Kendi söküğümüzü dikemez olduk!
Gazeteciler demokrasi diyince mangalda kül bırakmıyorlar ama iş kendilerine gelince hiç bir haklarını talep edemiyorlar...
Cumhuriyet'in ekonomi yazarı Mustafa Sönmez, bugün köşesinde
yayınlanan yazısında gazetecileri "Söküğünü Dikemeyen
Terzi"ye benzetti. Sönmez'in bu benzetmesinin altında
gazeteciliğin "Demokrasi, örgütlenme, ifade özgürlüğü,
çalışan hakları denilince mangalda kül bırakmaması" ama iş
kendisine geldiğinde "bunların hiçbirini kendisi için
isteyemeyen, kullanamayan" bir
meslek dalı olması yatıyor.
Sönmez bu tespitini Bayram gazetesi meselesi ile de
örneklendirdi:
"Mesela bayramlarda, çok değil, 1992 öncesinde, gazeteciler
de tatil yapardı. Geleneksel olarak büyük illerdeki gazeteci
cemiyetleri, bayram gazetesi çıkarır, onu da "nöbetçi
gazeteciler"le üretirdi. Kaliteli bir gazete olmazdı ama en azından
gazetecilere bayram tatili yapma fırsatı verirdi. Sonra ne mi oldu?
1992 Haziranı'nda, Sabah'ın patronu Dinç Bilgin ve sağ kolu Zafer
Mutlu, daha fazla kâr hırsıyla bu geleneği bozdu. "Biz bayramda
gazetemizi çıkarmaya devam edeceğiz" dediler. Aydın Doğan ve öteki
gazete sahipleri de "canımıza minnet" deyip buna karşı çıkmadılar.
Sabah'ın patronlarının oyunbozanlığıyla bu gelenek bozuldu ve
gazetecilerin çoğu, bayram günleri de çalışmaya mecbur
kaldılar."
"Söküğünü dikemeyen gazeteciler, bu saatten sonra
örgütlenebilirler mi?" sorusuna ise Cumhuriyet yazarı
Sönmez'in yanıtı ilginç:
"Umutsuz olmamak gerek, ama çok zor gibi. Sendikalaşarak
dayanışmanın yerini, şimdilerde daha çok "klan" türü gruplaşma, bir
tür medya içi cemaatleşme almış durumda. O
da grup, cemaat şefine mutlak itaati gerektiren bir çarpıklık
yarattı. Yani neresinden tutsanız
elinizde kalan bir durum var medyada...