Kekeç’in mahkemede ne işi var?
Yazısının başlığında “Bu kadının derdi ne?” diye soruyor… Kadın kim mi?.. Adını vermiyor ama......
GAZETECİLER.COM
Ahmet
Kekeç, yine savcılıkta imiş
geçen gün…
Bunu, bugünkü
yazısından öğreniyoruz…
Ama o kadar
alışmış ki yazdıklarından ötürü mahkemeye gidip ifade
vermeye…
Bunu bir
ritüelmiş gibi anlatıyor…
Adeta
“ezberlemiş”…
Yazısının
başlığında “Bu kadının derdi ne?” diye soruyor…
Kadın kim
mi?..
Adını vermiyor
ama kim olduğu belli..
Nasıl
mı?..
İşte
böyle…
Birkaç gün önce, sarı bir zarf aldım...
Gazetecilik hayatım, bu tür gönderilere “maruz kalmak”la geçtiği
için, açıp içine bile bakmadım.
Ne
olabilirdi ki?
Bildiğimiz mahkeme celbinden başka ne
olabilirdi?
Bilmem kaçıncı asliye hukuk, mühür, kaşe,
adres...
İki
ay önce de adliyedeydim...
İki
farklı davada ifade verdim. Ne sordular, ne söyledim,
hatırlamıyorum. Konu neydi? Onu da hatırlamıyorum. “Düşüncemi
açıkladım... Suç işleme kastım yoktur” ifadesinden başka hangi
cümle tatmin ederdi yüce Türk adaletini?
Bu
cümleyi yüzlerce kez kurduğumu hatırlıyorum.
Ertuğrul Özkök’ün Pakistan Yüksek Mahkemesi’nden
cevaz aradığı, Deniz Baykal’ın “ordunun sivil kamuoyu oluşturma
çabasıdır” dediği, muhterem Aydın Doğan’ın “benim medya organlarım
da savaştı” itirafında bulunduğu postmodern 28 Şubat darbesinin
“tescilli” mağdurlarından biri olarak, yüzlerce kez bu cümlenin
arkasına sığındım.
Darbe
kötü bir şeydir.
Haydi
mahkemeye...
Fişleme yapmak ayıptır, andıç hazırlamak
günahtır, başörtüsü yasağı insan hakları ihlalidir...
Haydi
mahkemeye...
Mütekait generallerin holdinglere yönetim kurulu
azası yazılması şık değildir.
Haydi
mahkemeye...
Mahkemeye gidersin, kullanılmaktan eprimiş ve
kağşamış “suç işleme kastım yoktur” cümlesini sarfedip
çıkarsın.
Birkaç hafta önce de yaptım böyle bir
şey...
Ve başından
geçenleri anlatıyor Kekeç…
Ve…
“Sivil Dikta” var diyen kadının mahkeme mahkeme gezmediğini
hatırlatmasa da “ayıp ettiğini” ima ediyor…