Kerem Altan babasını fena taklit etti

Kerem Altan'ın çarpıcı yazısı meğer çok ünlü bir yazarın, çok bilinen, çok tartışılan ve yayımlandığı dönemde çok büyük eleştirilere yol açan bir yazısından istifade edilerek yazılmış...

GAZETECİLER.COM - ÖZEİ İÇERİK

"İspanya’da hükümet yetkilileri medyadan, Dünya Kupası rezaletini, “yazmamasını, çizmemesini, fazla konuşmamasını” istemiş.

Ardından, Madrid 10. Ağır Ceza Mahkemesi de bu sabah itibariyle Dünya Kupası’yla ilgili yayın yasağı kararı vermiş.

İktidar mensupları emirlerindeki gazetelere de, sanki kupadan daha grup aşamasında elenmemişler gibi yayınlarına devam etmelerini, hazırlıklarını da finalde Brezilya ile karşılaşacakmış yapmalarını salık vermiş."

Böyle başlıyor T24'te Kerem Altan'ın yazdığı "Ya İspanyol olsaydık" başlıklı yazısı.  Dünya Kupasında Hollanda'dan 5, Şili'den 2 gol yiyen ve turnuvaya erken veda eden İspanya'yı dayanak noktası olarak kullanan Kerem Altan yazısında İspanyol milli takımı için çatı antrenör adayı, paralel yapı gibi göndermeler ile günümüz Türkiye'sine bir ayna tuttu.

İŞTE AHMET ALTAN'IN
"ATAKÜRT" YAZISI


"Mustafa Kemal, Selanik’te değil de Musul’da doğmuş bir Osmanlı paşası olsaydı, Kurtuluş Savaşı’nı Türklerle ve Kürtlerle birlikte gerçekleştirdikten sonra kurulmasına önayak olduğu cumhuriyetin adını “Kürdiye Cumhuriyeti” koysaydı, kendisi de Meclis kararıyla “Atakürt” adını alsaydı...
Kürdiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarına “Kürt” deneceği için hepimiz “Kürt” sayılsaydık, Taksim’e, Kadıköy’e, Kızılay Meydanı’na, Kordon’a “Ne mutlu Kürdüm diyene” pankartları asılsaydı...
Kürdiye’de” Türk olmadığı, herkesin aslında Kürt olduğu söylenseydi, kendilerini Türk sananların aslında “deniz Kürdü” oldukları iddia edilseydi...  Kürtlerin “yedi bin yıllık” bir tarihi bulunduğunu, Anadolu’nun esas sahiplerinin Kürtler olduğunu, Moğolların, Hunların, Etrüsklerin aslında Kürtlerin atası sayıldığını, Osmanlıdaki Kürt paşalarının kahramanlıklarını derslerde okusaydık. (...)
Türkçe televizyon kurulması yasak edilseydi, bütün televizyon yayınları Kürtçe yapılsaydı...  Romanlarımızı, hikayelerimizi, şiirlerimizi Kürtçe yazmak zorunda kalsaydık, yalnızca Kürt şarkıları dinleseydik, gazetelerimizi Kürtçe çıkarsaydık...  Okullarımızda yalnız Kürtçe okutulsaydı ve Türkçe okutulması yasaklansaydı...
“Biz Türküz, bizim bir tarihimiz, bir dilimiz var” dediğimizde sorgusuz sualsiz hapislere atılsaydık.
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Bursa’da, Edirne’de polis sürekli olarak bizi izleseydi, “özel timler” bizim “Kürdiye Cumhuriyeti’ni” parçalamak isteyen “ayrılıkçılar olmamızdan” kuşkulanıp hepimize sürekli “suçlu” muamelesi yapsaydı, sırf Türk olduğumuz için hakaretlere uğrasaydık.

İşin ilginç yanı, Kerem Altan'ın bu çarpıcı yazısının aslında çok ünlü bir yazarın, çok bilinen, çok tartışılan ve yayımlandığı dönemde çok büyük eleştirilere yol açan bir yazısından istifade edilerek yazılmış olmasıydı.

ATAKÜRT YAZISI OLAY OLMUŞTU

O ünlü yazar, Kerem Altan'ın babası, Ahmet Altan'dan başkası değil aslında. 17 Nisan 1995 günü Milliyet gazetesindeki köşesinde Ahmet Altan benzer bir yazı kaleme almıştı. Atakürt başlıklı yazısında "Atatürk Kürt olsaydı" varsayımı ile kaleme alınan yazı çok büyük tartışmalara yol açmıştı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir’in çabalarına rağmen, Aydın Doğan'ın müdahalesi ile Milliyet Ahmet Altan’ın yazılarına son vermişti. Henüz 10 gün önce gazeteye "Romantik İsyankar" sloganı ile transfer olan Can Dündar ise Ahmet Altan'ın kovulması üzerine tepki göstererek istifa etmiş ve Milliyet'ten ayrılmıştı. Kısa bir süre sonra Ufuk Güldemir ve gazetenin yazı işlerinden Alev Er de istifa ederek Miliyet'ten ayrılmışlardı.

AHMET ALTAN YARGILANDI, MAHKUM OLDU

Ahmet Altan, Atakürt başlıklı yazısı nedeniyle yargılanmıştı. Devlet Güvenlik Mahkemesi, Altan'ı 1 yıl 8 ay tecilli hapis cezasına çarptırmış, bu ceza 1996 yılında Yargıtay tarafından onanmıştı. Mahkeme sürecinde Ahmet Altan'ın babası Çetin Altan'ın kaleme aldığı bir yazı Zülfü Livaneli tarafından bestelenmiş ve bugünlerde çok popüler olan Hakim Bey isimli şarkı meydana gelmişti.

Ahmet Altan ise karara itiraz etmek için, iç hukuk yollarını tükettikten sonra davayı 1996 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuştu. Altan'ın AİHMne Türkiye'ye karşı açtığı Atakürt davası, Türkiye'nin talebiyle uzlaşma ile sonuçlanmış, Türkiye, Altana mahkeme masrafı olarak 4573 Euro ödemeyi ve ifade özgürlüğü alanını genişletme yükümlülüğünü kabul etmişti.

Kerem Altan'ın "Allah’tan İspanyol değiliz, bu bataklığın içinden nasıl çıkacağımızı bilemizdik valla..." dediği yazısının tamamını okuyabilirsiniz.