Kemal Burkay'ın bu yazısı konuşuluyor
PKK'yı devletin kurdurduğunu öne süren Burkay, Karayılan'a da meydan okudu...
PKK muhalif site olarak bilinen Denge Kürdistan adlı internet
sitesine "PKK'nın ortaya çıkış öyküsü" yazan Kemal Burkay PKK'nın
MİT ve devlet ilişkilerini deşifre ediyor.
KİM ALÇAK VE ŞEREFSİZ
PKK bugün hâlâ bu uğursuz işi sürdürdüğüne değinen Burkay, "Öyle
olunca bizim de susmamız olmaz. Yavuz hırsız gibi şirret olmasak
da, en azından kendimizi savunmaya hakkımız var. Ayrıca halka
gerçekleri söylemek ve doğru yolu göstermek de bizim görevimiz.
Öyle olunca bir kez daha erinmeden, dönüp gerçeklere bakalım.
Bakalım kim işbirlikçi, kim hain, kim "Hamas", kim "korucu" ve de
kim, Kara Yılan'ın deyişiyle "alçak ve şerefsiz..."" dedi.
KARDEŞ KANI DÖKMEDİM
75 yıllık hayat hikâyesinin ortada olduğunu dile getiren Burkay,
"Bu bakımdan alnım açık, başım dik. Karşıtlarım bu hayat
hikâyesinde bir tek kara nokta gösteremezler. Politika, tarih, dil,
şiir, roman, tiyatro ve mizah türünden 60 dolayında yayınlanmış
eserim var. Bu eserlerimde Kürt halkının mücadelesine zarar verecek
bir tek söz, bir tek cümle gösteremezler. Düşmanın oyununa hiç
gelmedim. Post ve paraya tenezzül etmedim. Kardeşkanı dökmedim"
diye yazdı.
Abdullah Öcalan'ın 1960'lı yılların sonlarında, Tapu Kadastro Okulu öğrencisi iken, derin devletin oluşturduğu derneklerden biri olan Komünizmle Mücadele Derneği'nin üyesi olduğunu hatırlatan Burkay, bu derneğin ünlü Kontrgerilla örgütüne eleman derleyen örgütlerden biri olduğunu ileri sürdü.
MİTCİ'NİN KIZI İLE
EVLENDİ
Burkay, "Öcalan'ın, Elazığ Karakoçan'da oturan dava vekili Ali
Yıldırım'ın kızı Kesire Öcalan'la evlenmesidir. Ali Yıldırım, önce
1925 Şeyh Sait ayaklanması, ardından da Dersim direnişi sırasında
devlet yararına istihbarat toplayan, yani MİT'e çalışan biridir. Bu
yöndeki faaliyetini daha sonraki yıllarda, örneğin 12 Mart
döneminde de sürdürmüştür. Böyle bir evliliğin rastlantı olmadığı
bellidir. 1990'lı yıllarda Hürriyet Gazetesi'nin kendisiyle yaptığı
röportajda, "Kızınız teröristbaşı ile evli, ne dersiniz?" sorusuna
Ali Yıldırım'ın verdiği cevap aynen şöyledir: "Ben kızımı devlete
verdim..." dedi.
REJİM ÖCALAN ELİYLE PKK'YI
KURDU
PKK, 1979 yılında Doğu Beyazıt'ta Mustafa Çamlıbel adlı
arkadaşlarının evinin önünde vurduğunu, 2 kişinin de yaraladığını
hatırlatan Burkay, "Mustafa, Doğu Beyazıt derneğinin (DHKD) başkanı
ve yetenekli, gelecek vadeden bir gençti. Bölgede etkindik, buna
rağmen yoldaşlarımızın PKK taraftarlarına karşı aynı yöntemle cevap
vermesini engelledik, rejimin bizi PKK eliyle bir kör dövüşüne
çekmeye çalıştığını gördük ve bu oyuna gelmedik, yayınladığımız ve
yirmi bin adet dağıtımız bir broşürle, bu konuda halkı
aydınlatmakla, PKK'yı teşhirle yetindik. Mustafa'nın katili ise
yakalandı, ama karakolun bir kapısından girdi, öteki kapısından
serbest bırakıldı. Bu olayın ertesinde bölgedeki genç ve ilerici,
solcu bazı yargıç ve savcılar, bazı kaymakamlar, PKK'nın arkasında
devlet desteği olduğunu bize açıkça söylediler. Bu bir rastlantı
değildi. Aklı başında herkes PKK'nın rolünü kolayca anlayabilirdi
ve anladı. Rejim Kürt hareketini içinden vurmak, birbiriyle
çatıştırmak ve engellemek için Öcalan ve arkadaşları eliyle paravan
bir örgüt kurmuştu. PKK inandırıcı olmak için kendisini
Marksist-Leninist diye niteledi, silahlı mücadeleyi temel yöntem
saydı; legal, siyasal ve demokratik mücadeleyi küçümsedi. Öteki
örgütleri revizyonist, reformist, hatta düpedüz işbirlikçi ve hain
diye niteledi. Rejim başarmış, PKK eliyle bölgeyi terörize etmiş,
aşiret kavgaları çıkarmıştı. 12 Eylül Cuntası, türlü
provokasyonlarla kışkırttığı sağ-sol çatışmasının bütünü gibi,
PKK'nın bu eylemlerini de kullandı, sömürdü ve yönetime el
koydu.
SURİYE DENETİMİ
Burkay, Suriye'ye geçen Öcalan'ın Suriye istihbaratıyla bağ
kurduğunu ve PKK'nın giderek Türk istihbaratının güdümünden
çıktığını, ağırlıkla Suriye'nin güdümüne girdiğini söylüyor.
Burkay, "Bu dönemde PKK'nın bizzat kendi içindeki farklı sesleri
susturmak için kullandığı yöntemler de üzerinde ciddiyetle durmayı
gerektiren türdendir. Örgüt içi demokrasi tanımayan, en ufak farklı
düşünceye, sese katlanmayan, herkesi "Serok"un görüş ve
düşüncelerini tekrarlayan bir papağana çevirmeye çalışan bu örgütün
bizzat kendi tabanına yaptıkları da akıl almazdır. PKK, kendi
içindeki farklı sesleri susturmak için de eşine rastlanmaz bir
terör uyguladı; insanları tutukladı, işkence etti, kurşuna dizdi;
Bekaa ve Güney Kürdistan'daki üslerini ölüm tarlalarına çevirdi.
Bunun yanı sıra yurt dışında da örgütten ayrılan, ya da ters düşen
pek çok kadroyu katletti. Bu şekilde, Kürt halkının özgürlüğü için,
güçlü yurtsever duygularla köylerinden ve okullarından kopup gelen
bu gencecik insanların yüzlercesi ve binlercesi PKK'nın bu acımasız
çarkı tarafından keyfi nedenlerle yok edildi"