Kemal Öztürk, mahalle medyasını topa tuttu...

"Yazılarının yüzde 70'ini başkalarıyla polemiğe ayıran bir yazarın, söyleyecek sözü yok demektir..." "Başka gazetelerin haberlerini, köşe yazılarını takip edip, onları seviyesi diplere ulaşmış bir dille eleştiren..."

Son dönemde muhafazakar meyaya yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Yeni Şafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, bazı yazarları ve gazeteleri bir kez daha yerin dibine soktu...

Kendini "AK Parti bir hata yapsa da bunu manşete taşısak"a konumlandıran merkez medyanın kendi kendini tükettiğini belirten Kemal Öztürk, aynı tehlikenin iktıdarı destekleyen medya için geçerli olmaya başladığını yazdı.

YAZILARININ YÜZDE 70'İNİ PELEMİĞE AYIRANIN, SÖYLEYECEK SÖZÜ YOK DEMEKTİR

"Yazılarının yüzde 70'ini başkalarıyla polemiğe ayıran bir yazarın, söyleyecek sözü yok demektir" diyen Kemal Öztürk, "Başka gazetelerin haberlerini, köşe yazılarını takip edip, onları eleştiren, hem de seviyesi diplere ulaşmış bir dille eleştiren bazı gazetelerin, yazarların AK Parti'nin tez olma konumuyla çeliştiği aşikar" ifadelerini kullandı.

MAHALLEYE SONRADAN GELEN LEJYONERLER

Muhafazakar medyanın içine sonradan girenleri bir kez daha hedef alan Kemal Öztürk, "Daha vahimi şudur ki, bu medyaya doluşmuş lejyonerlerin, önüne gelen herkesi suçlayan, hakaret eden yazılarına, Ahmet Taşgetiren gibi bu camianın en vicdanlı isimleri de hedef oluyor artık." dedi.

İşte Kemal Öztürk'ün yazısının ilgili bölümü:

MEDYADA ANTİTEZE DÖNÜŞEN KAYBEDER



Siyasetin bu seyr ü seferinin aynısı medya için de gerçekleşti. Yıllarca, 'AK Parti bir hata yapsa da, bunu manşete taşısak 'diyen merkez medya, bir süre sonra kendini tükettiğini fark etmedi. Sonunda antiteze dönüşen medya hayatı, anlamsız, kalitesi düşük, ilgi gösterilmeyen bir hal aldı. Tıpkı siyasi muhalefet gibi, muhalif medya da kendini tekrar etti ve içi boşalmış bir kuruma dönüştü.

Bugün aynı tehlikeyi, iktidarının 15. yılını yaşayan AK Parti'yi destekleyen bazı medya organları için gördüğümüzü söyleyebiliriz. Erdoğan, Anayasa değişikliği ile yine bir tez olarak merkeze otururken, onu savunduğunu söyleyen bazı medya organlarının garip bir şekilde, muhalefet dilini seçtiğini, tez değil de, anti tez konumlanmasına geri döndüğünü görüyoruz.

Yazılarının yüzde 70'ini başkalarıyla polemiğe ayıran bir yazarın, söyleyecek sözü yok demektir. Başka gazetelerin haberlerini, köşe yazılarını takip edip, onları eleştiren, hem de seviyesi diplere ulaşmış bir dille eleştiren bazı gazetelerin, yazarların AK Parti'nin tez olma konumuyla çeliştiği aşikar.

Daha vahimi şudur ki, bu medyaya doluşmuş lejyonerlerin, önüne gelen herkesi suçlayan, hakaret eden yazılarına, Ahmet Taşgetiren gibi bu camianın en vicdanlı isimleri de hedef oluyor artık.