif olduğunu gizlemiyor
ama iktidarın iyilerini, başarılarını da görmezden
gelmiyorsa...
Kemal Öztürk de asla “Ak
Partililiği”ni gizleme ihtiyacı
duymuyor…
Ancak asla "amigo" değil...
Peki...
"İktidardan yana olmak" ayıp mı?..
Ya da “Eksiklik” mi?..
Yooo…
Neden öyle olsun?..
Aksine…
En üst düzey bürokratlarından biri olduğu siyasal iktidara karşı son derecede vefalı, bağlı ve saygılı…
İnsanların taraf oldukları kişi veya kurumu, başkalarını aşağılamadan, hakaret etmeden, ötekileştirmeden sahiplenmesi erdemliliktir…
Temiz ahlâk sahibi olduğunun kanıtıdır…
Ama (“Amasız” olmuyor mu ne?)
Kabul etsin ki dün gece Şirin Payzın karşısında son dakikalarda “Mat” oldu…
Olmayabilirdi…
Ama öyle yanlış savunmalar yaptı ki sonuna doğru; Şirin’e ”haklısınız” demek zorunda kaldı…
Neyse…
“Galiptir” onun tavır ve tarzındaki “mağlup”…
Evet…
Nefis başladı Öztürk…
Başından beri benim de savunduğum “Amasız” tavrı doğruydu da…
Çünkü…
Paris’te yaşanan olayı ve sonrasındaki tartışmaları ikiye ayırıyordu…
Paris katliamı bir cinayet olayıydı…
Katiller ise “Fransız Yurttaşı” olan hasta ruhlu “İki erkek kardeş”…
Katiller üzerinden İslâmiyet’i tartışmak abesti…
Müslümanlık elbette tartışılabilirdi…
Eleştirilebilirdi de…
Ama…
İşlenen cinayetler üzerinden değil…
Peki…
Bir kişinin; inananların kutsallarına veya kendilerine hakaret etme özgürlüğü olmalı mı?..
Elbette olmamalı…
Zaten yok da…
Zira bütün ülkelerin yasalarında kutsallara ya da kişi ve kurumlara hakaret etmek “yasak”…
Ancak…
Hakaret olup olmadığına bireyler ya da kurumlar değil, Yargı karar veriyor…
Kemal Öztürk (Nedense) Fransa kanunlarında da hakaretin suç olarak tanımlandığını hatırlatmak yerine, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 10. Maddesi’ne işaret etti…
O madde ile kutsalların yasaklandığını söyledi…
Yanıldı…
Olabilir…
Zira İHEB’de “hakaret” kelimesi bile geçmez…
Sadece, 12. Madde’de şöyle bir ifade vardır ki o bile “hakaretin” hoş görülmediğinin karinesidir:
“(Hiç kimsenin) onuruna ve adına saldırılamaz.”
Dedim ya…
İHEB’in hakaret konusuna sadece bu kadar değinmesi önemli değil…
Bütün gelişmiş demokrasilerin ceza yasalarında da kutsallara hakaret yasak…
Ancak…
Gerek İHEB, gerekse de yasalar insanları öldürmenin de yasak olduğunu yazıyor…
Ama…
Sadece hakaret etmek mi yasak olan…
Yooo…
Adı üstünde: Yasa…
On binlerce “yasak” vardır kanun kitaplarında…
Cinayet işlemek de yasak…
Rüşvet almak da yasak…
Görevi kötüye kullanmak da yasak…
Hırsızlık da yasak…
Dolandırıcılık da yasak…
Irza geçmek de yasak…
Peki…
Buraya kadar mutabık mıyız?..
Peki…
O halde ikinci merhaleye geçebilirim…
Bir eylemin ceza yasalarına göre “Suç” olup olmadığına kim karar verir?..
Tabii ki yargı…
Cezayı kim keser?..
Elbette yargı…
Ve tabii ki infazı da yargı yapar…
İyi ama…
Kutsala hakaret eden veya rüşvet alan ya da görevini kötüye kullanan yahut yolsuzluk yapan birini yargılama ve infaz etme hakkının herhangi biri tarafından kullanılması mümkün mü?..
Değil elbette…
İşte…
Paris Katliam’ını “AMA…” diyerek kınayanların anlayamadıkları bu…
Hz. Peygamber’in karikatüründe kendisine yapılmış bir hakaret varsa yargıya başvurulmalıdır, silaha değil…
Bilmem anlatabildim mi sevgili Kemal Öztürk?..
adnanberkokan@gmail.com