Kim bu 'muhafazakâr zampara', bakan?..

“Olmaz.... Seçim çalışmalarım boyunca otelde kalacağım. Süitimde buluşalım” deyince ..... “az sonra sana dönerim” deyip telefonu kapadı…

ADNAN BERK OKAN

Aşağıda minik bir öykü(!) okuyacaksınız...
Ama...
Zannetmeyin ki "hayal ürünü"...
Daha önceki seçimlerden önce kullanılacaktı ancak lider, "istediklerinizi yapmazsak boynumuz kıldan ince" diyerek teslim olunca yayınlanmadı...
Ve o kararla birlikte Türkiye'de "tarihin yönü" değişti...
Peki...
O görüntüler önümüzdeki süreçte yayınlanır mı?..
Bilemem...
Hüseyin Gülerce "henüz bitmedi" diyorsa demek ki benim bildiklerimi Gülerce de biliyor...

Öyküde ne mi var?..
Okuyunca görürsünüz ne olduğunu...

                                  * * *

O ilk geceki buluşmadan (ilk buluşma Mecidiyeköy - Şişli arasındaki ünlü müzikholde, şarkıcı hanımefendinin soyunma odasında gerçekleşti) birkaç gün sonra .....'ın (magazin sorumlusu) .... Bakan ....'ya telefon etti:
“Bosss, ..... de gelecek. ..... ....'de buluşalım…”
“Olmaazzz. Seçim çalışmalarım boyunca otelde kalacağım. Süitimde buluşalım” deyince ..... “az sonra sana dönerim” deyip telefonu kapadı…
Beş dakika kadar sonra (magazin sorumlusu) ..... aradı:
“Tamam boss. Senin süitte buluşacağız. Ben bir süre sonra sizi baş başa bırakacağım, haberin olsun tedarikli gel..."
“Hınzır” diye geçirdi içinden Bakan ...
“Tedarikli gel” demekle “yanında küçük mavi haplardan bulundur” demek istemişti belli ki…
Keşke daha genç olsaydı…
Mavi haplardan kullanmadan, öylesine genç ve güzel bir kadını havalarda uçuramayacağına göre, "tek gözlü yılan sadece çiş yapmaya mı yarıyordu ne?”
Türkiye'mizden; "güzel ve fakat dejenerasyon bataklığında çırpınan" Türkiye'mizden Siyaset/Medya/Sanatçı(!) ilişkilerini anlatan manzaralar var okuduğunuz öyküde...
Ekranlardan ve gazete köşelerinden uzaklaştırılan, sesi soluğu kesilen Yaşar Nuri Hoca'nın dediği gibi "Allah'la aldatmak" var...

Peki...
Nuh Gönültaş'ın dikkat çektiği, İhsan Eliaçık'ın "Muhafazakâr Zamparalar" dediği bu "Allah'ı aldatanlar Çetesi" neden dürüstçe "Canım kadın çekti arkadaş" diyemiyorlar?..


Ve...

Sözüm ona "Açık Toplumcu" dostlar, "4,5,6 eş almak yasal olsun" diyen Sibel Üresin'e "Tamam Sibel Hanım... Olsun ama senin mahallenin erkekleri aynı hakların kadınlara da verilmesini kabul edecekler mi?" diye sormuyorlar da; saldırıyorlar?..
Söyleyeyim o zaman...

"Canım çekti" derlerse, memlekette "İleri Demokrasi" var ya...
Destek verdikleri siyasal iktidar kadınlarımıza "pozitif ayrımcılık" yapmaya meraklı ya...
O zaman karşı mahalle ve AB sakinleri ayağa kalkıp da ya:
"O halde aynı haklar kadınlara da verilmeli... Kabul mü?" diye haykırmaya başlarlarsa?..

Tabii ki "olmaz öyle şey"...
Çünkü...
"Zamparalık erkeğin elinin kiridir"...
Çünkü...
"Kadın" denilen mahlûk; "kirletilmek ve kirlenmek" için yaratılmıştır...
Çünkü Türk - Müslümanlarının felsefesi, "ana bir bacı iki; kalanına salla çükü"dür...

Haliyle...
İşin içine, dini, imanı ve (ne yazık ki) Allah'ı karıştırıp "erkeklere ayrıcalık" tanıdığını iddia ettikleri dini kurallara sarılıp sıyrılıyorlar...


Edepsiz maskaralar...
Muhafazakâr zamparalar...
Allah'ı aldatan şebek/e/ler; n/olcak!..

Ve gece saat on sularında otelde buluştular…
(Solist) ....., ünlü modacı .....’yi de getirmişti yanında…
Az sonra ...... da geldi…
Biraz sohbet ettikten sonra ..... hep birlikte kalkmalarını önerdi.
..... meraklı gözlerle önce ....’a baktı, sonra da .....a…
Bu arada Bakan .... ise sempatik bir gülümseme ile kendisini izliyordu…
“Nereye gidiyoruz?” diye sordu .....…
“Sürpriiiiz” dedi Bakan .....…

Kapıda bekleyen Cryslere bindiler. Şoför gideceği yeri daha önceden biliyormuş gibi hiç sormadan hareket etti… Yollar bomboştu… Önce Rumeli Caddesi’nden Cumhuriyet caddesine çıktılar. Büyükdere Caddesi’ne doğru devam ettiler… Aralarında şakalaşıyorlardı…
(Solist) ..... şakalara katılıyor ancak halen nereye gittiklerini bilmediği için kafasının soruya cevap aramakla meşgul olduğunu da belli etmemeye çalışıyordu…
Zincirlikuyu’dan Levent’e doğru saptılar… Gültepe sapağından içeri girdiler… ....., hiç bilmediği bir bar olduğunu düşündü… Az sonra Gültepe istikametinde devam edince (Solist) ..... gülerek “Yoksa beni varoşlardaki seçmenlerinize mi götürüyorsunuz?” diye sordu…
(magazin sorumlusu) ..... büyükçe bir  kahkaha atarken (Bakan) ..... ise sadece birkaç saniye süren minik bir kahkaha patlattı… Modacı ....öylece bakıyordu…
Birkaç dakika sonra Kanyon’un önünde durdular…
“Bu saatte burada her yer kapalı” dedi (Solist) .....…
“Senin için kapalı bir yer düşünemiyorum” diye cevap verdi (magazin sorumlusu) .....

Şoför dört yolcuyu Kanyon’un kapısında bıraktı…
Belli ki korumalar her tarafı "tertemiz" yapmışlardı zira ortalıkta bir tek canlı yoktu...

Kahkahalar arasında otomobilden inen dörtlü, devasa alışveriş merkezinin kapısından süzülerek içeri girdiler… Tüm mağazalar kapalıydı ve güvenlik görevlileri hem dış giriş kapılarından, hem de katlardan uzaklaştırılmışlardı…
(Solist) ...., yürüyen merdivenlere doğru ilerleyen (magazin sorumlusu) .....’u kolundan tuttu…
Bakan ..... ve Modacı ..... az önde yürüyorlardı… .....,
(Solist) .... yürüyenleri gözlerken aynı anda .....’un kulağına bir şeyler kıkırdadı… “Ellilik (bin) yapayım mı?”
“Kaçlık yaparsan yap…”

Az sonra Harvey Nicols’tan içeri giriyorlardı…
Patron ve patroniçe bizzat karşıladılar sevgili büyüklerini(!)...
“Aaaaa.. Bu saatte halâ açık mı burası?” diye sordu (Solist) .....…
Bakan ....:
“Sizin için arkadaşlar özel olarak buradalar” dedikten sonra cömertliğini kanıtlayan bir ses tonu ve yüz ifadesi ile “Sevgili hanımefendi, size layık değil ama lütfen kabul buyurun ve yapacağınız seçimlerle beni sevindirin” diye devam etti…
(Solist) ..... “beni mahcup ediyorsunuz ama…” derken gerçekten mahcup rolü oynuyordu…
“Lütfen tercihleriniz sırasında sadece beğenip beğenmediğinizi düşünün” diyen Bakan .....,  adeta açık bir hediye çeki sunmak istediğini anlatmak istiyordu…
(Solist) ....., dünyanın en pahalı ve lüks markalarından dilediği kadar alışveriş yaptı… Bakan ....., faturanın kendisine gönderilmesini istedi…

Gecenin ilerleyen saatleri.
Otel’deki süitte baş başa kalmadan önce kapı çalınınca (Solist) ..... merak etti…
Genç, temiz yüzlü bir adam girdi içeri...
Ürkek bakışları vardı ve utangaç görünüyordu…
(magazin sorumlusu) ..... gelen konuğu “ bu kardeşimiz, Sayın Bakanımın adaşıdır ve imamdır” diyerek tanıştırdı…
(Solist) ..... o saatte bir imamın odalarına konuk oluşuna bir anlam verememişti…
Bakan ..... “kabul edersen, seninle imam nikahı kıymak istiyorum” deyince (Solist) .... kahkahayı bastı…
“Benimle imam nikahı mı?..”
“Evet…”
(Solist) ....., (magazin sorumlusu)  .....’a baktı bu kez:
“Neden?..”
(magazin sorumlusu) ..... ünlü kahkahalarından birini atarak verdi cevabını:
“Kızım adam hacı. Seninle imam nikahı kıymadan yatıp da kendi sıfatına mı tükürsün?”
(Solist) ..... yeni gelen konuğun gözlerinin içine baktı…
İmam, gözlerini saygıyla kaçırdı.
(Solist) ..... birden ciddileşti…
“Çok saçma…
Bakan ....., sevgi ile (Solist) .....'e sarıldı:
“Sadece bana değil, inançlarıma da saygılı ol lütfen…”
(Solist) ....., ürkek bir ceylan gibi, Bakan’ın kollarının arasından sıyrıldı…
Gergin bir yüz ifadesi ile önce (magazin sorumlusu)
.....’a, sonra da .Bakan'a çevirdi gözlerini:
“Yahu siz beni orospu mu sandınız?! Birkaç bin liralık elbise hediye edip beni yatağa girecek kadınlardan mı sandınız?.. Ben buraya .....’la düzüşmeye mi geldim?! Saçmalamayın Allah aşkına yaa… Ben imam nikahı falan yapmam… Daha dün bir bu gün iki.. Kerhane karısı mıyım ben be? Yahu ben başka bir erkekle resmen evliyim...”
(magazin sorumlusu) ....., (magazin sorumlusu) solist .....'e sarıldı…
“Kızım kıy şu nikahı.. Sayın bakanımla baş başa kal.. İstersen verme… Ne gam seninki? Zorla olacak iş mi bu yahu?”
(Solist) ....., (magazin sorumlusu) .....’u elinin tersi ile itti…
Bakan ..... bu süreci sessiz geçirmeyi tercih etti… İmama baktı… Genç imam da şaşırmıştı… İmamın koluna girip adamı süitin çalışma odasına götürdü… Kapıyı kapamayı ihmal etmedi…

Az sonra (magazin sorumlusu ve solistin) içeriden yükselen sesleri giderek azaldı ve sonra iyice kesildi…
(magazin sorumlusu)....., Bakan'la imamın yanına geldiğinde yüzü gülüyordu…
Bakanın koluna girip yatak odasına doğru adeta sürükledi… Bu arada kulağına “Mehir olarak Akmerkez’de bir daire verdiğini söyle” dedi…
Bakanın heyecanı sönmüştü… Durdu… (magazin sorumlusu) .....’un yüzüne baktı…
“Akmerkez’de bir daire mi vereceğim?”..
“Vereceksin, vereceksin.. Bu kız aptal değil.. Peşinde yüzlerce zampara var.. Geleceğini garanti altına alırsa, sana senin dilediğin sürece karılık eder… O da geleceğini garanti altına almış olur böylece… Bu gençliği ve güzelliği daha kaç yıl sürer ki? Bu tür kadınlar futbolcuya benzer.. Transfer yapacakları sene sayılıdır…”
Bakan sustu… (magazin sorumlusu) .....’un söyledikleri akla yatkın şeylerdi… Elbette genç kadın geleceğini garanti altına almalıydı ama istediği az şey miydi?
Bunları düşündükten sonra yatak odasına girdi… (magazin sorumlusu) .....’un dediğini yapacaktı…

Bakan, (Solist) .....'in gözlerinin içine baktı…
“Beni utandırdın .....… Konuşma şeklin hiç hoş değildi… Elbette zorla güzellik olmaz… İmam nikahı da zaten işin fantezisiydi ve sana sürpriz yaparak seni sınamak istedik…”

Söyledikleri yalandı… Feleğin çemberinden geçmiş bu genç kadın da büyük ihtimalle bunları yutmayacaktı ama… Öyle utanmıştı ki… Öyle bir yalan uydurmaktan başka alternatifi yoktu…
(Solist) ..... bu kez güldü…
Bakanın yanağından öptü… Öpüşünde hiç heyecan yoktu.. Sanki bir anne öpücüğü gibiydi…
“İmam nikahlı karın olmaya hazırım saygıdeğer beyefendi” dedi..

Genç imam; sağına (magazin sorumlusu) .....’u, soluna modacı .....’i tanık olarak oturttu… Karşısına da Bakanı ve .....'i alarak iki ellerini dizlerinin üzerine koydu… Sonra karşısında ve yanında oturanlara da aynı şekilde oturmalarını ihtar ederek tövbe ve istiğfara başladı…
İmam, şahitlerin huzurunda nikâhı kıymadan önce, iki tarafın anlaştıkları mehir miktarını sordu…
Bakan, verdiği mehiri söyledi…
İmam tövbe-i istiğfar duasını okudu:
Okuduğunuz öyküden sonra ne olduğunu söyleyeyim..
Öyküye ilham olmuş görüntüler, geçen seçim öncesinde yayınlanmadı...
Peki...

Bugünlerde internet sitelerinden birinde yayınlanır mı?..

Ona, küresel şirketlerin yönettiği, küresel devletler karar verir...

Eğer...
Birilerinin ipi çekilecekse...
Birileri; bölgedeki sınır değişikliklerinde "bi dakka, bi dakka!" çekmekte direnecekse...
O görüntüler devreye girer...
Ve...
Seçimden iki gece önce yayınlanır olur biter...

Veeee...
İnanın seçim sonuçları birden ters yüz döner...

Siz, kimilerinin "kasetlerle gelenler; kasetlerle gidenler; ahlâkı bozuklar; evdekiyle mi yaptın kardeşim?" haykırışlarından birden bire "O görüntüleri çeken ahlâksızlar, çetelerrr!" söylemine geçişini tesadüf mü sanıyorsunuz?..
Çok safsınız vallahi...
Hazır; Kılıçdaroğlu, Erdoğan'dan çok daha fazla Demokrat, Liberal, özerk bölgeci  ve asker karşıtı olmuşken...
Bazı şeylerin tam sırası değil mi?..

Bende uyarması!..

“Ya Rabbi! Buluğa erdiğim andan bu ana gelinceye kadar, İslâm düşmanlarına ve bidat ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikatlarıma ve bidat, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime pişman oldum... Bir daha böyle yanlışları yapmamaya azm, cezm ve kasd eyledim…
Peygamberlerin evveli Adem Aleyhisselam ve ahiri bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam'dır... Bu iki peygambere ve ikisi arasında gelip geçmiş peygamberlerin hepsine iman ettim… Hepsi haktır… Bildirdikleri doğrudur…
Amentü billahi ve bi-ma cae min indillahi, alâ muradillahi, ve amentü bi-Resulillahi ve bi-ma cae min indi Resulillahi alâ muradi Resulillah…
Amentü billahi ve Melaiketihi ve kütübihi ve Rusülihi velyevmil-ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-ba'sü ba'delmevti hakkun eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühü…”

 Duayı okuduktan sonra .....'e sordu:   “Allah-ü Teala’nın emri, Hz. Peygamberimizin sünneti, huzurda bulunanlar ve bizlerin şahadeti üzerine Bismillâh ve alâ milleti Resulillah…
.... bey kızı ..... Hanım, ..... Bey oğlu ..... Beyi, İstanbul şehrindeki Akmerkez isimli binada yer alan bir daire mihr-i muaccel ile kocalığa kabul ettin mi?..”
....., işveli bir gülücükle ”Evet. Kabul ettim” dedi...
İmam aynı soruyu iki defa daha sordu ve ..... de iki defa daha olmak üzere üç kere “Evet. Kabul ettim” dedi…
İmam bu defa da Bakana döndü:
“Bismillâh ve alâ milleti Resulillah… ..... Bey. ..... Bey kızı ..... Hanımı aranızda belli olan mihr-i muaccel ile zevceliğe alıp kabul ettin mi?..”
Bakan, yüksek ve dolu dolu bir sesle, “Evet. Alıp kabul ettim” dedi…
İmam aynı soruyu Bakan'a da iki kere daha sordu...
Bakan da iki kere daha “Evet. Alıp kabul ettim” diye cevap verdi.  Nikâhta hazır bulunanlar ellerini açtılar ve hep birlikte duaya geçildi:
“Ey Rabbim! Senin de gördüğün üzere, bu iki genci senin ilâhi emrine uyarak nikâhladık, kabul eyle!.. Yuvalarını mutlu eyle!.. Zürriyetlerinden gelecekleri sana, anasına, babasına, milletine itaat edenlerden eyle!.. Ömürlerine bereket, bedenlerine sıhhat, rızklarına bolluk, geçimlerine kolaylık, çocuklarına sağlık ihsan eyle!.. Amin!..”
Duadan sonra imam, Bakan ve .....'i birbirinin helâli ilân etti...
Bakan, dua bitince hayatının en güçlü kahkahasını attı…
Odada bulunanlar hayretle bakınca açıklama yapmak zorunda kaldı…
“İki genç lafına bayıldım yahu… Ne güzel sözdü o öyle…”
Herkes aynı anda ve kahkaha ile güldü…
Oysa..... "Çocuklarına sağlık..." sözüne takılıp kalmıştı...
                               
adnanberkokan@gmail.com