Kekeç isim vermeden Çandar'a çaktı: Yalancı! Seni niye ciddiye alalım?
Çandar için "Sen yalancı bir adamsın, niye ciddiye alalım ki?" diye yazan Kekeç “Sen kimin projesisin birader?” diye sormayı da ihmal etmedi.
İsim veremediği yazısına Kekeç, Çandar için "Sen yalancı bir adamsın, niye ciddiye alalım ki?" diye yazdı.
"Dün kulağını çınlatmıştım ama bugün hak ettiği şekilde, Allah ne verdiyse yükleneceğim." yazan Kekeç Çandar'a “Sen kimin projesisin birader?” diye sormayı da ihmal etmedi.
İşte Kekeç'in Çandar için yazdıklarından dikkat çeken bölümler:
KENDİNİ KURTARMAK İÇİN YALAN SÖYLEYENİ ÖNEMSEMEYİZ AMA...
"Kendisini kurtarmak, içine düştüğü durumu değiştirmek, bir müşkülünü gidermek için yalana başvuran insanı, hoşumuza gitmese de, bazen “toleransla”karşılarız ve ona karşı, yine hoşumuza gitmese de, anlayan ve kollayan bir dil geliştiririz.
Kısacası, önemsemeyiz yalanını...
Kronik yalancılığın (bir “refleks” olarak ortaya çıkan palavracılığın ve abartmacılığın) bu yazıda yeri yok. Mizahın ve psikiyatrinin konusudur bu.
Bizi bu yazı bağlamında, sistematik yalanı bir “tutum”a dönüştüren ve onun üzerine siyaset bina eden “kasıt sahipleri” ilgilendiriyor.
Bir “kasıt”la yalana başvuran ve bunu sistemleştiren kişinin nasıl bir halete sahip olduğuna bakarız.
Başka bir “durum” ararız orada.
KAÇ YILDIR GÖZLEMLİYORUZ VE HİÇ ŞAŞIRMIYORUZ...
Bakarız ve rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun söylediği gibi, tanımakta güçlük çekmeyiz.
Evet, kaç yıldır bakıyoruz ve artık tanıyoruz... Wolfowitz’e mikrofonluk yapmak dışında “ayırıcı” bir vasfı bulunmayan arkadaşı kaç yıldır gözlemliyoruz ve hiç şaşırmıyoruz.
Dünkü yazımda kulağını çınlatmıştım biraz... “Olur mu hiç?” diyordu, “Hiç İslam kardeşliği Kürt meselesini çözer mi?”
Evet, “sorun çözücü” bir işlev yüklediğinizde, “İslam kardeşliği” lafzı maksadının dışına çıkıyor ve klişe bir ifadeye dönüşüyor ama başımızdaki gaile sadece “Kürt meselesi” değil... Kürt meselesi derken, aynı zamanda Kürtlerle Türkler arasında yaratılmak istenen “sorun”dan, yani Kürtlerle Türkleri karşıtlaştıran ve düşman kılan bir meseleden de söz ediyoruz. Yaratılmak istenen bu soruna karşı, “İslam kardeşliği” önermesi çözüm olmayacak da, ne olacak?
Bin küsur yıldır bir arada yaşayan, ortak derdi olan, ortak hedeflere yönelmiş, neredeyse etle tırnak olmuş bu unsurları kuru Marksist sloganlarla mı bir arada tutacaksınız? Dirliğimizi, birliğimizi, kardeşliğimizi dışlama temeli üzerine kurulmuş “ideolojik kabuller”le mi sağlayacaksınız?
BUGÜN HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE ALLAH NE VERDİYSE YÜKLENECEĞİM
Dün kulağını çınlatmıştım ama bugün hak ettiği şekilde, Allah ne verdiyse yükleneceğim.
Bakın ne diyor?
Daha doğrusu hükümete seslenirken nasıl desteksiz sallıyor?
Buyurun: “IŞİD örgütüne karşı bugüne kadar izlenmiş olan politikanın tepeden tırnağa kadar yanlış olduğunu görüp, kabullenip, yüz seksen derece dönüş yapıp, yeni bir ‘tehdit algılaması’ ve ‘strateji’ belirleyecek misiniz? ‘Hepimizi’ böyle bir ‘ortak anlayış’ta buluşmaya çağıracak mısınız?”
Bu sözleri, “Hükümet, IŞİD’e destek veriyor” kabulü üzerine söylüyor. Yani, “paralel” cenahın üretip dolaşıma soktuğu, HDP’lilerin de üzerine balıklama atladıkları malum “yalan”ı sürdürüyor...
SEN KİMİN PROJESİSİN BİRADER?
Bir defa söylersiniz, iki defa söylersiniz, üç defa söylersiniz... Sonuçta söylediğiniz şeyin niteliği değişmez. En fazla üç defa yalan söylemiş olursunuz. Ama bir yalanı mütemadiyen sürdürüyorsanız, orada başka şeyler aramak gerekir. O zaman şu sorunun muhatabı haline gelirsiniz: “Sen kimin projesisin birader?”
Evet, sen kimin projesisin?
IŞİD’e karşı bugüne kadar hangi yanlış “politikalar” izlendiğini tespit ettin de, hükümeti “nedamet” getirmeye (politika değiştirmeye) ve yeni tehdit algılaması üzerinden strateji belirlemeye çağırıyorsun?
Eski strateji neydi?
Hepimizi buluşturacak yeni strateji ne olmalı?
Bize “eski”nin ne olduğunu anlat ki, “yeni”nin nasıl olması gerektiğini salimen konuşabilelim.
Tabii konuşabilmemiz için önce bize maksadının ısrarla bir yalanı sürdürmek olmadığını ve meseleye “proje” çerçevesinde bakmadığını kanıtlamalısın...
Bilelim “yalancılığının” boyutlarını.
Ona göre ciddiye alalım yahut almayalım.