Kıbrıs'ı hiç böyle bilmiyordunuz
Mehmet Yaşın, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan yeni romanı "Sarı Kehribar"da Kıbrıslı üç kızkardeşin 1920'lerin başından 1960'lara kadar adadaki hayatlarına odaklanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurduğu resmi anlatının dışında kalan bir Türklük yaşantısının yanı sıra, birer kadın olarak da farklı biçimde deneyimlenmiş fakat benzer biçimde gölgede bırakılmış yaşam hikâyelerini bu romanda bulmak mümkün.
Mehmet Yaşın, Sarı Kehribar'da polisiye romanlara özgü bir girişle, okuru tarihin ve kültürün kollarına bırakıyor; gerçekle kurmaca arasındaki serbest bölgede dolaştırıyor.
ADETA BİR MÜZE ROMAN
İçerdiği 150'ye yakın görsel malzemeyle birlikte adeta bir müze-roman olan "Sarı Kehribar", Osmanlı-Levant ülkesi Kıbrıs'ın yirminci yüzyıldaki çalkantılı siyasi geçmişinden sıyrılarak bugüne kalmayı başaran ve adanın zengin kültürel geçmişini yansıtan, aynı zamanda Türk kamuoyunda pek bilinmeyen detaylarını da ortaya çıkartıyor.
ÖRNEĞİNE PEK RASTLANMAYAN BİR RESMİ TARİH
Polisiye filmleri andıran bir trafik kazası etrafında başlayan roman, okuru, sağlam kurgulanmış ve Türk romanı bakımından orijinal karakterlerin dünyasına götürüyor.
Arkeolojik kazıyı andıran alt metinlerle bir ülkenin ve bölgenin tarihsel, toplumsal, kültürel dönüşümünün hikâyesi ortaya çıkıyor. Bireylerin fotoğraflı tarihi üzerinden, Levant dünyasının, Türk edebiyatında örneğine pek rastlanmayan resimli tarihine bir belgesel filmi andırır biçimde geçiş yapılıyor.
Bu roman aynı zamanda, Kıbrıs'ta iki bölge arasında geçişler yeniden başladıktan sonra, bütün adaya şamil olay örgüsü, karakterler ve mekânsal anlatılarla yazılmış, Rumca ve İngilizce dilleri dahil, ilk roman oluyor.
Özellikle otobiyografik, deneysel, belgesel niteliklere sahip Sarı Kehribar gibi romanda görsellik yepyeni bir katman olarak anlatıma ekleniyor.