Kim haklı?.. Demirörenler mi?. Karacanlar mı?..

Demirören Ailesinin, Karacan kardeşlere karşı giriştiği diskalifiye işlemi hem hukuki açıdan,

ADNAN BERK OKAN

Bilhassa bizim medyamızda "en kolay" ve "en kârlı" iş, "güçlüden yana olmak"tır...
En zor olan ise, "haklıdan yana tavır almaktır"...
"Güçlüden yana olmak" akıllı(!) yazarların tercihiyken, "haklıyı savunmak" ise "ahmak” olanlara kalır...
Kabul...
Ben ahmağım...


Oyunbozanlık etmeyin!..

Bugün sermaye sahibi çok kişi Fatih Altaylı'nın Gazete HT başarısını gördükten sonra kendisini daha kolay ve güçlü bağlayabilmek için "sen emeğini koy ben de nakit varlıklarımı ve matbaalarımı, binalarımı ortak gazete çıkaralım" demeye hazırdır...
Ne yani?..
Şimdi Fatih Altaylı bir işadamıyla bu tarz bir sözleşme yapsa, sözleşmede Altaylı'nın emeğine bir değer biçilse ve sermaye olarak emeğini koyduğu, karşılığının da nakden falanca ortak tarafından ödendiği şirket defterlerinde gösterilse ne olacak?..
"Aman efendim" diye başlayıp "öyle şey mi olur?" diye hesap mı soracaksınız?..
"İşin adı ortaklık ama Fatih Altaylı bir kuruş bile yatırmadan eşit haklara sahip olmak istiyor" diye Fatih'i takaza mı edeceksiniz?..
Ortaklıklar en başta karşılıklı "rıza" ile kurulur...
Ve…

Kurulmadan önce karşı tarafın şartlarını kabul eden ortak çıkıp da "ama olmaz ki arkadaş hiç para koymuyor, bütün parayı ben koyuyorum... İlk ana sözleşme imzalanırken sarhoştum aydım, ben bu işten caydım" diyebilir mi?..
Tabii ki diyemez...
Demirörenler işte onu dedikleri için haksızlar...
Daha en başta Karacan kardeşlerin teklifini hiç kabul etmeseydiler ya...
Gözleri Milliyet'teydi ve asıl hedefleri de
Milliyet'ti...
Onu da ancak Karacan'larla alabileceklerini biliyorlardı...
O nedenle de
"sonradan sermaye arttırımına gider bunları başımızdan savarız, şimdilik kabul edelim" cingözlüğü yaptılar...
Sevgili Demirörenler...
Madem imza attınız, oyunbozanlık etmeyin...

Dikkat!..
Ahmaklıkla ahlâksızlığı birbirine karıştırmayın…
Ve tabii zekâyı da…
Unutmayın…
Dünya, IQ’su Einstein düzeyinde “ahmak”la doludur…
O halde şu andan itibaren bir ahmağın, "haklıdan yana tavır aldığı" bir yazı okuyacaksınız...

Önce "Güçlü" kim? "Haklı" kim?..
En baştan isimlerini koyayım ki açıklamam daha kolay anlaşılsın...
"Güçlü: Baba - oğul Demirören..."
"Haklı: Ağabey - kardeş Karacan..."

Yukarıda tanımlamaya çalıştığım kural medyada halen bozulmadığı için aynen devam ediyor...
Gazetesinden memnun olmayan, maaşında aksama yaşayan, ya da son birkaç yıldır maaşına zam alamayan kimileri; ekonomik gücü yerinde görünen Demirören ailesine "koltuk" çıkıyor...
Tabii ki bu arada ağabey - kardeş Karacan'lara çakmadan de edemiyor...
Yani…
Sadece Demirören ailesine “yağcılık” yapsalar neyse de…
Bir de durduk yerde Karacan kardeşlere çakmaları yok mu, beni “ifrit” ediyor…

Şimdi konuya geleyim.
Demirören’ler neden "güçlü", Karacan'lar niçin "haklı"...

Karacanlar"haksız" bulanların gerekçeleri saçma - sapan olduğu için daha zaten girişte iki kardeş "haklı" oluyor...
Demirörenler ise Karacan ailesinin "Basında deneyimli olduğumuz için para vermek zorunda değiliz" diye açıklanan ama hiç de o kadar sıradan ve sade suyuna tirit bir defîden ibaret olmayan "savunma" ya da "iddialarını" ciddiye almadıkları için hatalılar...
Ancak...
Karacan kardeşlerden daha güçlü ekonomiye sahip oldukları için medyada "doğal müttefikleri”(!) çok...

Karacan kardeşler haklı çünkü...
Dünyanın her Liberal - Kapitalist Demokrasisinde sermaye sadece "Nakit Para"dan ibaret değildir...
Nakdi sermayenin yanında bir de "Aynî Sermaye” vardır ki, nakit paradan başka bir değerdir...
Gayrimenkul olabileceği gibi; patent, telif, şerefiye gibi gayri nakdi haklar da kuruluşta aynen "nakdi sermaye" gibi kabul edilir...
Demirören'lerle Karacan'lar arasındaki sözleşmeyi okumadan ahkâm kesmek; sadece "Basında deneyimli olduğumuz için para vermek zorunda değiliz" açıklamasını temel alıp topa girmek gazetecilik ahlâkıyla bağdaşan bir şey değildir...


Ayıp ediyorsun Oray Eğin
...


Çok ayıp...
Hem de çok ayıp...
Önce patronuna bak Oray!..
Önce patronuna bak!..
Eğer patronun Mehmet Emin Karamehmet borç edimlerini yerine getirme konusunda Karacan kardeşlerden daha hassas ise o zaman belki Karacanların ticari sıkıntılarını yazmaya da hakkın olabilir...
O da "belki olabilir"...
Yani temelde hiçbirimizin, bir başkasının özel borç ve alacaklarıyla ilgili yazı yazmaya, haber yapmaya hakkımız yoktur...
Kendin de diyorsun ki "..... hakkındaki dedikodulara girmiyorum bile"...
Aslında köküne kadar girmişsin çünkü “dedikodu” dediğin konuyu da yazmışsın Oray...



Demirören Ailesinin, Karacan kardeşlere karşı giriştiği diskalifiye işlemi hem hukuki açıdan, hem yasalar çerçevesinde ve hem de ticari ahlâk anlayışı bakımından "sakat"tır...

Karacanların para ödememek istemesi haklarıdır...
Dedelerinin kurduğu, babalarının yıllarca dimdik ve son derecede "saygın" bir gazete olarak ayakta tuttuğu Milliyet Gazetesi ile ilgili "şerefiye hakkı talepleri" son derecede yasaldır, hukukidir...
Kaldı ki VATAN'la ilgili bir talepleri olduğunu sanmıyorum...
Çünkü VATAN konusunda sözleşmeye de herhangi bir madde konulduğuna ilişkin bilgi sahibi değilim...

 Hâsılı...
"Haklı"yı eleştirmek şu anda benim yaptığım gibi çok zordur...
Ama...
Güçlüyü övmek, korumak o kadar kolay ki...
Biliyorum...
Şimdi beni gerçekten seven dostlarımın kimi telefona sarılıp beni arayacak, kimileri ise mesaj atacak:
"Sen adam olmazsın"...
Ben de cevap vereceğim:
"Adam olurum demedim ki…
Her zaman olduğu gibi bu konuda da adam olmayı, güçlü ama haksızların yardakçılarına bırakıyorum…
Sıradan bir insan olarak haklıların yanında yer almayı tercih ediyorum…”