Kibarca söyleyince kovulmuş olmuyor mu?

Hasan Cemal'e köşesinden bir dizi öğüt veren Barlas, Derya Sazak'a çakmayı da ihmal etmedi.

GAZETECİLER.COM - Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas, köşesinde Milliyet gazetesi patronajının "Başbakan istemiyor" diyerek yazılarına son verdiği ve şaka yapar gibi "Ne zaman isterse Milliyet'teki köşesi gelecekte de ona açık olacaktır." diye uğurlanan Hasan Cemal'i yazdı.

"Milliyet Genel Yayın Yönetmeninin Hasan Cemal'in durumuyla ilgili yazısını okuyunca kendimi tutamadım güldüm." diyen Barlas Derya Sazak'ın  "Hasan Cemal'le yollarımız bugünden itibaren üzülerek ayrılmaktadır" sözlerine takılmış meğer.

KİBARCA SÖYLEYİNCE İŞ DEĞİŞİYOR MU?

"Kovmak" yerine "Yol ayırmak"ı kullanınca çevikliklerini sergilediklerini zannedenler sadece yanılırlar"
diyen Barlas, meslektaşına bir dizi de öğüt vererek şöyle devam etti:

Bu yol ayrılığı olayı Hasan Cemal'in başına fazlaca gelmediği için "Duvardan düşenin halini duvardan düşen anlar" misali, medyada defalarca yol ayrımları yaşayanlarla derdini paylaşması, acısını azaltmaya yardımcı olabilir.


PATRON SUSTURUR

Bu olayda yapılabilecek en hatalı yorum "İktidar Hasan Cemal'i susturdu" çizgisinden giderek olayı anlamaya çalışmaktır.

Gazete yazarlarını iktidarlar sever ya da sevmezler. Ama onları gazetenin sermayesine sahip olanlar susturur.

Burada sorulması gereken "Demirören Milliyet'i alırken gazete patronluğunun gereklerini ve zorluklarını hiç bilmiyor muydu" sorusudur.
Bu sorunun ardından da "Madem yüzme bilmiyordun, neden çıktın kavak ağacına" deyişi seslendirilebilir.

Gerçekten de gazete patronu (veya medya sermayedarı) olmak bazen kuşaklar boyu deneyimler sonucu elde edilen bilgilere ve sezgilere sahip olmayı gerektirir.

PATRON OLMANIN ZORLUKLARI


Watergate Skandalı'nı açığa çıkartan ve Başkan Nixon'un istifasının yolunu açan The Washington Post gazetesinin müteveffa sahibesi Katherine Graham "Tam beş yıl Beyaz Saray'a hiç davet edilmedik" diyerek ABD başkentinde yaşadıkları izolasyonu anlatmıştı bize Davos'ta.

Gazete sahibi olmak, sahip olunan ayrıcalıklar yanında zorluklar içerir ve tahammül gerektirir. Gazete dışındaki işiniz dolayısıyla devletle ve iktidarla iyi geçinmek zorundaysanız, zorluklarınız daha da artar. Her eleştirel yazıyı ve her olumsuz haberi sanki bunlar sizi hedef almış gibi görürsünüz.

Burada ustaca tutum size iktidar sahiplerinden bir sitem geldiğinde "Vallahi ben de bunu ertesi gün gazete elime geçtiği zaman gördüm" şeklindeki savunmadır.

PATRONLAR DA GEÇİCİDİR


Hasan Cemal'e verilecek öğüt de şöyle olabilir: Kendine güvenen gazetecinin patronu yoktur. Kimse kimseyi kovamaz. Gazeteci bilgisini birikimini, gazete sahibi de sermayesini, matbaa makinesini koyar ve bir ortaklık kurulur. Bu ortaklıkta anlaşmazlık çıkarsa ortaklık bozulur. Gazeteci başka bir gazete patronu ile yeni ortaklık kurar.

Neticede patronlarla gazetelerin de yolları ayrılmaz mı?

Milliyet'in de Ercüment Karacan'dan sonra kaç patron ile yolları ayrıldı hatırlayın. Kısa bir süre için Korkmaz Yiğit de Milliyet'e patron olmadı mı?
Abdulkadir Selvi: İmamoğlu’nun diploması iptal edilir mi Hadi Özışk canlı yayında bombayı patlattı: İmamoğlu dosyası raftan hiç inmedi Ahmet Hakan: Erdoğan’ın hak ettiği bir övgü Ali Karahasanoğlu: Hastayım hakim bey, duruşmayı erteleyin CHP'de Özgür Özel'den üçlü görüşme çıkışı! Hadi Özışık'tan dikkat çeken açıklamalar Salih Tuna: Bu silaha yenildin mi kazanamazsın