Keşke yönetime el koymasaydınız arkadaşlar...

Özelleştirilen ve hatta kimilerinin mahkeme kararlarıyla satışları iptal edilen ama hiçbiri uygulanmayan onca örnek varken....

ADNAN BERK OKAN 

Hatırlıyorsunuz…

2 Haziran 2014 tarihinde “Zulüm Ciner'e değil, Türk hukuk sisteminedir...” başlığı altında yayımlanan analizime şöyle bir giriş yapmıştım:

Kör ideolojiler, doktrinler ve elbette bencil hesaplar; adaletin önünü tıkar…
Sadece adaletin değil…
Merhametin de önünü tıkar…
Nefretin ise bütün yollarını açık bırakır…

Nereden icap etmişti?..

O halde önce size taze bir haber vereyim...

Gerçi gazeteciler.com'da mutlaka okumuşsunuzdur ama olsun...

Okumayanlar için...

Efendim...

TMSF, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararına itiraz etti...

Peki hangi gerekçelerle?..

 
Okuyun lütfen...

* Ciner Grubu, Çukurova Grubu ve TMSF arasında satış sonuçlandırıldı, taraflar edimlerini yerine getirdi. Artık geri dönüş olamaz. Bu kazanılmış hakları ihlal eder.

 *Özel hukuk sözleşmesi, idari yargıda iptal edilemez. Ciner Grubu’na satış olmasaydı Show TV yok olabilir, satılamayabilir, kamu alacağı da tahsil edilemeyebilirdi.

 *Show TV kanuna en uygun yöntemle ve en yüksek bedelle Ciner Grubu’na satılmış, kamu alacağı kanuna uygun yöntemle tahsil edilmiştir.

 *Bu yürütmeyi durdurma kararı uygulandığında kamu satışına güven yok olabilir, belki de yeni bir satış gerçekleştirilemeyecektir.

 *Ciner Grubu’ndan tahsil edilen bedeller, Sky Türk, Akşam ve BMC’nin borçlarının, masraflarının karşılanmasında ve satışa hazır hale getirilmesinde kullanıldı.

 *Satış iptal edilirse satış bedelinin iade, tazminat ve sorumluluk yükümlülükleri doğacaktır.

 *Satış iptal edilirse eskiden Erol Aksoy’a ait olan hisseler tekrar satılamayabilir. Bu davacının da menfaatine değildir.

*Satış iptal edilirse ödenecek iade bedellerinin, yapılacak masrafların tümü satış masrafı olarak kaydedilecek. Bu, Çukurova Grubu’nun da satış bedelinden tahsil edilecek borcuna ait kısmından düşülerek belki de geriye alacak tahsili olarak hiçbir tutar kalmayacak.

*Kamu kurumuna ve hukuka güven ile kazanılmış haklara saygı yok olabilir. Bu yüzden TMSF yeni satışlar gerçekleştirmek konusunda zorluklarla karşılaşır.

*Yüzde 3’lük hissenin satış bedelinin kamu alacağına mahsubu gerekçe gösterilerek diğer ortaklara ait olan ve sorunsuz sonuçlanmış olan yüzde 97’lik hisse satışı iptal edilemez.
 

Okudunuz mu?..

O halde minicik bir fıkra anlatayım ki "kıssadan hisse" olsun...

Temel'i yargılayan hâkim adını sormuş:

"Temel" demiş sevimli Karadenizli ve devam etmiş "Ama içinde R harfi yoktur..."

Hâkim şaşırmış...

"Oğlum Temel'in içinde zaten R harfi yok..."

Bizimki Yalan Dünya'nın Reis'i gibi kaşının birini kaldırıp hâkimi terslemiş:

"Eee, ben ne dedum?.."


Yani...

Sevgili TMSF yönetimine soruyorum...

Ben ne dediydim üst üste yazdığım iki yazıda?..

Aha işte sizin bu "gerekçe" olarak yazdıklarını dediydim...

Amman ha!..

Yürütmeyi durduran mahkemeye yaptığınız itiraz için bir şey dediğim yok...

Aksine...

İyi yaptınız…

Doğrusunu yaptınız…

İtiraz gerekçelerinizin baştan sona altlarına imzamı atarım…

Tamam ama arkadaşlar…

Yönetime neden el koydunuz o halde?..

Benim itirazım işte bu yanlış ve acele alınmış karara...


Aceleniz neydi sahi?..

Hem de özelleştirilen ve hatta kimilerinin mahkeme kararlarıyla satışları iptal edilen ama hiçbiri hükümet tarafından uygulanmayan onca örnek varken siz neden el koydunuz Show TV yönetimine?..

Yahu içinizden biri bana bunu anlatsın da ben de anlayayım…

Hatta…

Daha önce yaptığım eleştirilerim için özür dileyeyim…

Neyse...

Akıllı ve vicdan sahibi yöneticiler Bağdat'a kadar gitseler de yanlışlarından dönenlerdir...

Ama...

Şimdi ne olacak?..

Deyin ki yarın Show TV yönetimini yeniden Ciner Guruba devrettiniz…

İyi ama...

Bu arada kurumsal aşınmayı nasıl kurtaracaksınız?..

Yani…

Öncelikle reklamverene, Show TV’deki durumu, kurumsal aşınmayı nasıl izah edeceksiniz?..

“Oldu bir kere… Vallahi billahi bundan sonra bir daha asla olmayacak…” diye yeminli taahhütte mi bulunacaksınız?..

Çalışanların morallerini nasıl düzelteceksiniz?..

Zira…

İnsan bir olaydan ürkmeye görsün…

Asla aklından çıkaramaz…

Aynı şeyi hep yaşayacağını hisseder…

Bütün ruhsal hastalıklar bu tür olaylardan kaynaklanmaz mı?..
 

Yani sevgili TMSF Yönetimi…

Tamam...

Yürütmenin durdurulması kararını veren mahkemenin kararına itiraz etmekle bir hakkın teslimi için erdemli bir iş yaptınız...

Kabul...

Ama...

Unutmayın ki bu yaptığınız Show TV'ye ve elbette kurumu parasını ödeyip sizden satın alan Ciner Guruba çok şey kaybettirdi...

Bu yaptığınız neye benziyor biliyor musunuz?..

Söyleyeyim...

Kızınızı evlendiriyorsunuz…

Birkaç ay sonra birileri itiraz edince gidip kızı geri alıyorsunuz…

Bir süre sonra da, “yahu yanılmışız, damadın hiç günahı yokmuş” deyip geri veriyorsunuz…

Olacak şey mi Allah aşkınıza?..

O damadın durumunu, kızın namusunun ne hale geldiğini bir düşünün…

Ne demek mi istiyorum?..

Ciner ne yapar bilemem...

Ama ben olsam; "almıyorum kızınızı (Kanalınızı) geri... Verin benim ödediğim başlık (Bedeli) parasını... Şu kadar da tazminat hakkım doğdu" der, hem kurumsal olarak TMSF'yi ve hem de kişisel olarak sizleri (Yönetim Kurulu üyelerini) dava ederim...


Son sözüm yürtümeyi durdurma kararı veren yargıçlara...

Ey güzel insanlar!..

Yazının en başındaki hüküm cümlelerimi bir kez daha yineleyeyim...

Kör ideolojiler, doktrinler ve elbette bencil hesaplar; adaletin önünü tıkar…
Sadece adaletin değil…
Merhametin de önünü tıkar…
Nefretin ise bütün yollarını açık bırakır…

Lütfen bu yazdıklarımı unutmayınız...

Hatta buradan kopyalayıp "çıktı" alın ve odanızda tam da karşınızda bir yere çerçeveletip asın... 

 


Eh yani, gıcığım ya...

“Evet, Ertuğrul Özkök bir vakadır. Ahlaksızdır. Kendi ifadesiyle omurgasızdır. Darbecidir. 28 Şubat’ın medya ayağının aktörlerindendir.”

Kim yazıyor bunları?..
Star Gazetesi yazarlarından
Şuraya bakar mısınız?..
“Ahlâksızdır…”
Mutlak “hüküm” cümlesi…
Hem de “yargısız infaz” cinsinden…
Yani…
“Hakaret”…
Yani…
Mutlak “suç”…
Bir de şuna bakın…
“Omurgasızdır”…
Peki bu ne?..
Bu da bir “hüküm cümlesi”
Bir “yargısız infaz”…
Bir “hakaret”…
Peki ya şu?..
“Darbecidir. 28 Şubat’ın medya ayağının aktörlerindendir”…
Bu ne bu?..
Bu ise mutlak “İftira”…
Yani bu da mutlak “Suç”…
Peki…
Ertuğrul savcılığa şikâyet eder, tazminat davası açar mı?..
Zannetmiyorum…
Benim tanıdığım Ertuğrul, Elif'in kendi istifrasında boğulup gitmesini tercih edecektir…

Not:

Elif ve benzeri bazılarını olumsuz eleştirince bana kızanlara sesleniyorum...
Hani diyorsunuz ya bana, "sen iktidara yakın gazetecilere gıcıksın" diye...
Eh yani...
Benim yerime siz olun ve eğer benim gibi vicdanlı biriyseniz gelin de "gıcık" olmayın...
 

 





adnanberkokan@gmail.com