Kansere bu kitapla sitem etti: Aşkolsun Kanser!
Milliyet yazarı Meral Tamer ilk kitabı “Aşkolsun Kanser!”de meme kanserini, çocukluğunu, 16’sında kaybettiği anne-babasını, kızıyla ilişkisini anlatıyor.
Milliyet yazarı Meral Tamer ilk kitabı i gazetesinden
Miraç Zeynep Özkartal'a
anlattı. Milliyet’in en neşeli yazarı Meral Tamer. 36 yıllık
gazetecilik kariyerinin ardından onu ilk kitabını yazmaya ikna eden
kansere teşekkür ediyor Meral Tamer. Kitabın adı tam da haleti
ruhiyesine göre: “Aşkolsun Kanser!”.
Bu kitabı yazmak size kendinize dair ne
öğretti?
Çok zor bir soru. Kitabı yakın arkadaşım Ayşe Kadıoğlu okuduktan
sonra dayanamamış, bir yazı yazmış. O yazıyı okuduğum zaman
ağlayarak “Annemi istiyorum” dedim. Annemi istiyorum, onu çok
özledim. Hiç bu kadar istememiştim herhalde öldüğünden beri... Ayşe
diyor ki, “Annen de seni terk ettiğine, seni istediği noktada
göremediğine çok üzülmüştür”.
Annenizin kaybından sonra bu konunun üstünü örtmeyi tercih
etmişsiniz. Bu kitabı yazarken yeniden bir buluşma mı oldu
annenizle?
Yazarken kısmen olmuştu. Başkaları okumaya başladıktan sonra,
onların verdiği tepkiyle ciddi bir buluşma oldu annemle aramızda.
Okuyanlar diyor ki “Bu bir kadın kitabı”. Hem anne var hem de kız
evlat... Ayşe yazısında şunu söylüyor, “Annen-baban öldükten sonra
senin ailen olmamış, doğru dürüst bir aile kurmamışsın. Senin ailen
okurların olmuş”. Okurlarımdan ve kitabı okuyan dostlarımdan
gelecek tepkilerle annem kafamda her gün başka bir şekle dönüşecek
herhalde, iyice canlanacak.
Siz orada bu kapıyı tam açmıyorsunuz, aralıyorsunuz sadece.
Annenizin ve babanızın kaybını anlatıyorsunuz ama olup bitenlerin
içinde size ne olduğunu anlatmıyorsunuz.
Bilmiyorum. Hatırlamıyorum. Editörüm de oralara not düşmüştü,
buraları çok kuru geçmiş diye... Ben de dedim ki arayayım,
yakınlarıma sorayım. Ama Doğan Kitap’ın Yayın Yönetmeni Deniz Yüce
Başarır istemedi,
“Bir şeyleri zorlayarak yapma” dedi.
“Kendi hayatımın ne
kadar ilgi çekeceğini bilmiyordum”
Babanızı pat diye kaybediyorsunuz ama annenizin vefatına
giden bir süreç var. Ne yaşadınız o dönemde? Sizinle konuştu mu,
kendisinden sonrasını programladı mı?
Hiç bilmiyorum. Zaten kitap o kadar kısa sürede yazıldı ki -20
günde yazdım- Deniz de sorma dediği için kimseye sormadım
bunları... Ama belki bundan sonra öğrenmenin zamanıdır.
Kızınız Doğa size hiç sormadı mı anneannesini?
Sanmıyorum, belki de sormuştur... Sorarım bu akşam.
Gerçekten kapadığınız bir konu olduğunu görüyorum. Hatta
sorularım karşısında açmakta da tereddüt ediyorsunuz.
Yok... Dediğim gibi, eğer Deniz isteseydi o noktada açardım. Benim
tuhaf bir yaşama tarzım var. Ben hayatı gerçek zamanda yaşarım. Ne
“Bugün de ne kadar hızlı geçti” vardır bende, ne de “Zaman geçmek
bilmedi”. Yok böyle bir şey! Deniz “Araştır” deseydi detayları
öğrenmiştim. Kendi hikayemin ne kadar ilgi çekeceğini de
bilmiyordum. Belki bir gün aklıma düşerse öğrenirim.
Röportajın tamamını okumak için